Avrupa ekonomisi son 5 yıldan beri içine girdiği sorunlara somut çözüm üretemiyor ve bir türlü toparlanamıyor. Kıtanın Akdeniz havzasındaki yıkıcı problemler ciddiyetini koruyor. Özellikle Yunanistan, Avrupa’nın en zayıf halkası olarak dikkat çekiyor. Ülke, ekonomik çöküntü içinde. Yunanistan’ı, ciddi ekonomik sorunlarla ve her an tetiklenebilecek olası kriz riskleriyle (bankacılık ve emlak krizi gibi) Portekiz, Güney Kıbrıs, İzlanda, İrlanda ve İspanya izliyor.
Avrupa’nın üç büyük ekonomisini oluşturan Almanya, Fransa ve İtalya ekonomik daralma yaşıyor. İtalya hızlı ve ani resesyona girdi. Fransa’da yaşanan ekonomik durgunluk, hükümetin istifasına yol açtı. Almanya ekonomik kilitlenmeler yaşıyor. Ülkede ekonomik daralma sürüyor.
Almanya, İtalya, Fransa 2013’te, zayıf bir büyüme trendi göstermişti. 2014’te büyümenin yıllık bandının yüzde 0,4 olması bekleniyor.
Özellikle Ukrayna krizi Avro bölgesinde ekonomik kırılganlığı artırıyor. Bu durum Avrupa Merkez Bankası üzerinde, teşviklerin yoğunlaştırılması yönünde baskı oluşturuyor.
AVRUPA’NIN ÜÇ BÜYÜK GÜCÜ EKONOMİK DARALMA İÇİNDE
AB’nin taşıyıcı ekonomik gücü Almanya, ekonomik daralma içine girdi. Özellikle Ukrayna krizi Almanya’yı doğrudan etkiledi. Ayrıca Ortadoğu’daki destabilize ortam Almanya’nın ekonomik performansını düşürüyor. Jeo-politik riskler, ülkenin ihracat sorunları yaşamasına ve ihracat piyasalarında daralmalara yol açıyor. Çin’in aldığı korumacı önlemler, özellikle ekonominin taşıyıcı sektörlerinden biri olan otomotiv sanayisinde ciddi sorunlar yaratmaya başladı.
İtalya hızlı bir resesyon içine girdi. Sürekli bir siyasal istikrarsızlık yaşayan İtalya’da resesyon süreci sarsıcı gelişmelerin önünü açabilir. İşçi hareketi 2010 yılında, krize genel grev, grev ve geniş kitle gösterileriyle karşılık vermişti. Yeni süreç sınıf hareketinde dalgalanmaları beraberinde getirebilir.
Fransa’da ekonomik durgunluk, sosyalist hükümetin istifasıyla sonuçlandı. Ülkede işsiz sayısı 3,4 milyona ulaştı. Fransa cari açığı yüksek ülkeler içinde 6. sırada yer alıyor. Fransa’nın büyüme oranı yüzde 0 olarak gerçekleşti.
ULUSLARARASI DÖNGÜ
Avrupa’da merkez ülkelerin içine girdiği süreç bir dizi ekonomik salınıma yol açabilir. Avrupa’nın birinci periferisini saran kriz, giderek merkez ülkeleri sarsmaya başladı. İkinci periferisinde yer alan Doğu Avrupa’da (başta Macaristan olmak üzere) ciddi sorunlar yaşanıyor.
AB’de ekonomik kırılganlık artıyor. Kriz iç evreler geçiriyor. Portekiz’de Banco Espiroto’nun hisselerinin yüzde 89 oranında değer kaybetmesinin, yarattığı telaş ve bulaşma (bankacılık sistemini enfekte etme ve emlak sektörünü etkileme) riski dikkat çekici oldu. Ekonomik zaafiyetleri ortaya çıkardı. Banka acilen 4,9 milyar dolarlık kurtarma paketiyle, yeniden yapılandırıldı.
Avrupa bankaları genel olarak stres testinden (İtalyan bankaları dışında) geçse de bu durum sert finansal dalgalanmalarla değişebilir. Sektörün hızla enfekte olma özelliği kıtayı sarsacak bir bankacılık bir krizini tetikleyebilir. Özellikle bu noktada İtalya, Portekiz, İspanya bankacılık sistemi izlenmelidir. Yine Yunanistan, Güney Kıbrıs, İrlanda ve İzlanda finansal salınımların ve gel gitlerin yaşanacağı ülkelerin başında gelmektedir. Bu ülkelerin birinde yaşanacak finansal çöküntünün şiddeti ve etkisi kıta düzeyinde yüksek olacaktır.
Avrupa’da ekonomik belirsizlik; ekonomik daralma ve resesyon yüksek risk potansiyelleri taşıyarak devam ediyor. OECD son raporunda kıtada krizin daha da derinleşeceğine vurgu yaptı ve Avrupa pazarında toparlanma sorununun süreceğini belirtti.
Avrupa, kapitalizmin sistemik krizinin odak coğrafyalarından biri olmayı sürdürüyor. Ekonomik kırılganlık, özellikle Güney ve Doğu Avrupa’daki siyasi kırılganlıkla birleşiyor ve Ukrayna gibi jeo-politik faktörler 2015 yılını Avrupa için riskli hale getiriyor. Öte yandan Avrupa işçi sınıfının ayağa kalkacağı bir döneme girdiğimizin ilk net dışavurumu Belçika’da yaşandı. 2009 yılında başlayan sınıf dalgası, yükseliş ve geri çekilişler göstermişti. 2014’ün son çeyreğinde Avrupa’yı saran sınıf ve kitle hareketi (Belçika’da yaşanan sokak savaşları, İtalya’da genel grev, Yunanistan, Almanya’da yaşanan grevler gibi) yeniden bir yükseliş dönemine geçişin ilk pratikleri olarak değerlendirilebilir.
2015 yılının Avrupa işçi sınıfının sosyal yıkım programlarına karşı şiddetli öfke patlamalarına sahne olması yüksek bir olasılıktır. Dalganın merkez ülkeleri sarması da (Almanya’da etkili geçen makinist ve tren yolları ve havayolları çalışanlarının grevleri gibi) ayrıca dikkat çekicidir.
Büyük kitle gösterileri, genel grev ve grevler, sokak savaşları Avrupa işçi sınıfının gündemindedir. Kriz süreci sınıfsal öfke ve kini kolektifleştirdiği gibi kolektif aksiyonun da önünü açıyor.