Demokratik Toplum Kongresi (DTK) toplantısı sona erdi

İki gün süren Demokratik Toplum Kongresi (DTK) toplantısı sona erdi. Kürdistan’da demokratik inşa çalışmalarının merkezi olacak. Ulusal birlik çağrısı yapan DTK, Kürdistan’ın zengin kültürel çeşitliliğini ve doğasını savunma, geliştirme ve model yaratmakla mükellef olacak. DTK Eşbaşkanlığına Selma Irmak ve Hatip Dicle seçildi. Kongrede eşbaşkanlıkla birlikte 14 yeni komisyon seçildi.

Toplantının sonuç bildirgesinin okunmasının ardından eşbaşkanlar birer konuşma yaptı. DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle: “Bütün ayrılıkları zenginlik olarak algılıyoruz. Doğrudan demokrasi ve radikal demokrasinin uygulamaya girmesi için meclisler oluşturulacak. Özerk Kürdistan’ın kurulması için bizlerin yoğun bir çalışma yürütmesi gerekir. Çünkü bütün Kürdistan şehitlerinin gözleri üzerimizde.” dedi. DTK Eşbaşkanı Selma Irmak ise: “Bu kongre büyük bir yükü omuzlarımıza yüklüyor. Süreç on yıl önceki gibi değil. Şimdi olanaklarımız daha fazla. Kadınlar artık toplumun öncülüğünü yapıyor. Kürt halkı sistem ve kurumlarını inşa ediyor. Bize düşen dört parça Kürdistan’da inançları, halkları ve kimlikleri bir araya getirerek parçalar arasında köprüler kurmaktır.” dedi.

DTK toplantısının sonuç bildirgesi şöyle;

‘‘Genelde Ortadoğu’da özelde Kürdistan coğrafyasında adı konulmamış bir 3. dünya savaşı yaşanmaktadır. Ortadoğu’da yaşanan bu savaş tüm bölge halklarının güvenlik ve geleceğini tehdit etmekle kalmıyor etnik, inanç ve kültürel soykırım gibi tarihsel hafızalardan silinmeyecek ağır sonuçları doğuruyor. Rojava, Şengal, Telafer ve Filistin’de yaşananlar bunun somut ifadesidir.

Tüm bu gelişmeleri öngören Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan yaşanabilecek olası gelişmelere ısrarla dikkat çekerek bölge ülkelerinin demokratikleşme temelinde dönüşüm geçirmelerini, Kürdistani güçlerin de varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama temelinde bir an önce ulusal kongreyi toplayarak sürece hazır hale gelmelerinin gerekliliğini ortaya koymuştu. Bölge ülkeleri bu uyarıları dikkate almayarak aksine savaşı derinleştirecek ilişki ve arayışların içine girmişlerdir. Ayrıca Kürdistan ulusal kongresinin toplanmamasına yönelik başta Türkiye olmak üzere diğer bölge devletleri engelleyici tutumlar içinde olmuşlardır. Tüm bu gelişmeler öngörülürken Kürt siyasi parti ve oluşumlarının dıştan dayatılan engellemelere rağmen ulusal birlik temelinde bir kongreyi gerçekleştirememesi tarihsel vebali ağır olan gelişmelerin yaşanmasına yol açmıştır.

Bu gelişmeleri değerlendiren kongremiz hiçbir mazerete sığınmadan bir an önce ulusal kongrenin toplanma çağrısını yinelemektedir. Gecikmiş de olsa gerçekleştirilen sınırlı ulusal birliğin, halklarımızın saldırılara karşı savunulması, IŞİD saldırılarının püskürtülmesi ve Kürdistani halkların dayanışması açısından ne denli önemli olduğunu yaşanan gerçeklik göstermektedir. Bu realiteden de anlaşıldığı gibi Kürdistan ve Mezopotamya halkları açısından ortak savunma gücünün ne denli hayati önemde olduğu ortaya çıkmıştır. Yine Rojava’da yaşanan sürecin ortaya çıkarttığı umut da bölge halklarının geleceğini şekillendirecek niteliktedir. Halkların birlikte barış içinde yaşamı için örnek model oluşturan kantonlar, demokratik ulus perspektifinin, geçen yüzyıldan devralınan ulus devlet tahribatının panzehiri olduğunu göstermiştir. Rojava’da oluşturulan demokratik yönetim modelinin bölge halklarının özgür geleceği için bir çözüm seçeneği olarak gören kongremiz, halkları yerinden ederek değil, yaşadığı topraklarda öz yönetim modeliyle varlıklarını sürdürmelerini önemser. Bu gerçeklikten hareketle Şengal’in otonom statüye kavuşturularak, yerinden edilen Şengallilerin topraklarına geri dönmelerinin sağlanması için gerekli girişimlerde bulunur.
Kongremiz; yerel, ulusal ve uluslararası hiçbir gücün karşısında duramadığı çeteci güçlere karşı halkların savunmasını ağır bedeller ödeyerek gerçekleştiren YPG ve HPG güçlerinin uluslararası mekanizmalar tarafından halk savunma gücü olarak tanınmasını ve PKK’nin ‘terör örgütleri’ listesinden çıkartılmasını bir zorunluluk olarak görür.

Diyalog sürecinde gelinen aşamayı gündemine alıp değerlendiren kongremiz, AKP hükümetinin çözüme dair tatmin edici bir adım atmadığını vurgulamıştır. Bir yandan IŞİD vb. yapılara destek vererek Kürt kazanımlarını bastırmaya çalışırken diğer yandan Ortadoğu’nun kaotik gerçekliği içinde Kürt halkının katliamla karşı karşıya olduğu bir ortamda çözüm süreci adına silahsızlanmayı ilk seçenek olarak dayatması tasfiyeden başka bir durumu amaçlamadığını değerlendirmiştir. Gerçekliği olmayan seçenekleri dayatıp esasta yapması gerekenleri öteleyen tutumlarına rağmen Kürt Halk Önderi ve özgürlük hareketi çok zor şartlar altında diyalog sürecinin kopmaması için yoğun çaba sarf etmiştir. Bu çabaların sonuç alıcı bir müzakere ve kalıcı bir barış sürecine dönüşmesi için öncelikli olarak Sayın Öcalan’ın özgürce hareket edeceği koşulların sağlanması, diyalog sürecinden müzakere sürecine geçişte katkı sunacak kesimlerin dahil edilmesi, hasta tutsakların bir an önce serbest bırakılması, TMK’nin kaldırılması, seçim yasasının demokratikleştirilmesi, anadil hakkının ve demokratik özerkliğin esas  alınacağı yeni bir anayasanın yapılması acil bir ihtiyaç olarak öne çıkmaktadır. Kongremizi başta Êzidî halkı olmak üzere Güney Kürdistan ve Rojava’da soykırıma uğrayan ve soykırım tehdidi altında olan Kürt, Süryani, Ermeni, Şabak, Kakai inancı ve halklarına ve Rojava Devrimi’nde şehit düşen bütün Kürdistan direnişçilerine atfediyoruz.

Kadın özgürlüğünü toplumsal özgürlüğün teminatı olarak kabul eden kongremiz, kadına yönelik her türlü ayrımcılık, şiddet ve toplumsal eşitsizlik ile mücadeleyi öncelikli görevleri arasında görerek, bunların giderilmesi için başta kendi örgütsel mekanizmalarında olmak üzere eşit temsiliyetin yaşamın tüm alanlarında uygulamayı vazgeçilemez görev sayar.

Emek sömürüsü, çocuk istismarı, madde bağımlılığı, ötekileştirilen kimlik ve yaşam biçimlerine yönelik ayrımcı politikalara karşı mücadele etme kararlılığını ortaya koyan kongremiz, farklılıkların kendi özgünlüklerinde özgürce yaşamasına ilişkin çalışmalar yürütür.

Toplumsal taleplerin siyasal karar süreçlerine etkin biçimde katılım mekanizmalarının oluşturulmasını gündemine alan kongremiz, en yerelden başlayarak doğrudan demokrasiyi kurumsallaştırarak, demokratik özerkliği tüm boyutlarıyla inşa etmeyi hedeflemiştir. Ahlaki ve politik toplum esasları üzerinden demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma ile toplumsal inşayı ekonomik, ekolojik, adalet, savunma gibi ana boyutlar üzerinden toplumsal sorunların çözümüne yönelik inşayı acil bir görev olarak önüne koymuştur.’’

DTK Hatip dicle

 

Related Articles

Hakan Deniz
Ağla Küba ağla
Hakan Deniz