Bu ay içinde hükümetin Meclis’e sunmak istediği ikinci bir torba yasanın gündeminde yine taşeron işçiler var. Hükümetin basına sızdırdığı bilgiler sonucu kamuda çalışan 600.000 işçiyi bir kez daha kadroya alınma beklentisine düşürdü. Sadece karayollarında dava sonucu kadroya kabul edilme hakkı kazanmış 6500 işçi ve muvazaaya konu olmuş 80.000 civarında işçi olduğu düşünülürse; düzenleme kapsamının hayli geniş olması gerekmekte.
Daha önceki torba yasa hazırlanırken benzer beklentiler ortaya çıkmış, ancak ‘torbanın fare doğurması’ umutları bir sonraki torbaya bırakmıştı. Oysa 2011 yılında mahkemelerde açtıkları davaları kazanan işçiler dört yıla yakın zamandır kadro beklemekteydiler. Hükümet her seferinde başka bir gerekçeyi öne sürerek Mahkeme ve Yargıtay kararlarını yerine getirmekten kaçınmakta.
Bakan bu konuda daha öncesi gibi kesin konuşmakta, artık bu sorunu çözeceğiz diyor. Ancak hükümet aynı kanıda değil. Yeni hükümetin Orta Vadeli Program çerçevesinde çalışma hayatı için iki önemli hedefi olduğu açıklandı. Öncelikle “Özel İstihdam Büroları yaygınlaştırılacak ve faaliyet alanları geçici iş ilişkisini de kapsayacak şekilde genişletilecek” deniliyor.
Yine bu çerçevede “Alt işverenlik uygulaması işçi haklarını ve ekonominin rekabet gücünü dikkate alacak şekilde gözden geçirilecektir” ifadesi yer alıyor. Buna göre hükümet “taşeron” sistemini kaldırmak bir yana genişletmeyi hedefliyor.
Buna ek olarak, Planın, Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) ve özelleştirme başlığı altında ise özelleştirmelere devam edileceğinin işareti verilmekte. Demiryolları konusunda da, “TCDD’nin yeniden yapılandırılması tamamlanacak, demiryolu yük ve yolcu taşımacılığı özel demiryolu işletmelerine açılacaktır. TCDD’nin kamu üzerindeki mali yükü sürdürülebilir bir seviyeye çekilecektir” denilmekte. Bugüne kadar yaşadıklarımız özelleştirmenin kendiliğinden taşeronlaşmayı getirmesi oldu.
Başka bir deyişle, bakan kamuda taşeronlaşmayı en azından azaltacağız derken, hükümet tam tersi yönde bir yol izlemeyi hedeflemekte. Artık ikinci torbada ilki gibi fare mi doğurur, yoksa bakan mı haklı çıkar göreceğiz. Özel sektörde taşeronlaştırmanın önündeki engelleri kaldırmayı hedefleyen bir hükümet kamuda taşeronlaştırmayı neden azaltsın ki?
Hem kamu hem de özel sektör taşeron işçi çalıştırmanın ‘zevkini tatmış olan’ işverenler kolay kolay bu tutkularından vazgeçecek gibi gözükmüyorlar. Bizzat Hak-İş tarafından yaptırılan bir araştırma bu ‘zevkin’ boyutlarını ve nedenlerini gözler önüne seriyor,
– 4857 sayılı İş Kanunu Çerçevesinde iş güvencesine ilişkin bazı temel yükümlülükler 30’dan daha az işçi çalıştıran yerleri kapsamamaktadır. Dolayısıyla esas işverenler belirli işleri taşeronlara vererek, bu işlerin aynı anda hem görülmesini sağlamakta hem de kadrolarını küçültmekte, bu bakımdan maliyetlerini azaltmaktadır.
– Doğalgaz, petrol gibi enerji kaynakları olmadığı için bunları da ihraç etmek zorunda kalan Türkiye’nin imalat sektörünün diğer ülkelerle rekabet edebilmesinin tek yolu işçi maliyetleri üzerinde baskı uygulamak.
– Türkiye’de 2002 yılında 387 bin olan taşeron çalışan sayısı 1 milyon 700 bine ulaştı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre, Haziran 2013 itibariyle taşeron işçi istihdam eden şirket sayısı 33 bin 788 olurken, Türkiye genelinde taşeron işçi istihdam eden kamu kurumu sayısı ise 275 olarak belirlendi.
– İş Kazalarının Yüzde 90’ı Taşeron İş Yerlerinde Meydana Geliyor
– Taşeron İşçilerin Yüzde 60’ı 25 – 38 Yaş Aralığında
– Taşeron İşçilerin Yüzde 68’i 1200 TL’den Daha Az Ücretle Geçiniyor
Haber: Mehmet Akyol / Özgür Gündem
(Kaynak: onedio.com)