Kürt halkının bin yıllardır yaşadıkları coğrafyayı ortadan dörde yaran sınırların anlamsızlaştığı günlerden geçiyoruz. Sabah uyandığında karşı evde oturan kardeşi ile arasına tel örgüler çekildiğini gören mazlum Kürt’ün tarih sahnesine çıktığı dönemlerden geçiyoruz.
Kadınlar en ön cephede…
Ortadoğu’nun köhne tutmuş dinci çetelerinin kol gezdiği yerde, o kadınlar bir ışık gibi beliriyor hergün. Bu yüzyıl o kadınların ve uğruna canlarını verdikleri davanın yüzyılı olacak. Erkek egemen zihniyetin kadınları sünnet ettiği, ‘sırtında sopayı, karnında sıpayı’ eksik etmediği Ortadoğu coğrafyasında, gerici zihniyeti alaşağı eden o kadınların devriminin yüzyılı olacak bu yüzyıl.
Peki ya Kürt aydınları?
Elbetteki Ortadoğu’nun kurtuluşunu halkların eşitliği ve ortak mücadelesinde gören ve korkusuzca her yerde dile getiren farklı milletlerden değerli birçok aydın var.Fakat, benim dikkatimi çeken bazı Kürt ‘aydınlarının’ durumu ve söylemleri… Kadınıyla-erkeğiyle, yaşlısıyla-genciyle, Peşmergesiyle-Gerillasıyla halkı tokyekün direnen bu ‘aydınlar’ bu aralar ne yapıyor ya da ne yapmaya çalışıyor? Kısaca bundan bahsetmek istiyorum…
Öncelikle bu tür ‘aydınlar’ her devrin ve her konunun ‘aydınlarıdır’! Her iktidar döneminde varolagelmişlerdir. İsimleri değişir, ama işlevleri ve (zımni de olsa) hizmet ettikleri kurum hep aynı olmuştur:DEVLET… Kürt kimliğiyle yapılan bu tür ‘aydıncılık’ her zaman para ve sükse yapmıştır. Halen de olduğu gibi…
Kürt sorunuyla ilgili devlet ne zaman sıkışsa, iktidara yakın bütün TV ekranlarında bu ‘aydınlar’ın yüzüne maruz kalıyoruz. Kürt sorunuyla ilgili hükümet ne ara muğlak bir şeyler olsa, bu tür Kürt ‘aydınlarından’ “son 12 yılda AKP’nin ülkemize nasıl çığır atlattırdığını” dinleyerek geçiyor tüm TV seyrimiz. Ne vakit AKP Kürtlere bir yamuk yapsa, AKP’yi Kürtlerin nazarında cici göstermek için hemen bir yerlerden fışkırır bu cinsteki mübarek Kürt ‘aydınları’
IŞİD’in Kobané saldırısıyla iyice ayyuka çıkan AKP’nin “Kürt hareketini zayıflat, hatta mümkünse yok et” fırsatçılığını Kürtlerin geniş kesimlerine ulaşmasını engellemek için bu ‘aydınlar’ın çağrılmadığı TV ve program kalmadı.Utanmasalar, kadın programlarına bile çıkartacaklar.
Genç yaştayım, ama şunu tecrübe edinme fırsatı buldum; bu ‘aydınları’ ne zaman yoğunca TV’lerde görsem, hükümetin Kürtler ile ilgili bilgi kirliliği yaratmaya çalıştığı bir şey yaptığını, ya da yapacağını öğrendim. Veyahut üzerini kapatmaya çalıştığı bir şeyin olduğunu… Mesela, hala adını her duyduğumuzda içimizin öfke dolduğu Roboski Katliamı’nın hükümetçe açıklamasını hükümet sözcüleri arasında bir Kürt’e verilmesi: Hüseyin Çelik… Ya da; Kürt hareketinden son günlerde sıkça dillendirilen; ‘Türkiye zımni ya da aleni bir şekilde IŞİD’i destekliyor’ eleştirilerinden sonra Muhsin Kızılkaya, Kurtuluş Tayiz, Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu, Galip Ensarioğlu korosuna çocuk kanallarında bile saatbaşı program yaptıracak halde olmaları… Kanal kanal gezip başbakanın nasıl yanlış anlaşıldığını(!), cumhurbaşkanının aslında ne demek istediğini(!) anlatan ‘aydın’ korosu…
Kıssadan bir hisse ile özetlemek istiyorum ; Dedemler, eskiden keklik avlarmış. Önce 5-6 tane keklik yakalayıp kış aylarına kadar evcileştirirlermiş. Kış aylarında da, her av seferinde evcilleştirdikleri birer kekliği üstüne tuzak kurdukları bir kayanın dibine bırakırlamış. Önüne de bol bol yem bırakırlarmış. Durumdan habersiz, karnı da aç olan ‘özgür’ keklikler, ‘evcilleştirilmiş’ kekliklerin sesine gelip önündeki yeme de aldanınca kekliklerin hepsi tuzağa düşermiş. Avın sonunda evcilleştirilmiş keklikler de, doğada özgür yaşayan diğer keklikler de köy ahalisine yem olurmuş. Çünkü avcı için keklik, kekliktir. Evcil ya da özgür olması onun için bir şey ifade etmez. Bu hikayede geçen evcil keklikler, bana yukarıda bahsettiğim Kürt ‘aydınları’nı anımsatır hep.
Mehmet Metiner, Kurtuluş Tayiz, Orhan Miroğlu, Muhsin Kızılkaya, Galip Ensairioğlu…
Kadınıyla, genciyle, yaşlısıyla, Alevisiyle, Ezidisiyle, Sunnisiyle, Hiristiyanıyla direnen ve halen yaşadıkları her yerde bedel ödeyen Kürt halkı bu ‘evcil keklikler’e ‘yem’ edilemez. Bu işin sonunda sadece Kürtlerin değil, başka birçok halktan ve inançtan toplumların da kurtuluş umudu yatıyor.