“Benim için Gürcü diyen oldu, afedersin çok daha çirkin şekilde Ermeni diyen oldu”
Bu sözler Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve 12.Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 06.08.2014 tarihinde NTV/Star TV’nin “adaylar konuşuyor” isimli ortak yayınında dile getirildi.
Demokratik bir ülkede olsak diye söze başlayacaktım ki, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” başlıklı TCK’nın 216.numaralı bir maddesi olduğu aklıma geldi. Ne diyor 216.Madde;
“Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Güzide anayasamıza “nazar boncuğu” diye konulmuş bu maddenin TC Başbakanını da kapsadığını tabi ki de söylemek bizim haddimize değil. Kaldı ki Başbakanın “gereğini yapın” talimatıyla işleyen bir yargı mekanizmasını düşündüğümüzde Başbakanı kendisinden başka kimse de yargılayamaz zaten!
Türkiye’de Ermeni ismi ya önüne olumsuz bir sıfat alarak ya da kendisinden sonra gelen sözcüğü olumsuzlama-olumsuzluğunu pekiştirmek için kullanılır genelde. Daha başka bir ifadeyle Ermeni sözcüğü kendi başına pek az kullanılır. Daha çok bir “sorun” bağlamıyla kullanılan sözcük, sıklıkla da küfür ya da birine hakaret etmek için tercih edilir. Başbakanın konuşmasında tercih ettiği anlam “hakaret ve küfür” bağlamındadır.
Başbakan’ın bu konuşmasından sonra aklıma Hrant Dink’i katleden tetikçi Ogün Samast’ın 2011 yılında mahkemeye sunduğu mektuptan şu bölümler geldi;
“Ben suçlu değilim. Suçlu Hrant Dink’i vatan haini olarak gösteren manşetlerdir. Ben gözümdeki çöpü çıkardım şimdi bu manşetleri atanlar düşünsün. Beni bu sürece getirenler şimdi nerede? Ben Agos’u bile bilmezdim.”
Hrant şahsında Ermenileri “hain” gösteren dönemin birkaç gazete manşetine bakalım;
16 Mayıs 2006 günü Hrant Dink’in meşhur “Türklüğü tahkir-tezyif” suçlamasıyla yargılandığı davada ırkçı bir grubun saldırısına uğramasından bir gün sonra Zaman Gazetesi;
“Hrant Dink’e Hain Tepkisi” manşetini atmıştı. Aynı gün Sabah Gazetesi ise “Arbedede Dava Ertelendi” diyordu. Sabah Gazetesi’nin arbede olarak adlandırdığı durum; bir grup ırkçının hakaret ve küfürler eşliğinde fiili olarak Hrant Dink’e saldırmasıydı.
Yine 2006 yılı içinde Fransız Parlamentosu’nda Ermeni soykırımını inkâr edenleri cezalandırmaya yönelik yasa tasarısının oylanması Türkiye’deki bazı gazetelere şöyle yansımıştı;
31.01.2006 tarihli Hürriyet Gazetesi “Bu Ermeniler Adam Olmaz” diyordu.03.10.2006 tarihli Posta Gazetesi ise “Bütün Dünyayı Bir Avuç Ermeni mi Aldatıyor” ifadelerine yer veriyordu.
Tetikçi Samast’ın mektubuna tekrar dönecek olursak evet, bu gazete manşetleri Hrant Dink’in katledilmesinden bir yıl önce atılıyordu. Ermenilere karşı yükselen (devlet, yargı, basın asker, polis işbirliği ile) hedef gösterme kampanyaları ilk “meyvesini” 5 Şubat 2006 tarihinde Trabzon’daki Santa Maria Kilisesinin Katolik rahibi Andrea Santoro’un katledilmesi ile verdi. Sonrasında Hrant ve Zirve katliamı…
Şimdilerde durum biraz daha farklı, gazete manşetlerine de gerek kalmıyor. TC Başbakanı canlı yayında bizatihi kendisi hedef gösterme geleneğini üstleniyor.
Sayın Başbakan, Ermenilere yönelik kullandığınız “ …afedersin çok daha çirkin şekilde Ermeni diyen oldu” bu cümle ne bir dil sürçmesi ne de yanlış anlaşıldı diyerek geçiştirebileceğiniz bir durum. Daha birkaç gün önce İstanbul-Maltepe mitinginde, Alevi, Zaza ve Mısırlı diye ikisi rakibiniz olan üç politikacıyı sizi dinleyenlere kendi meşrebinizce “teşhir” ettiniz ve asıl bir Cumhurbaşkanı olacağınız konusunda zihnimizde herhangi bir müphemlik kalmadı.
Sayın Başbakan, eğer demokratik bir ülkenin Başbakan’ı olsaydınız ve sadece Başbakan tarafından “göreve çağrıldıklarında” harekete geçen bir yargı sistemimiz olmasaydı, Ermeni halkına dönük kullandığınız bu ifadelerden dolayı yargılanır ve hapis cezasına çarptırılırdınız.
Sayın Başbakan, 11 Şubat 2014 tarihinde hükümetiniz tarafından çıkartılan 4.Demokratikleşme paketi kapsamına “ayrımcılık ve nefret suçu” da alındı. Bu bağlamda, sadece Cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyası süresince “nefret ve ayrımcılık” suçunu en fazla siz işliyorsunuz.
Ve son olarak, TC Başbakanı ve 12.Cumhurbaşkanı adayı olarak 06.08.2014 tarihinde katıldığınız TV programında Ermeni halkını açık bir biçimde hedef gösterdiniz. Adı geçen tarihten itibaren Ermeni halkına yönelik herhangi bir saldırı ya da tacizden ülkenin Başbakanı olarak siz sorumlusunuz.
Not: Soru sorma iddiasıyla başbakanın karşısında oturan ve bir halkı açıkça hedef gösteren ırkçı ifadeler karşısında, “…tam olarak ne demek istediniz Sayın Başbakan” dahi diyemeyen “gazetecilik” de yerin dibine batsın.
Tuncay Şur
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi