Erdoğan ve hempaları son sürat hangi iki istikamete doğru sürüklenmektedir? Bir, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) istikametine; iki, Ankara’daki Yüce Divan istikametine.
Bu istikametlere hangi yoldan yürüyerek ilerlemektedirler? İslami otoriterizm yolundan…
Yürüdükleri yolu değiştirme, sürüklendikleri istikametlere erişmeme olasılıkları var mıdır? Olgular bunun mümkün olmadığını gösteriyor.
Bu öngörü seküler şizofrenik bir sayıklama değildir. Durum, dağda kurdu gören eşeğin hikayesine benziyor. Eşek kurdu görür, elden ayaktan kesilir, bırakalım kaçıp kurtulmayı tersine, anıra anıra kurda doğru yürümeye koyulur. Kurt da parçalayıp mideye indirir eşeği. Vaziyet budur…
UCM istikametine sürükleniyorlar. Nereden anlıyoruz bunu? Tokat manyağı olmalarından. Gelen vuruyor, giden vuruyor.
Yalnız ve itibarsız
Ne diyorlardı? IŞİD’e karşı pozisyon alırız ama Esad ile PKK’yı da tepeleyecek, sınıra tampon bölgeye evet diyecekseniz. Ne oldu peki? Tampon bölge önce sınır dışında güvenli bölge, sonra sınır içinde güvenli bölge haline geldi, ardından ağır silahlı Peşmerge Habur’dan girip Suruç’a varıp Kobane’ye geçiverdi. Güvenli Bölge yerine Kobane’ye koridor kuruluverdi. Esad’a karşı savaş? Onu ağzına alan yok bile… Ya “terör örgütü” PKK ile mücadele? Durum tam şöyle… Maliki gitsin diye tutturuyorlardı. Yerine gelen Abadi, IŞİD’e karşı yürüttüğü mücadeleden dolayı PKK’ya müteşekkir olduklarını söyledi. PKK’nin uzantısı olduğu söylenen PYD, IŞİD Karşıtı Koalisyon’un operasyon merkezine temsilci verdi. Ardından PYD’ye hava yoluyla silah desteği yapıldı. Yetmedi, Peşmerge ağır silahlarıyla Kobane yoluna koyuldu. Aramız iyi diye övünüp durdukları Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle bile frekans tutturmakta zorlanır noktaya geldiler. Bu tokat manyağı olmaktan başka nedir ki? Artık şu ortaya çıkmıştır. Türkiye Ortadoğu siyasetinde yalnızdır, kimsesizdir, önüne gelenin itip kaktığı bir ülkedir. AKP İktidarı kaybettiği gün, El Nusra ve IŞİD çetelerine vermiş olduğu destekten dolayı Erdoğan ve hempaları UCM’nin önüne çıkmaktan kurtulamayacaktır.
Ya içeride? 6-7 Ekim, Türkiye Kürdistanı’nda yönetme yeteneğini bütünüyle kaybettiklerini gösterdi. Bu durum karşısında buldukları çözüm ne? Baskı yasaları çıkarmaya soyunmak, şiddeti arttırma yoluna girmeye heveslenmek. Bu yoldan yürüdüklerinde varacakları nokta neresidir? 6-7 Ekim oligarşi açısından Türkiye Kürdistanı’nın kaybedildiğini kanıtlamıştır. Artık Türkiye Kürdistanı’nda yönetme yeteneğini tekrar kazanmaları mümkün değildir. Kürdistan’da baskı politikasında ısrar devlet otoritesinin bütünüyle yitirilmesi sonucunu doğurur. Ya Fırat’ın Batısı’nda? Kısa vadede toplumsal muhalefeti ezmek mümkündür. Ama sadece kısa vadede… Gezi Ayaklanması İslami otoriterizm yolunda yürüyüşün beklenmedik kalkışmalara yol açacağının kanıtıdır. Bir sonraki kalkışma çok daha kitlesel ve yıkıcı olacaktır.
Yolun sonunda mahkeme var
Panorama budur? Peki Erdoğan ve hempalarının İslami otoriterizm yolunda yürümekten vazgeçme olanağı var mıdır? Bu yolda yürümekten bırakalım vazgeçmeyi, bu yolda yürüyüşü yavaşlatmak bile bir takım tavizlerin verilmesini gerektirmektedir. Bir, dış politikada “Yeni Osmanlıcılık” hayallerini terk ederek mütevazı bir konuma gerilemek; iki, yargıyı ele geçirme doğrultusundaki operasyonlara son vermek, asgari ölçülerde hukuk devleti prensiplerine uymayı taahhüt etmek; üç, toplumsal muhalefete yönelik keyfi baskı ve şiddet uygulamalarına son vererek, toplumsal muhalefetin asgari ölçülerde kendisini ifade edebilmesinin imkanlarını yaratmak; dört, toplumu İslami muhafazakarlık doğrultusunda dizayn etme hamlelerine son vererek, toplumsal gerginlikleri azaltma yoluna girmek.
Erdoğan ve hempaları böyle bir restorasyon hamlesine girişebilirler mi? Girişemezler. Böyle bir restorasyon hamlesi, her şeyi bir yana bırakalım, örneğin yolsuzluk soruşturmalarının başlatılmasını gerektirir. Sonu Yüce Divan olacak böyle bir yönelime evet demezler, diyemezler. 12 yıllık iktidarlarında adım adım yürüdükleri yol onları İslami otoriterizm yolunda yürümek zorunda bırakıyor. Yolun sonu UCM ve Yüce Divan’dır. Bu kaderden kaçınabilmeleri mümkün değildir. Dağda kurdu gören eşeğin kaderine katlanmaya mahkumdurlar.