Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi 9 avukat hakkında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek”, “görevi yaptırmamak için direnme” suçlaması açılan davanın üçüncü duruşması İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkemede savunma yapan tutuksuz avukatlar, ÇHD’li avukatlara yönelik düzenlenen baskınlar sırasında avukat arkadaşlarına destek olmak isterken hem ÇHD önünde hem de 18 Şubat’ta adliyede polis tarafından kendilerine yönelik şiddeti anlattı.
Gergin başlayan duruşmada avukat Sinan Zincir’in savunmasına geçildi. Zincir, Kürtçe savunma yapacağını ve bu nedenle de Kürtçe bilen bir tercüman getirdiklerini ifade etti. Tercüman Deniz Sürgüt’ün yerine geçmesinin ardından Zincir’in savunmasına başlandı. Zincir, Kürtçe olarak, “Ez livirim (Ben buradayım)” anlamına gelen cümleyi sarfedince mahkeme başkanı, “Anlamadığım bir dilde” konuştu diyerek tutanağa geçirdi. Bunun üzerine mahkeme salonundan heyete, “Halen anlaşılmayan dil mi?” diyerek tepki gösterenler oldu. Kürtçe savunma yapan Zincir, “Ben ve arkadaşlarım neden buradayız. Birincisi ben bir devrimciyim. İkincisi ben bir devrimci avukatım. Üçüncüsü ben Kürt halkının avukatıyım. Dördüncüsü ben Kürt kadınlarının avukatlarıyım, Kürt barış annelerinin avukatıyım ve Kürt gençlerinin, Kürt siyasetçilerinin ve Kürt gazetecilerinin avukatıyım. Ben niye buradayım sayın yargıç? Ben özgürlükçü hukukçular derneğinin yöneticisiyim. Ben ve arkadaşlarım neden buradayız? Size saydığım bu nedenlerden dolayı Türk polisi, Türk askeri ve devleti bizi sevmiyor. Bu nedenlerden dolayı arkadaşlarım ve yoldaşlarım sahte delillerle tutuklanmışlardır” dedi.
“Devrimci avukatları savunmak suç değildir”
“Devrimci avukatları ve devrimcileri, savunmak suç değildir” diyen Zincir, 2011’de Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın 36 avukatı ile 2012 yılında ÇHD üyesi 9 avukatın tutuklandığını hatırlattı.
“Hukuk ayaklar altına alındı”
Avukatlardan Tamer Doğan, yargılamada savunma yapmak istemediğini, mahkeme heyetine yardımcı olmak istediğini belirterek, “Çünkü iddianamede anlatılan olayların sıralaması yalan. Olayların belirtildiği tarihler yanlış” dedi. Olayların iddianamede belirtildiği gibi 20 Ocak’ta değil 18 Ocak’ta başladığını belirten Doğan, 18 Ocak’ta Halkın Hukuk Bürosu’na ve ÇHD’ye baskın yapıldığını hatırlatarak, “Hukuk ayaklar altına alındı. Savcısız aramalar yapıldı. Çelik kapı yalanları uyduruldu. Bu yalanların başını da Başbakan Erdoğan çekti. Ancak, çelik kapı meselesinin ne olduğu ortaya çıkmıştır bahsi geçen avukatlar özgür bir şekilde avukat yapmaya devam ediyorlar” diye konuştu. Doğan, ÇHD’ye yönelik düzenlenen baskınlarda İstanbul ÇHD önünde avukat arkadaşlarını beklerken, polisin yakın mesafeden biber gazı müdahalesine maruz kaldığını belirten Doğan, adliyede arkadaşlarını görmek istediklerinde de engellendiklerini ve polisin coplu müdahalesine maruz kaldıklarını söyledi.
“Başbakan hedef gösteriyor avukatlar darp ediliyor”
Kendilerine yönelik polis şiddetinin Başbakan Erdoğan’ın söylemleri ile gerçekleştiğine dikkat çeken Doğan, “Meslektaşlarımız sürekli olarak darp ediliyorlar. Ankara’da, Soma’da, Haseki’de, Gezi’de darp ediliyorlar. Avukatlar savcı odalarından darp edilerek çıkartılıyor. Daha yeni hafta sonu gözaltına alınan müvekkilleri için savcı ile görüşmek isteyen avukatlar da darp edilerek odadan çıkartılmıştır” dedi. “Başbakan hedef gösteriyor avukatlar darp ediliyor” diyen Doğan, “Polis artık her gördüğü yerde biz avukatları darp ediyor” vurgusu yaptı.
“Darp edildim”
Avukat Ali Şafak ise, savunmasında bir avukat olarak görevlerini yapmalarına polislerin engel olduğunu belirterek, “O gün polisler tarafından darp edildim. Darp edildiğim davada raporum olmasına rağmen savcı takipsizlik istedi. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz ettim. İtirazım kabul edildi. Savcı iddianame hazırlaması gerekirken, Yargıtay’a başvurarak itirazın reddini istedi. Yargıtay da ne yaptığını anlamadığı için ‘Sen önce iddianameyi hazırla’ dedi. Bu savcının görevde kalması insanlık suçudur” diye konuştu.
Avukatlar Ömer Kavilli, Muhittin Köylüoğlu ve Ceren Uysal, avukatların belirtilen tarihte adliyede olmasının avukatlık mesleği gereğince olduğunu ifade ederek, yargılamanın sona erdirilmesini talep etti. “Müvekkillerimiz görevlerini yaparken haklarında dava açılmıştır” diyen avukatlar, “Görevlerini yapmak isteyen avukatlarımız engellenmiştir” vurgusu yaptı.
DİHA’dan görüntüsü istenmesine karar verildi.
Avukatların taleplerinin ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Mahkeme, avukatların bazı taleplerini reddederken, DİHA’dan olayın gerçekleştiği güne dair kamera kayıtlarının istenmesine karar verdi. Mahkeme heyeti, duruşmayı 2 Ekim’e erteledi. (DİHA)