Türkiye’nin en büyük linyit havzalarından Manisa Soma’da Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Dev. Maden – Sen) tarafından “Soma Geleceğini Tartışıyor” adıyla bugün bir forum düzenlendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “Soma Maden Yasası” adıyla görüşülen yasanın ilk belirtilen çerçevenin dışına çıkarılarak sulandırılmış bir halde görüşülmesinin devam ettiği sırada yapılan foruma ilgili komisyondan CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel’de katılarak bilgi verdi.
Soma Hükümet Konağı önünde saat: 17:30’da başlayan forum, yaşamını iş cinayetlerinde yitiren madenciler adına yapılan saygı duruşuyla başladı.
Maden işçileri, maden ocağında 13 Mayıs’ta yaşamını yitiren işçilerin ailelerinde katıldığı forumda, “VERİLEN SÖZLER TUTULSUN. TALEPLERİMİZİN TAKİPÇİSİYİZ” başta olmak üzere birçok pankart ile işçilerin taleplerini içeren çok sayıda döviz taşındı. Sık sık, “İNADINA SENDİKA İNADINA DİSK – DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ” sloganları haykırıldı.
Forumun ilk konuşmasını Dev. Maden – Sen Genel Başkanı Tayfun Görgün yaptı. Görgün özetle şunları söyledi;
“‘Ucuza üretim, çok çok üretim, çok çok kar’, bu cümlenin büyüsüne kapılanlar başka hiçbir değere, kanuna, mevzuata, insan canına, insan hakkına kulak asmadılar. Zalim bir üretim ve çalışma düzeni Soma’da da böyle yaratıldı. Kontrolsüz özel sektör, taşeronlar, dayı başlarıyla sağlanan çok çok üretim, ucuza üretim çarkı hızlandıkça can kayıpları da hak ihlalleri de hızlandı. Madencilik kuralları çiğnendi, yasalar hiçe sayıldı, sensörler, elektronik ölçüm cihazları ve işçilerin uyarısı göz ardı edildi. Göstere göstere, bağıra bağıra gelen facia nihayet gerçekleşti. Yürekler kavrulup yandı. Ölüm, gözyaşı, acı ve hüzün Soma’dan bütün ülkeye ve hatta dünyaya yayıldı. Bildiğiniz gibi facianın ilk saatlerinde, ilk günlerinde saklanıp gizlenmeye çalışılan kusurlar, ihmaller, insafsızlıklar ve alçaklıklar bir bir daha sonra ortaya çıktı. Bu kadar acı içinde bir acı daha vardı ki, uzun süre bu acı unutulmayacaktır. Bu ihanet unutulmayacaktır. O da 301 can kaybına rağmen mevcut sendika hala kusurları saklamaya, gizlemeye, işverenleri korumaya ve aklamaya çalıştı ilk günlerde. İşçiler sahipsiz bırakılmıştı ve aldatılmışlıklarına alabildiğine isyan etti. Onun için bu isyanımız işçiye ihanet eden herkesi, haksızlık eden herkesi yakacaktır.
Somanın ve maden işçilerinin dilinin çözüldüğünü ve korku imparatorluğunun yıkılmaya başladığına dikkat çeken GÖRGÜN, Torba Yasanın önümüzdeki hafta TBMM Genel Kurulu’nda görüşüleceğini ve Soma’da ki bir grup Dev. Maden – Sen üyesiyle birlikte Çarşamba günü Ankara’da TBMM önünde olacaklarını bildirdi.
GÖRGÜN’den sonra konuşan DİSK Genel Sekreteri Arzu ÇERKEZOĞLU ise şunları söyledi;
“Soma’da yitirdiğimiz arkadaşlarımıza bir söz verdik. Onları unutmayacağız, unutturmayacağız dedik!
Onları unutmamak unutturmamak için bizim Soma’da yaşanan katliam ile ilgili 5 temel talebimiz var:
Burada maden işçilerinin yaptığı her eylemde, DİSK olarak yaptığımız tüm mitinglerde, yürüyüşlerde, Bakanlık ile görüşmelerimizde hep 5 temel talebi vurguladık. Neydi bunlar:
Tüm sorumlular yargılansın
Taşeron çalıştırma yasaklansın
Maden ocakları kamu eliyle işletilsin
Ocaklar bağımsız bir heyet tarafından denetlensin
Güvenli çalışmayı sağlayacak tüm önlemler alınsın, Yaşam odaları zorunlu olsun.
Bu talepler hem Soma’ya gelen iktidar partisi temsilcilerine, her kademeden yöneticilere defalarca dile getirildi. Bize vaatlerde bulundular, sözler verdiler… Peki sonuç ne oldu.
Tüm sorumlular yargılansın, hesap versin dedik.
Bu madenler Türkiye Kömür İşletmeleri’nin madenleridir. Yasalarımıza göre bu madenlerde asıl işveren TKİ’dir. TKİ madeninde olan her olumsuzluktan TKİ yöneticileri sorumludur.
Ancak bugüne kadar TKİ’den yargı önüne çıkan var mı? Görevden alınan var mı?
TKİ, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı bir kurumdur. Madenlerde bu sömürü düzenin kurulması Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlılığı’nın sorumluluğundadır. Bakan ve ya herhangi bir Bakanlık yetkilisi yargı önüne çıktı mı? Görevden alındı mı? 301 işçinin ve ailesinin yaşadıkları vicdanını rahatsız edip istifa eden oldu mu?
Bu madenin defalarca denetlendiğini ve mevzuata aykırı bir durum olmadığını açıklayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, kendi ağzıyla etkin denetim yapmadıklarını itiraf etmiş oldu. Peki 301 işçinin ölümü nedeniyle başta Çalışma Bakanı’nın bizzat kendisi olmak üzere bu bakanlıkta hesap veren, görevden alınan var mı?
Sadece Soma değil, Türkiye’de her gün ortalama 3 işçi iş cinayetlerinde can veriyorken, bu tablodan dolayı vicdan azabı duyup koltuğunu bırakan bir kişi oldu mu? Onurum, koltuktan da paradan da önemlidir diyen bir yetkili gördü mü Soma?
Taşeron çalıştırma yasaklansın/madenler kamu eliyle işletilsin dedik.
Biz taşeron çalıştırma yasaklansın dedik AKP iktidarı torba yasaya öyle bir madde getirdi ki, sadece madenlerde değil tüm işkollarında taşeron çalıştırmayı yaygınlaştırmaya kalktılar.
Biz madenler kamu eliyle işletilsin dedik, onlar ne yaptı? Diğer tüm kamu işletmelerinde mahkeme kararlarına rağmen özelleştirmenin devamını sağlayan yasa çıkardılar.
Tüm veriler gösteriyor ki madenler özel sektör tarafından işletildiğinde işçiler daha fazla ölüyor. Çünkü özel bir şirket kar etmek için kurulur. Amacı daha fazla kazanmaktır. Özel şirketler için işçi insan değildir. Onlar işçiyi gördüğünde akıllarına işçinin çoluğu, çocuğu, ailesi, sevenleri, umutları, özlemleri gelmez. Onlar için işçi demek daha fazla kömür daha fazla maliyet demektir.
Biz bu nedenle Madenlerin kamu eliyle işletilmesini istedik. Peki hükümet ne yaptı? Onlar maden şirketlerinin kasasını dolduracak düzenlemeler yaptılar. Maden şirketlerine ton başına 2 dolar ek ödeme yapacak düzenlemeyi torba yasanın içine sıkıştırdılar. Bu sayede 250 milyon lirayı maden şirketlerine aktaracaklar.
Bu para en az 10 bin maden işçisi arkadaşımın, Soma’daki tüm maden işçilerinin 1 yıllık maaşı ediyor. Yani bu ocaklar devlet eliyle işletilse, bu paralar maden şirketlerine peşkeş çekilmese 10 bin maden işçisine yıllık ücretlerini 2 katına çıkaracak bir para bu! Ama onlar işçinin hem ölümü he sefaleti pahasına özel madencilikte ısrar ediyor. Onlar bizim yoksulluğumuzun, açlığımızın, yaşarken ölmemizin, ölü gibi yaşamamızın sorumlularıdır. Madenlerin özel sektörce işletilmesinde inat edenler bizim çalışırken ölmemizin sorumlularıdır.
Maden şirketlerine aktarılan para ile bizim bir diğer talebimiz karşılanabilirdi. Tüm işçiler için yaşam odaları da yapılabilirdi, tüm madenlerde işçi sağlığı ve iş güvenliği için gerekli teknik düzenlemeler de yapılabilirdi. Ancak Mecliste bu konuda verilen tüm önergeler AKP milletvekillerinin oyları ile reddedildi. Bu da yetmedi, bu taleplerin takipçisi olan bu bölgenin milletvekili sayın Özgür Özel darp edildi. Mecliste sayın Özel’e kalkan eller, sade onum şahsına kalkan eller değildir. O eller madenciye, madenci ailelerine kalkan ellerdir, madenciye atılan tokaktır, madenci ailelerine atılan tekmedir, yumruktur. Ve madenci o tokatların, o tekmelerin, o tokatların, o yumrukların hesabını er yada geç soracaktır. Madencinin tokadı, madencinin tekmesi sert olur. Böyle devam ederseniz, bir gün o kolktuklarınız, o saraylarınız, o lüks içindeki hayatlarınız madencinin tokadıyla, madencinin tekmesiyle yerle bir olur. Bunu da aklınızdan çıkarmayın!
Gelelim diğer talebimize: Ocaklar bağımsız bir heyet tarafından denetlensin.
Bu ülkede işçi sağlığı ve güvenliği alanının dahi taşerona devredilmiş durumda. Defalarca söyledik: İşçi sağılığı ve iş güvenliği alanını piyasaya bırakırsanız işçi ölümlerinin önünü alamazsınız dedik. Dinlemediler. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinden dahi para kazanmayı, birilerine para kazandırmayı hedeflediler. Sonuç: Türkiye’de her gün 3 işçi çalışırken ölüyor.
Soma katliamından sonra dedik ki gelin bu ocakları bağımsız bir heyet denetlesin. Siz de itiraf ettiniz, denetimler eksik-yetersiz. Gelin bu ocakları mühendis odalarının, sendikaların içinde olduğu bağımsız bir heyet denetlesin dedik. Ancak bunu da kabul etmediler. Eğer patronların karı söz konusu ise durmak yok, ölümlere devam dediler.
Öyle ki Uluslar arası Çalışma Örgütü’nün madenlerle işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili 176 sayılı sözleşmesini dahi imzalamamaya devam ettiler.
Buraya geldiler, kimi zaman gaz bombalarıyla, kimi zaman tekme tokatlarıyla işçiye meydan okudular. Buraya geldiler işçilere vaatlerde bulunup Ankara’da unuttular. Bir tek çalışma saatlerini düşürmek için adım attılar, son anda mecliste ondan da caydılar. Neden biz bir saat az çalışırsak, patronlar daha az kazanacak diye korktular.
Eğer birileri Soma’da doğruyu söyleyip Ankara’da şaşıyorsa, bu kez biz onlara gitmeliyiz. Yakalarına yapışıp hesap sormalıyız!
301 arkadaşımızın anısına saygımızı adına, onlara verdiğimiz sözler adına bu hesabı sormalıyız.
Madenlerde ölümleri durdurmak için bu hesabı sormalıyız. Çünkü bu insanlık dışı, hukuk dışı, vahşi düzeni değiştiremezsen madenciler ölmeye devam edecek. Haziran ayında 10 madenci öldü. Geçtiğimiz günlerde Balıkesir İvrindi’de 2 madenciyi daha yitirdik.
Ve biz biliyoruz ki taleplerimiz karşılanmadıkça ölmeye devam edeceğiz. Madenlerde öldürülmeyi bekleyerek yaşayacağımızı düşünenlere ders vermenin vakti geldi de geçiyor.
SENDİKALI OL, DİSK’Lİ OL!”
DİSK Genel Sekreteri ÇERKEZOĞLU’ndan sonra, “Faciada kaybettiğimiz canlarımızın aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum” sözleriyle konuşmasına başlayan CHP Manisa Milletvekili Özgür ÖZEL ise verilen sözlerin tutulmadığını hatırlatarak şunları söyledi;
“Maaşlar tam şekilde ve eksiksiz ödenecek, şartlar düzenlenene kadar. Maaşları bir buçuk ay boyunca salladılar, ödemediler. Ne zaman ki biz Meclis’te büyük bir patırtı, sizlerde burada büyük bir eylem örgütlediniz, o gün maaşları işveren ödemezse devlet öder diye garantiye alıp, ardından işverene parayı ödettiler. Ama içinde prim yok, vergi yer altı yerine yer üstü diye düzenlenmiş 400-500 lira eksik maaş var.”
ÖZEL’in konuşması işçiler tarafından sık sık haykırılan, “Özgür’e uzanan eller kırılsın” sloganlarıyla desteklendi.
Konuşmasına, birlikte mücadelenin önemini vurgulayarak devam eden ÖZEL, şöyle devam etti;
“En kötü örgütlülük, örgütsüzlükten iyidir. İşkolunda sendikal mücadelenin; emekçiyi savunan, sermaye ve siyaset arasına mesafe koyan gerçek sendika ile olması gerekir. Geçen hafta mecliste sözü olmadığı için kaba kuvvet kullanmaya çalışanları; ardından Gümüşhane’de madenle ilişkisi ortaya çıkan, madenler gündemden düşsün diyenleri de bir kenara bırakacağız… Biz bu oyunlara gelmeyiz dedik. Yaşam odaları, AKP oyları ile reddedildi. Sonra sözleri inkar etmeye başladılar… Zurnanın zırt dediği yer plan bütçe komisyonun son günüydü. O güne kadar yapacağız, edeceğiz diyorlardı. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD), 7 Temmuz 2014’de yayınladığı basın açıklamasında Soma kampanyası hesaplarında, toplamda 42 milyon 180 bin TL yardım biriktiğini açıkladı. TBMM’de sorduk, bu paralar nerede dedik? Ayşenur İslam diyor ki, bu parayla ev yapacağız. Devlet olarak sen söz verdin mi? Sen ev yapacaktın. O parayla ev yapamazsın. TOKİ’den verilecek evi de vatandaşın yolladığı yardımla yapmaya çalışıyorlar.”
ÖZEL, “Taşeron sistemi kaldırılacak dendi, gittik konuştuk kaldıramıyoruz diyorlar. Taşeronu kaldırmadıktan sonra geri kalan sözleri tutmanız da fayda etmez” diyerek konuşmasını tamamladı.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan YÜKSEL’de yaptığı konuşmada, bilimi ve teknolojiyi emperyalistlerin ve kapitalistlerin değil halkın hizmetinde kullanmak için Soma’ya geldiklerini belirtti.
YÜKSEL, forumun konularından birinin verilen sözlerin tutulması, diğerİNİN İSE Soma’nın geleceği olduğunu hatırlatarak sürdürdüğü konuşmasında, Soma’nın geleceği için linyit ocaklarının çalışmasının önemine dikkat çekerek, ocakların böyle çalışmasını istemediklerini, böyle çalışırsa ölümlerin devam edeceğini bildirdi.
YÜKSEL, maden işletmelerinde olması gereken yasa ve tüzüklerin uygulanmasının zorunlu olduğunu hatırlatarak, konulan kuralların yerine getirileceğini, yaşanan kazanın esas nedeninin taşeron sistemi olduğunu kaydetti.
Isparta’lı bir aileden olan ve 13 Mayıs’da eşi Gazi Osman Sümer’i yitirerek iki çocuğuyla baş başa kalan Selda SÜMER ise şunları söyledi;
“Korkmayın Konuşun! Korku Ölüm Getiriyor! Arkadaşlar, sizler korktuğunuz için konuşmuyorsunuz. Benim kocamda korktuğu için konuşmadı, öldü. Korku, ölüm getiriyor korkmayın konuşun!” dedi.
Sadece kendi haklarının değil, eşinin iş arkadaşlarının da haklarının verilmesini talep eden SÜMER konuşmasına şu sözlerle devam etti;
“Eşlerimizi göçükten çıkaran arkadaşları şuan işsiz, evlerine ekmek götüremiyorlar. Eşlerimizi arkadaşlarına hakları tanınsın. Somalı madenciler, korkmayın ben yemin ettim ant içtim eşimin kanı yerde kalmayacak. Hiçbir kuvvet hiçbir güç bana engel olamayacak. Dünya döndükçe susmayacağız korkmayacağız. Savaşımızı sonuna kadar götüreceğiz. Zaferi kazanana kadar korku ve ürkeklik yok. Kimse önümüzde duramayacak arkadaşlar. Bizim eşlerimiz korktukları için sustu. Siz susmayın! Siz susarsanız sizde öleceksiniz, çocuklarınız yetim karılarınız dul kalacak. Korkmayın birlik olun, korkmayın madenciler! Korku evlerimize ateş düşürdü, çocuklarımızı babasız bıraktı! Korkmayın yürüyün, alın terinizi savunun haklarınız için savaşın madenciler.”
SÜMER’den sonra eşi Mustafa Kaya ve ondan öncede Aydın Söke’de kardeşini maden ocağında iş cinayeti sonucu yitiren Mersin’li bir ailenin çocuğu olan iki çocuklu Naciye KAYA konuşarak tepkilerini dile getirdi.
Şehit madenci ailelerinden sonra maden işçileri de söz alarak, verilen sözlerin tutulmasını istediler ve adaletsizliğe boyun eğmeyeceklerini, sonuna kadar talepleri için direneceklerini vurguladılar.
DİSK’e bağlı Dev. Maden – Sen tarafından düzenlenen forum saat: 19:30’da bitti. Foruma katılanlar daha sonra açılışı yapılacak olan Soma Madenci Evi’ne gittiler.
“Soma Geleceğini Tartışıyor” forumuna Ankara’dan gelen Halkevleri, TTB, KESK Genel Merkezi, SES Genel Merkezi ve Haber – Sen Genel Merkezinden yöneticiler de katılarak destek verdi.
13 Temmuz 2014