Geçen hafta, Financial Times’da, Philip Stevens’in “Xi (Çin Devlet Başkan) ve Putin (Rusya Devlet Başkan) Batı hakkında gerçekten ne düşünüyorlar” başlıklı yorumuna eşlik eden karikatürde, ön planda Xi ve Putin dünyayı birbirlerine top gibi atıp tutuyorlar, arka planda daha küçük boyutta çizilmiş Obama ve Merkel de aradan çıkıp bu topu yakalamaya çalışıyorlardı. Bu yorumda dünya dört köşeli olarak betimleniyor. Bu dört güç arasındaki ilişkiler önümüzdeki dönemde dünya siyasetinin dinamiklerini, halklarının yaşamlarını belirleyecek gibi görünüyor. Bence bu resim eksik, dünyanın bir köşesi daha var: Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar geniş bir bölgeyi ateşe veren, Avrupa’da siyasi iklimi etkileyen İslamcı hareket.
‘Sistemik düzensizlik dönemi’
İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, geçen hafta Chatam House’da gerçekleştirilen Londra Konferansı’nın açış konuşmasında, “Dünyanın yaşamakta olduğu geçici bir istikrarsızlık dönemi değil. Dünya sistemik bir düzensizlik dönemine girdi” saptamasını yapmıştı. Konferansın web sitesinden izlenebilen panelinin, 1914 ile 2014’ü karşılaştırmaya, “Küreselleşme ve entegrasyon daha fazla istikrarsızlık ve çatışmaya mı yol açıyor” sorusuna cevap aramaya yönelik olması da ayrıca anlamlıydı.
“Sistemik düzensizlik” saptaması açık bir biçimde Çin’in yükselmesine, Rusya’nın etkisini yeniden artırmaya başlamasına, ABD ve Batı’nın olaylara yön verme gücünün gerilemekte olmasına ilişkin.
Son aylardaki duruma bakarak bu resmi doğrulamak olanaklı. Ukrayna krizi ve Rusya’nın Kırım’ı alması, Rusya’ya yaptırımlar uygulamaya gelince, Almanya’da Siemens’in İngiltere’de BP ve finans kesiminin karşı yöndeki lobileri, ABD ve Batı’nın yetersizliğini ortaya koydu. Alman Şansölyesi Merkel, geçen hafta yine, “Rusya’ya karşı düşmanca tavır almanın yanlış olacağını” vurguladı. ABD’nin Polonya ile askeri ilişkilerini geliştirmeye başlaması da uzun dönemli, soğuk savaşı anımsatan bir askeri konuşlanmanın gündemde olduğunu düşündürüyordu.
Çin’in Kıta sahanlığı ve güvenlik alanı konularında, Vietnam, Filipinler ve Japonya’yı tedirgin eden girişimleri için Philip Stephens, “Çin’in kararlılığını, ABD’nin kararsızlığını gösteriyor” diyor. Geçen hafta yapılan Shangri- La Güvenlik Konferansı’nda Çinli yetkililer “ABD büyük stratejik hatalar yapıyor. Çin’i düşman olarak düşünmeye başlarsanız sonunda Çin düşmanınız olur” diyorlardı (Wall Street Journal, 01/06/14). ABD Savunma Bakanı Hagel de, “Çin’in tek taraflı girişimleriyle istikrarı bozduğunu” söyledi. Bu sırada Hindistan’da milliyetçidinci- ırkçı bir parti hükümet oldu. Rusya, Pakistan’a silah satmama uygulamasını tek taraflı olarak kaldırdı, hem de “Pakistan dağılıyor mu” sorusunun gündeme geldiği bir noktada. Deneyimli diplomat Bhadrakumar, “bu durumun Hindistan’ı ABD’ye yakınlaştırarak bölgede yalnızlaştıracağını” düşünüyor. ABD’nin bölgedeki en yakın ittifakı Japonya ise milliyetçi bir hükmet, milliyetçilik eğilimi artan bir nüfusun etkisi, Çin tehdidi algısı altında ABD’ye bağımlılığını azaltmaya, askeri olarak kendi başının çaresine bakar duruma gelmeye hazırlanıyor.
Chatam House Konferansı’nın konuşmacılarından Harold James de “Yüz yıl önce böyle bir toplantı yapsaydık aşağı yukarı benzer temaları dile getirirdik” dedikten sonra, yükselen güçlerden, gerileyen güçlerden, güç dengeleme politikalarından söz etti. Ancak bu kez dünyanın bir köşesi daha var: ABD “Büyük Ortadoğu” olarak tanımladığından bu yana Ortadoğu ve Kuzey Afrika başlı başına bir bölge. İslamcı hareketin şiddete dayalı cihat savaşı da bu bölgede özel bir durum yaratmış bulunuyor.
Cihat, isyan, gıda fiyatları
Geçen hafta Wall Street Journal’da aktarılan bir Rand Corporation araştırmasının bulgularına göre, 2010-2013 döneminde, cihat projesine bağlı terörist grupların sayısında yüzde 58 artış olmuş. Araştırmada, bu grupların militan sayısının ikiye katlanarak 100.000’e ulaştığı tahmin ediliyor. El Kaide taraftarı grupların saldırıları 392’den yaklaşık 1000’e yükselmiş. Bu yıl bu sayının hızla artmaya devam ettiği de söylenebilir. Libya ve Suriye bir yana, yalnızca Boko Haram’ın eylemlerinde nisandan bu yana bu saldırılarda yalnızca Nijerya’da 500’den fazla insan öldü (Financial Times, 05/-6/14); kaçırılan 200 kız öğrencinin kaderi de hâlâ belli değil. Kuzey Afrika, Nijerya, Gana, Mali, Yemen, Somali bu grupların eylemlerinin etkilerini yaşamaya devam ediyor.
Ortadoğu’ya gelirsek, hemen kapımızın yanında, Suriye, Irak ve Lübnan gibi üç ülkeyi tek bir savaş alanına çevirmeye başlayan bir savaş var. Bu savaşın yayılmasında, AKP hükümetinin de desteklediği, Türkiye topraklarında rahat rahat dolaşmalarına izin verdiği cihatçı gruplar adeta belirleyici rol oynuyorlar. Söylentilere göre bu grupların en acımasız militanlarının da İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda gibi ülkelerden geliyor olması, bu savaşın geleceği hakkında önemli işaretler veriyor.
Bu savaşların, cihatçı grupların etkinliklerinin geleceği hakkında başka önemli işaretler de var.
İstihbarat çevrelerinde gıda fiyatları, siyasi istikrarsızlık eğilimlerine ilişkin çok önemli bir öncü gösterge olarak kabul ediliyor (Foreign Policy, 05/6/14). Ben de geçmişte, bu ilişkiyle ilgili kimi araştırmaları yayımlamıştım.
Mayıs sonunda Dünya Bankası, temel gıda fiyatları eğiliminde bu yıl yaşanan önemli gelişmeleri gösteren bir rapor yayımladı. Rapor 2012 Ağustos ayından bu yana gerilemekte olan gıda fiyatları indeksinin, bu yılın başından bu yana belirgin biçimde artmaya başladığını saptıyor. Bu dönemde, genel gıda fiyat indeksi yüzde 4 artarken, buğdayın fiyatı ocak-nisan arasında yüzde 18, şekerinki yüzde 13, mısırınki yüzde 12 artmış. Rapor, bu fiyatların, önümüzdeki dönemde, kuraklığın ve genel iklim koşullarındaki değişimin, siyasi etkenlerin de basıncıyla artmaya devam etme olasılığının da yüksek olduğunu saptıyor. Ben de “heç fonların” spekülatif hareketlerini hızlandırıcı etkisini eklemek isterim.
Gıda fiyatları kronolojisiyle “Arap isyanlarının” kronolojisi arasında güçlü korelasyon olduğunu gösteren çalışmaları, Suriye iç savaşıyla ülkede patlak veren büyük kuraklık arasındaki güçlü bir ilişkiyi daha önce aktarmıştım. Gıda krizlerinin yarattığı yıkım cihatçı örgütlerin yeni kadro kazanmasını hızlandırıyor.
Özetle Büyük Ortadoğu bölgesinde siyasi istikrarsızlıkların hatta savaşların artabileceğini, İslamcı-cihatçı hareketin dünyanın beşinci köşesi olmaya başladığını düşünmek olanaklı.
Cumhuriyet Gazetesi