Türkiye IŞİD ilişkileri ve Musul’un saf değiştirmesi – Hüseyin Ali

IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinden sonra bunun nasıl gerçekleştiği ve sonuçlarının ne olacağı tartışılıyor. IŞİD’in bu hamlesini kendi ideolojik politik yaklaşımları ve askeri gücü ile ele almak çok yanıltıcı olur. Özellikle mevcut bölge politikaları ve bölgede yaşanan çatışma ve ittifaklar içinde değerlendirmek gerekir.

Musul ve çevresinde IŞİD etkinliğinin genelde Ortadoğu, özelde de Irak’taki politik durumla yakından bağlantısı vardır. Irak ve Irak etrafındaki bölgesel politikaları iyi irdelemeden, Musul ve çevresinin IŞİD tarafından ele geçirilmesi doğru anlaşılamaz.

Irak’ta Sünniler, KDP ve Türkiye bir ittifak içindeler

Irak’ta Şiiler ve Sünniler arasında büyük bir çekişme ve çatışma yaşanmaktadır. Bu, güncel değil tarihsel bir çatışmadır. Irak tarihi içinde yaşanan bu güç mücadelesi içinde ağırlıklı olarak Sünnilerin hakimiyeti ve etkinliği söz konusu iken, şimdi Şiiler etkin hale gelmişlerdir. Irak’ta Şii nüfus yoğun olmasına rağmen tarih boyunca çoğunlukla siyasi, idari, askeri olarak Sünniler daha etkin olmuşlardır. Bu açıdan Irak’ta Sünnilerin siyasi, idari, askeri olarak tecrübe ve birikimleri Şiilere göre fazladır. Şiiler zaman zaman etkili olmak istemişlerse de Sünniler ağırlıklı olarak kendilerini sistemleştirmiş, Irak genelinin siyasi ve askeri hakimiyetini elinde bulundurmuşlardır. Toplumsal olarak Şiilerin daha fazla bir nüfusa sahip olmalarına rağmen. Şu anda Şiiler Irak’ta siyasi ve idari olarak hakimiyeti ele almışlardır. Irak Devlet Ordusu da ağırlıklı olarak Şiilerden oluşturulmuştur. Bu Irak gerçeğinin bugünkü gelişmelerle ilişkisi bulunmaktadır. Irak’ta Sünni ve Şii çatışması yanında Şia ağırlıklı merkezi hükümetle Güney Kürdistan’da KDP ve Maliki hükümeti arasında da ciddi sorunlar vardır. Güney Kürdistan hükümeti ile Irak hükümeti arasındaki bir çatışma gibi görünse de, bu çatışmanın merkezinde KDP vardır.

Türkiye de başından beri Irak’taki Sünniler ile sıkı bir ilişki içinde olmuştur. ABD işgalinin bulunduğu dönemde bile Türkiye Sünnilerle sıkı ilişki içindeydi. Hatta şimdi IŞİD olan, önceleri El Kaide olarak bilinen örgütlerle Türkiye’nin ilişki içinde olduğu söyleniyordu. Hatta ABD ve Irak hükümeti ile Sünniler ve El Kaide arasında arabulucu olarak bu yönlü ilişkiler sağlayanın Türk devleti olduğu yönünde bilgiler vardı. Zaten Irak’ta El Kaide ile ilişkili birçok eylemde ortaklık yaptığı iddia edilen Tarık Haşimi ilk önce KDP, sonra Türkiye tarafından korundu ve kollandı. Şu an Türkiye’de korunmaktadır. Belki Musul’un alınmasından sonra Türkiye’den ayrılacaktır. Türkiye Tarık Haşimi üzerinden Sünniler ve IŞİD ile ilişki içindedir. Dolayısıyla Türkiye ve KDP’nin Sünnilerle ilişkileri sıkıdır. Şu anda IŞİD de Irak’ta Sünnilerin en etkili örgütüdür. Hatta Sünnilerin esas temsilcisi IŞİD durumundadır. Irak’taki Sünni toplumun büyük desteğini almaktadır.

IŞİD içinde BAAS etkin durumdadır. BAAS bilindiği gibi Sünni ağırlıklı Irak hükümeti olmuştu. Bu açıdan Sünniler içinde Baas’ın etkisi hep güçlü kalmıştır. Sünniler için Saddam hala kahraman durumundadır. Saddam’ın yardımcısı ve istihbarat örgütü sorumlusu İzeddin El Duri şu anda ya IŞİD’in en etkili yöneticisi ya da arkadan yönetenidir. Dolayısıyla IŞİD yönetimi ve tabanı içerisinde eski Baas yapılanması etkilidir. IŞİD ve Musul çevresindeki Sünni coğrafyada etkinliği değerlendirilirken bu husus da göz önünde bulundurulmalıdır.

Irak’ta Sünniler, KDP ve Türkiye bir ittifak içindeler. Türkiye’nin Irak merkezi hükümeti ile kavgalı durumu bu ittifak ilişkisi ile bağlantılıdır. Bu ittifak içinde KDP de vardır. KDP ile AKP ittifakı ve ilişkisi Irak’ta da Sünnilerle ittifak biçiminde vuku bulmaktadır. Bu açıdan Irak’ta IŞİD Musul çevresini işgal ederken böyle bir ittifak’tan ve bunun Irak’ta yarattığı siyasi ortamdan yararlanmıştır. Çünkü mevcut durumda Irak’ta Sünni cephe demek esas olarak da IŞİD’in merkezinde olduğu ya da IŞİD olarak somutlaşan siyasi ve askeri örgütlenme demektir. Bunu anlamadan IŞİD hakkında yapılan tüm değerlendirmeler eksik ve yanlış olur. Tarık Haşimi’nin IŞİD ile ilişkili olması, hatta Irak hükümetine yönelik birçok eylemin içinde olan bu kişinin KDP ve Türkiye ile ilişkileri, Irak Sünnilerinin Türkiy’de AKP hükümeti ile ilişkisini çok somut ortaya koymaktadır. Türkiye’nin Irak’taki dayanağı şimdi Maliki’ye muhalif Sünni kesimlerdir.

IŞİD’in Türkiye ile ilişkileri nettir

Türkiye KDP’nin petrol ve Kerkük gibi bazı konularda Irak merkezi hükümeti ile yaşadığı çelişkiyi kullanarak KDP’yi Türkiye ile Irak Sünnileri arasındaki cepheye çekmiştir. AKP hükümetinin özellikle Rojava Devriminden sonra KDP’nin PYD ve Kürt Özgürlük Hareketi ile yaşadığı çekişme ve çatışmayı da kullanarak KDP ile ilişkilerini sıkılaştırmış ve Irak’taki ittifak ilişkisi içine KDP’yi de sokmuştur. IŞİD’in Rojava’daki PYD düşmanlığı KDP’nin bu saldırıya ses çıkarmak bir yana bu saldırıları cesaretlendirici tutumlar içerisine girmesi de özellikle Rojava’da KDP-IŞİD ilişkisinin dillendirilmesine yol açmıştır. Hatta IŞİD militanları ve yöneticilerinin Türkiye ile KDP arasında kurulan irtibatlar üzerinden Irak ve Suriye’ye giriş ve çıkış yaptıkları söylenmektedir. Bu açıdan IŞİD’in Türkiye ile ilişkileri nettir. KDP ise açıktan olmasa da bu ilişkiler içindedir. Zaten Güney Kürdistan’da IŞİD hep YNK’ye saldırıyor, ama KDP’ye hiç yönelmiyor denilerek bu yönlü kuşkular dile getirilmektedir.

Rojava’da YPG ile IŞİD arasındaki çatışmalarda bazı olumsuz görüntüler, YPG savaşçılarının cenazeleri KDP’ye bağlı Rudaw’da gösterilmiştir. Bu görüntüler IŞİD tarafından Rudaw’a verilmiştir. Rudaw IŞİD ile ilişki içinde YPG aleyhinde haberler yapmaktadır. Musul saldırılarından sonra Rudaw’ın ekranlarını IŞİD’e açması, neredeyse onların propagandasına zemin sunması ciddi soruları akla getirmektedir.

Dikkat edilirse Musul’u terk eden subay ve yöneticiler KDP alanına geçmişlerdir. Bunların tümüne yakını Sünnidir. Aslında IŞİD’e karşı direnmemişlerdir. Musul’u altın tepside IŞİD’e sunmuşlardır. IŞİD Musul’u almamış, Musul saf değiştirmiştir. Nitekim kaçan subaylar ve yöneticiler KDP bölgesine sığınmışlardır. Bu durum Irak’ta keskinleşen Sünni-Şia çatışmasının sonucudur. Irak’ta siyasi görüşler temelinde değil, mezhep temelinde bir cepheleşme ve ittifaklaşma yaşanmaktadır. Tüm Sünniler Maliki iktidarına cephe almışlardır. Bu konuda da IŞİD’i bir çatı gibi kullanmaktadırlar. Musul da Sünni olduğu için bu keskin çatışma içinde kolayca IŞİD kontrolüne girmiştir.

Durumun bu noktaya gelmesine tabii ki Maliki’nin yanlış politikaları da yol açmıştır. Maliki Irak gerçeğini ve Irak tarihini dikkate almayan politikalarla bu sonucun yaratılmasında rol almıştır. Irak tarihinde Sünniler her zaman etkili olmuşlardır. Siyasi, idari, askeri, diplomatik tecrübeleri çok yüksektir. Bu açıdan Sünnileri dışlayarak Irak’ta iktidarda kalmak, hakim olmak mümkün değildir. Böyle bir tarihe sahip olan Sünnileri dışlamak güçlü bir direnişle karşılaşmak anlamına gelir. Nitekim böyle olmuştur. Bu açıdan Sünnilerin de içinde olduğu bir demokratik ulus ve demokratik yönetim anlayışı olmadan Irak’ta istikrarı sağlamak mümkün değildir. Kuşkusuz İran da böyle bir durumdan sorumludur. Şiiler üzerinden Irak ve bölgede hakim olmak istemesi böyle bir direnci ve direnişi ortaya çıkarmıştır. İki taraflı mezhepçilik bugün Ortadoğu’nun tarihin en tehlikeli dönemini yaşamasını beraberinde getirmiştir. Mezheplerin gözü karadır. Bu ortamda arada kalan herkes ezilir.

IŞİD mevcut tutumu ile Kürt düşmanlığı yapmaktadır

Bu durumda en yanlış durum bu tür mezhep çatışmaları içinde olmaktır. IŞİD de Ortadoğu’daki mezhep çatışmasını en fazla keskinleştiren ve bu temelde kendini etkili kılan bir örgüt haline gelmiştir. Bu yönüyle bir çok güç tarafından da kullanılan pozisyonundadır. Kuşkusuz IŞİD gibi halk ve insanlık düşmanı çetelere karşı tavır almak gerekir. Ancak IŞİD’e karşı mücadele ederken mezhep kimliği ile değil, demokrasi ve demokratik ulus kimliği ile mücadele edilmelidir. IŞİD mevcut tutumu ile Kürt düşmanlığı yapmaktadır. Kürt düşmanlığı yapmasında Türkiye ile ilişkileri önemli rol oynamaktadır. Türkiye’nin PKK ve dolayısıyla Kürt düşmanlığı ve İŞID çeteleri ilişkisi sadece Kürtler açısından değil, Ortadoğu’daki tüm özgürlük ve demokrasi güçleri için de tehlikelidir. Bu açıdan İŞID gibi çetelere karşı mücadele etmek, yurtseverlik ve demokratlık görevidir. Özellikle Kürtlerin ulusal birliği yaratarak bu çetelere karşı mücadele etmesi Ortadoğu’da halkların demokrasi ve özgürlük mücadelesi açısından çok çok önemlidir. Hatta Ortadoğu genelinde Nazilere karşı nasıl ki her görüşten siyasi güç ortak cephe kurup mücadele ettiyse, IŞİD’e karşı da böyle bir mücadele cephesi kurulabilir.

KDP, Türkiye ile ilişkileri ekseninde Sünni cephede yer alıp mezhepçilik tuzağına düşerse, sadece Kürtlere değil, kendisine de zarar verecektir. Irak hükümeti ile rahatsızlıklar olabilir; ancak bunu mezhepçilik üzerinden değil, haklı yanları ya da demokratik bir duruşla göstermelidir. Bu açıdan KDP’nin Türkiye ve Irak Sünnileriyle ilişkileri yanlış ilişkilerdir. Irak Sünnileri, dolayısıyla IŞİD ile ilişkiler ters teper ve sonunda kendisini vurur. Irak’ta tüm Kürtlere düşen görev demokratik ulus ekseninde Şia-Sünni-Kürt-Türkmen-Êzidi tüm etnik ve inanç topluluklarının demokratik ulus temelinde demokratik Irak yaratma politikasını savunmak olmalıdır. Bunun dışında her yaklaşım demokrasi ve özgürlük güçlerinin boğulması ile sonuçlanır. Bundan da en fazla Kürtler zarar görür.

Tek çare Kürt Halk Önderi’nin demokratik ulus tezi ve bunun pratikleşmesidir. Şu anda Ortadoğu’da mezhep sorununu en keskin biçimde dayatan IŞİD gibi güçlere karşı direnmek de demokratik bir görevdir.

Türkiye konsolosluğunu işgal ve IŞİD’in bunları pazarlık konusu yapması örtüdür. IŞİD ile Türkiye arasındaki ilişki örtülmek istenmektedir. Kamuoyuna yönelik belli bir uzlaşma temelinde onlar bırakılacaktır. Çünkü şu anda IŞİD’le en iyi ilişki kuran ülke Türkiye’dir. Bu gerçeği herkes bilmelidir. Türkiye ilerde IŞİD’i satma karşılığında ABD, NATO ve Avrupa ile pazarlık yapacaktır. Bu pazarlık temelinde de Rojava devrimi boğulmak ve Kürt Özgürlük Hareketi etkisizleştirilmek istenecektir.

Özgür Gündem

Yoruma kapalı