Vadideki ‘big chefs’! – Halil Aydın

Kırklar Dağı’nda beton binalar onca itiraza rağmen yükselmeye devam ediyor. Suriçi’nin akıbeti hala bilinmezken, Hevsel Bahçeleri “yapı rezerv alanı” ilan edildi. En son “sürpriz” yine Dicle Vadisi’nden geldi: Fiskaya Şelalesi’nin hemen dibinde “big chefs” (büyük şefler) adlı ultra-lüks bir restoran açıldı

Yaşamımızın her gediğine girilip müdahale edilirken, kente dair her şeyin karar vericileri finans gücü olarak inşaat kartelleri ve devlet oluyor. Paranın dürtüsüyle eli kalem ve mause tutan mekanik mühendis-mimari zihniyet rasyonel tekniklerle; simetrik beton binalar, anti-ekolojik parklar, kapitalizmin mabedi AVM’ler, finans ve savaş ulaşımını esas alan oto yollar, sağlığı gasp eden işlevsiz hastaneler ve ormanları ateşe veren oteller tasarlayarak modern mimarinin hastalıklı estetik yaklaşımını kentlere ve zihnimize kazıyor. Kente ve mekâna dair en tepeden alınan kararlar altında can çekişiyoruz.

Bahse konu imar uygulamalarının yan etkilerini her birimiz fazlasıyla hissediyoruz. Kürdistan’da olduğu gibi Karadeniz’de de boydan boya HES ve barajlar inşa edilerek doğal yaşam alanları yok ediliyor. Ticaret yolları için dağlar tepeler delik deşik ediliyor. Akdeniz ve Ege’de yabancı sermaye uğruna ormanlar kindarca yakılıp oteller inşa ediliyor. Marmara’nın akciğeri olan ormanlar 3. köprü adı altında katlediliyor. İnşaat kartelleri-devlet iş birliği ile İstanbul’un silueti ve tarihsel dokusu siliniyor. Yetmiyor Gezi Parkı’nda AVM ve ticari mabetler yapılmak isteniyor. Tüm ülkede yoksul mahalleler TOKİ rantiyesi altında ezilirken modern çağın kentsel göçleri yaşanıyor.

Şelaleyi beklerken…

Kürdistan’da da Türkiye’nin birçok bölgesinde olduğu gibi kâr hırsı ile inşaat sektörü büyürken bunun altındaki siyasi sebepleri bulmak durumu içinden çıkılmaz hale getiriyor. Dicle Vadisi projesi Kürdistan’ın kalbi olan Amed’te ilmek ilmek örülüyor. Kırklar Dağı’nda beton binalar yükselirken, Suriçi’nin akıbeti hala belli değil. Hevsel Bahçeleri yapı rezerv alanı ilan edildi ve ağaçlar ODTÜ’de olduğu gibi haince kesildi. Dicle Vadisi projesinin şu günlerde tartışılan en son “sürprizi” ise tarihi Fiskaya Şelalesi’nde açılış yapan “big chefs” adlı ultra-lüks restoran oldu.

Fiskaya Şelalesi yıllar önce Dicle Nehri’ne karışan coşkun bir şelale olmasıyla bilinirdi. Şelalenin üst kısmı tüm Dicle Vadisi’nin görülebildiği bir seyir tepesiydi. Kimi altyapı ve üstyapı çalışmaları ile bu şelale kurutuldu. Dicle Vadisi projesinin 1. etabı olan Fiskaya Şelalesi’nin temeli 2011 Haziran ayında atılmıştı. Diyarbakırlılara, bir yıllık çalışmalar sonunda geçmişteki görkemine yeniden kavuşacak Fiskaya Şelalesi’nden su akacağı vaat edilmişti. İroniktir, halen tek bir damla su akmış değil. Temel atma törenine dönemin Karacadağ Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. İlhan Karakoyun, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Remzi Can, Çınar ve Sur belediye başkanları katılmıştı. Dicle Vadisi Projesi’nin 1. etabı olan Fiskaya Şelalesi’nin ardından diğer etapların da kamulaştırma ve kaynak temini şeklinde uygulanmasına devam edileceği belirtilmişti. Sırf bu tabloya bakınca olayın ticari bir amaç içerdiği ve Dicle Vadisi’nin doğal peyzajına, bitki örtüsüne, canlı türlerine, flora ve faunasına yönelik tahribat çanlarının çaldığı ortadadır.

Finans eksenli geliştirilen bu projeyi Karacadağ Kalkınma Ajansı’nın yanı sıra Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası da destekliyordu. Proje, toplam 12 bin metrekarelik alanda peyzaj düzenleme çalışmasını içeriyordu. 974 metrekare alana sahip 2 gölet, kafe binası ve “kent terası”nı içeren bu projeye Karacadağ Kalkınma Ajansı tarafından 2010 Yılı Turizm Altyapısı Mali Destek Programı kapsamında 858 bin liralık hibe desteği verildi. Fiskaya Projesi ile birlikte ajans tarafından Diyarbakır’da 12 turizm projesine mali destek sağlandığını da hatırlarsak bu tarz proje ve uygulamaların artacağı bekleniyor.

Fiskaya ‘kent terası’ oldu

Camdan kafesi andıran kafe tasarımına Fiskaya yerine “kent terası” ismi verildi. Devletin Kürdistan’daki köy ve yerleşkelerin ismini değiştirmesine paralel bir uygulamaydı sanki. Ancak bu isim, mekan adlarının tabelacılıkla veya resmiyetle değiştirme gayretine rağmen tutmadı.

Şuan kimin, ne amaçla ve hangi isimle orayı işlettiğinden ziyade, bunun Dicle Vadisi projesinin bir parçası olduğunu herkesin iyi bilmesi gerekiyor. Yukarıda “kent terası” ve aşağıda “big chefs” isimleriyle, ticari amaçlı yapılan bu yapıların özellikle tarihi Fiskaya Şelalesi’nin siluetini ve doğal peyzajını bozduğu ve zarar verdiği yadsınamaz bir gerçek.

Bir toplumun inanç, tarih, kültür ve yaşam alanlarının bulunduğu köy ve kentlerini; post-modern imar uygulamalarıyla kirletmek o toplumu asimile etmenin ta kendisidir. Bunun adı gelişme değil, açıkça kentsel ve mekânsal asimilasyondur. İstanbul’da bir gökdelen yükseldiğinde tarihi siluetin bozulması sebebiyle nasıl ki o inşaat durdurulduysa, Fiskaya’nın altında ve üstünde yapılan bu ticari yapıların da acilen kaldırılması gerekmektedir. Fiskaya’nın tarihi dokusu ve değerleri Kürt halkına özür niteliğinde iade edilmelidir. Bunun için Fiskaya sakinleri başta olmak üzere tüm Amed yurttaşlarını, ekolojistleri, siyasi partileri, akademisyenleri, STK ve dernekleri, tarihsel, toplumsal ve kentsel değerlerimize sahip çıkmaya; yerel yönetimler başta olmak üzere tüm yetkilileri de göreve çağırıyorum.

Halil Aydın / Geremol.net

Yoruma kapalı