Demokratik, seküler, devrimci, bağımsız ve özgür bir Irak için

 

Devrimci seküler demokratik yönetim ve bağımsız bir Irak için bölgedeki Devrimci Marksist ve Sosyalist örgütlenmelerin açıklamasıdır…

 

 

Bir kez daha, Irak politik konularda ve güvenlik alanında ciddi gelişmeler yaşıyor. Irak ordusunun bütün birimleri Irak Şam/Levant* İslam Devleti(IŞİD) ve diğer milisler ile karşılaşma noktalarından geri çekildi. Batı ve kuzey vilayetlerindeki bazı diğer bölge ve yörelerin yanı sıra Sünni ağırlıklı Musul ve Tikrit şehirleri de ele geçirildi, ve milisler şu sıralar başkent Bağdat’a doğru ilerliyorlar. Büyük ölçekli güvenlik zaafı oluştu ve savaş, kaos, terör yayılmaya başladı. Yüzbinlerce aile Kürdistan Bölgesi’nde başta Erbil ve Duhok olmak üzere daha güvenli bölgelere kaçtı.

Çatışmalar, IŞİD’e karşı bazı silahlı grupların, Irak ordusunun ve Kürdistan Bölgesi Peşmerge Güçleri’nin özellikle Kerkük, Diyala ve yakın yerleşimlerde direnişine karşın hala devam etmektedir. IŞİD ve karşıtları tarafından vur-kaç operasyonu sürdürülmektedir. Sünni yoğunluklu batı vilayetlerde güvenlik ve asker tesisleri tamamı ile çökmüştür.

Ancak, IŞİD iki ana faktör olan bu tehlikeli ilerleyişi başlatamamış veya bu denli etkili bir hale gelememiştir. Bir yandan ABD işgali, diğer yandan sekter-mezhepsel devlet oluşturulması desteği IŞİD’in büyümesinde önemli etkenler olmuştur.

Ama, bu savaş kapsamında göze en çok batan ihlal IŞİD tarafından gerçekleştirilen sekter katliamlardır. Eşi benzeri görülmeyen bir vahşilikle, binlerce teslim olmuşların arasından yüzlercesinin toplu infazı hakkında söylentiler bulunmaktadır. Tabii bunlar dini ve etnik sebeplerle her türlü baskılama, sürgün ve zulmün yanı sıradır, ve bunlardan bahsederken kadınlara karşı işlenen tecavüzlerden ve silahlı grupların savaşçıları ile zorla evlendirilmelerden bahsetmiyoruz bile.

IŞİD kontrolü Musul “şehir gazetesi”nde yayımlanan ve vatandaşlara yaşam tarzlarını dikta eden 16 maddelik bir metinden sonra katı şer’i kuralların empozesi ile sonuçlanmıştır. Maddelerden bir tanesi, şehir kaynakların kontrolü konusunda sadece Islami Devlet’in yetkili olduğunu belirtmekte ve kamu fonlarından çalan herhangi bir kimsenin cezalandırılacağını eklemektedir.

Diğer yandan IŞİD, milyonlarca dolara eşdeğer parayı bankalardan, hükümet binalarından ve belediyelerden çalmış, kaçan asker ve memurların geride bıraktığı sayısız miktarda silahı da ele geçirmiştir.

Metin, bütün erkeklere toplu namazlarda yer almalarını söylüyor, diğer şer’i kısıtlamaların yanı sıra alkol, uyuşturucu ve tütün satışı ile tüketimini yasaklıyor. Aynı zamanda herhangi bir ismin altında her türlü kurul ve meclisin yanı sıra, bayrakları da, silah taşımak gibi yasaklıyor ve bu etkinlikleri bölücü addederek ölüm cezasına layık görüyor.

Metin, IŞİD’in yıkımla tehdit ettiği heykeller, türbeler ve evliya mezarları konusundaki tutumunu da açığa çıkarıyor. Kadınları acil durumlar dışında evden çıkmamaları konusunda uyarıyor. Özetle IŞİD’in hükmü, müttefikleri(alınan bilgilere göre 23 grup savaşa katıldı) de dahil olmak üzere herkesi yaşamları konusunda kaygıya sevketti.

Irak başbakanı Nuri el Maliki’nin hükûmetinin güvenlik ve askeri gelişmeler konusundaki yaklaşımı da daha az zararlı değildi. Kapsamlı bir askeri karşılığın uygulamaya konmasını, olağanüstü hâl ilanını ve yüksek alarm durumuna geçilmesini gerektiriyordu. Maliki’nin hükûmeti aynı zamanda ABD’den, İran’dan ve diğer güçlerden Irak’a müdahale ve IŞİD işgalini kırmak için yardım isteğinde bulundu.

Ancak, bu durum ortaya çıktığında ülke, yoluna çıkan herşeyi yok eden ve bütün Arap dünyasında ölümcül sonuçlar doğurabilecek bir mezhebi savaşın sancıları içerisine itilmiş olabilir. Yaklaşan tehdit IŞİD’e karşı cihad fetvası verip insanları orduya katılmaya çağıran el Sistani tarafından temsil edilen Irak Şii Otoritesi tarafından destekleniyor.

Beklendiği gibi bu olaylar aşikar bir şekilde bölgesel ve küresel bir boyut kazanmıştır. Irak, dünyanın en büyük ham petrol üreticilerinden birisidir ve on yıllardır politik, sekter, mezhebi ve etnik çatışmaların da merkezi olmuştur. Ülkenin durumu tüm bölgedeki sekter ve mezhebi dengelere sıkıca bağlı olduğu gibi Suriye’ye ve ülkedeki olaylara da sıkıca bağlıdır.

Komşu ülkelerin (Katar, Suudi Arabistan, İran, Türkiye ve diğerleri) bariz müdahalesi daha fazla karmaşaya sebep olacak, Suriye’de bugün olduğu gibi mezhebi ve sekter çatışmaları hızlandıracaktır. Bu müdahale Iraklıların arzuladığı demokratik, özgür ve muvaffakıyetli toplum oluşturmayı amaçlayan devrimci bir ilerleyişi başlatma arzularını her açıdan önleyecek ve hatta durdurmakla tehdit edecektir.

Bu gibi arzular geçmişte ve 2013 yılı boyunca yapılan ve Maliki tarafından şiddetli ve kanlı bir şekilde bastırılan toplu gösterilerde açıkça görülmüştür. Dahası, IŞİD’in Irak’ta büyüyen etkisi Suriye’deki çatışmaya kısmen direkt ve tehlikeli tepkileri doğuracak, Suriye rejimine karşı yıkıcı girişimleri olacaktır.

Herzamanki gibi ABD, Irak işgali süresince oluşan zararlarını tazmin etme çabasıyla olaylardan pekçok düzeyde yararlanacaktır.  Üç yıl önce iki ülke arasında imzalanan güvenlik anlaşması ABD’ye Irak’ta sürekli bir askeri üs oluşturma izni vermemektedir. Ancak bugün ABD mevcut durumdan, devasa elçiliğini ve yüzlerce danışmanını koruma adına birden fazla cepheye taburlarını yollayarak, Irak’a sürekli uçuşlar sağlamak adına Irak havasahasına savaş uçaklarını, Körfez’e de savaş gemilerini konumlandırarak olaya müdahil olmak için yararlanmaya çalışmaktadır.

Başka bir ihtimal ise ABD’nin başbakanın istifasını istemeyi göze alıp mezhebi güçlerin karar merciilerine getirilmesi dahi gerekse bile Maliki rejimini çökmekten kurtarmak için hava saldırıları düzenlemesidir. Son olarak, bu adımlar ancak ve ancak herhangi bir Iraklı ile uzaktan yakından alakası olmayan ABD çıkarlarına hizmet eder.

Bu sonuçların, yol haritası ABD işgali tarafından çizilen “politik ilerlemenin” ciddi çıktıları olduğu şüphe götürmezdir. Baas diktatörlüğünün çöküşünden sonra Irak devleti on yıllar içerisindeki eski güç dengeleri ve işgalden sonra dağıtılan eski ordunun kapasitesindeki keskin düşüş bağlamında sekter ve etnik güç paylaşımına göre tekrar şekillenmiştir. Ülkeyi işgal eden ABD yönetimi ve işgal en çok kazanç sağlayan komşu ülke İran, Irak’ta toplumsal, politik ve ekonomik dengelerde derin dönüşümler gerçekleştirdiler.

Bu dönüşüme en açık örnek IŞİD’in başı çektiği, Baas Parti’sinin kalıntılarını, dağıtılan ordunun memurlarınnı ve askerlerini de içeren ulusalcı güçler ve gruplardan oluşan kırılgan bir koalisyonun liderliğini hedefleyen askeri savaşın altında yatmaktadır. Ancak bu birleşme özünde geçici olup IŞİD’in yıkıntılar üzerinde güç ve kontrol sağlama konusundaki aralıksız tekelleşme kovalayışı nedeniyle parçalanma riski taşımaktadır. “Koalisyon”un kendisi içinde farklı cephelerde kanlı çatışma ihtimallerinin ciddi sinyalleri görülmeye başlamıştır.

Bu güçlerin önemli bir kısmının baskıcı, itaatkar, derinden çürümüş Maliki otoritesine karşı gerçek bir ayaklanma içinde olduğu görüşünde olanlar da var. Kendilerini mezhebi ve sekter hareketlerden uzak tutmaya çalışıyor, Maliki’ye karşı karşı gerçek ulusal mücadele çağrısı yapıyor ve mezhebi güçleri İran amaçları ile bağdaştırıyorlar.

Ancak bunları iddia edenler bu kuvvet bölümünün kendi tavır ve politik duruşlarındaki aşikar kusurlar nedeniyle çırpındığı görmekten acizler. Bu kusurlar, bu hiziplerin IŞİD’in başını çektiği ittifağa bağlılıklarında ve IŞİD tarafından işlenen iğrenç suçlar ile şüpheli planlarına yönelik eleştirilere sert karşı çıkışlarında vücut buluyor. Bilhassa, bahsi geçen kusurlar, bu suçlara karşı silahlı tepki vermemelerinde ve bu sebeple suça, rejim ve Maliki karşısında savaşan güçlerin “birliği”nin kırılmasını engellemek için yataklık etmelerinde ortaya çıkıyor.

Iraklılar, sabık ABD savaşının ve işgalinin bedelini her gün kan ve trajedi ile ödüyor, sekter ayrımların ve bölgedeki emperyalist müdahaleler ile sekter-mezhepsel gerici rejim yönetimleri ile denk düşen dizginsiz, aşırı İslamcı hareketlerin yükünü taşıyor. Iraklılar, ülkeyi kendilerince inşa eden gerici, gelenekçi güçlerin rehineleridir. Başarısızlık durumunda Irak, küçük ülkelere ve sekter-mezhepsel emirliklere dönüşebilir. Ülkenin kaderi her türlü muhtemel ve korkutucu senaryoya açıktır.

Irak içinde radikal popüler solcu bir hareket oluşturulmalıdır. Ülkenin her köşesinde mezhebine bakılmaksızın Iraklıların büyük bir çoğunluğunun yaşadığı hoşnutsuzluğa ek olarak toplumsal ve ekonomik hakların büyük bir bölümü konusunda ötekileştirilme, dışlanma ve mahrumiyet ile yüz yüze kalan bölgelerde yaşayan halkın çoğunluğunun hissettiği hınçtan yararlanabilmelidir.

Bu hareket hoşnutsuz kesimi örgütleyebilmeli ve hıncı, sekterliğe,kapitalizme ve ABD işgali tarafından kurulan bozulmuş rejime karşı, gerçek devrimci bir yöne doğru yönlendirebilmelidir. IŞİD ve benzeri gruplar, baskıcı ve emperyalist uluslar ile Maliki hükümeti, ve sırtlarını yasladıkları bağnaz sekter güçler tarafından hazırlanan gerici ve terörist planların engellenmesi sorumluluğunu taşımalıdır.

Suriye’deki durum ve devrimci hareketi her yönüyle ezmeye yönelik yapılan saldırılar önlenmelidir. Bunun olması için ise sekter/mezhepsel, ulusalcı/şövenist veya yenip yönetme arayışı içindeki hareket ve güçlerle bağların koparılması temel alınmalıdır.

Irak üzerinde baş gösteren sekter ve mezhepsel bela mahkumiyetinin önlenmesinden ve insanların birliğinin demokratik, seküler ve devrimci kurumlar üzerinden yeniden sağlanmasından yola çıkarak aşağıdaki noktalar vurgulanmalıdır:

1) Irak’ın gidişatına ABD, İran, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye ve diğerleri tarafından yapılacak herhangi bir müdahale, bahsi geçenlerin sadece Irak insanının çıkarları ile ilgili tamamen uyuşmazlığından değil aynı zamanda korkunç bir mezhepsel savaşın ateşini harlayacaklarından engellenmelidir.  Özellikle BM Genel Meclisine çağrımızdır; bütün ülkeler bu durumda kendi müdahalelerinden sorumludurlar ve Barış için Birlik mekanizması uyarınca yaptırıma tabidirler.

2) Irak’taki tüm politik ihtilaflar Iraklıların görüşüne, isteğine ve ilgilerine başvurularak çözülmelidir. Yeni bir sistem inşası veya bütün şehir ve vilayetlerde yerel bir yönetim olup olmayacağı, sekter sistemin dışında, doğrudan ve gelişmiş demokratik bir süreç ile yapılmalı, bütün vatandaşların, herhangi bir ayrım gözetmeksizin aktif politik katılımı sağlanmalıdır.

3) Irak halkı ve özgürlükçü hizipler kanlı IŞİD terörizmine ve karşısındaki kontra-terörizme karşı en önde saf tutmalıdır. Bu da şehirlerdeki, varoşlardaki ve köylerdeki halkın, gerici terörist örgütler ve karşıt mezhebi milisler tarafından gerçekleştirilecek saldırılara cevap verebilmesi için silahlı popüler komite ve konseylerde öz-örgütlenmesini gerektirmektedir. Gruplar mahrum ve mağlup edilmeli, varlıkları Irak’tan silinmelidir. Ancak bu aynı zamanda uluslararası bir külfeti de getirmektedir; bir taraftan Iraklıları düşman kuvvetlere ve milislere karşı destekleyecek, diğer taraftan da mevcut sekter kapitalist dikta rejiminin yıkımını amaçlayacak en geniş küresel kampanya için harekete geçilmelidir. Bu durum Iraklıların adalet, özgürlük ve insan onuru temelli gelecek arzusunu ilerletecek, ülkenin bölünüp parçalanmasını engelleyecektir.

4) Karşı devrimciler tarafından bölge insanını birleştirebilecek olan devrimci alana saldırmak için kullanılan ana silahlardan birisi olan sekter/mezhepsel tehdidi yenmek için: Yukarıdaki bağlamda, Arap bölgesindeki devrimci sol ve demokratik, feminist, ilerici gruplar, hem sekter ve mezhebi yaklaşımlar ile Arap rejimlerinin politikalarına, hem de bağnaz, gerici sağ-kanat gruplarla omuz omuza karşılaşmalılardır.

5) Son olarak, acilen, mevcut insani krizin etkisini azaltmak ve kontrolünü sağlamak için mültecilere ve evsiz kalanlara her türlü uluslararası örgüt aracılığıyla gerekli yardımı sağlama ihtiyacı bulunmaktadır.

Irak halkına yönelik bölgesel ve uluslararası komplo engellenmelidir.

Kahrolsun Irak’taki bütün emperyalist müdahaleler.

IŞİD ve tarikatı tarafından gerçekleştirilen gerici saldırılar bozuna uğratılacak.

İç ve dış düşmanlarına karşı, zafer Irak halkınındır.

Demokratik, seküler, devrimci, bağımsız ve özgür bir Irak için.

Yaşasın halkların dayanışması.

İmzacılar:

Devrimci Sosyalistler (Mısır)

Irak Komünist Birliği (Irak)

al-Munadhil-a (Fas)

Devrimci Sol Akım (Suriye)

Solcu İşçiler Birliği (Tunus)

Soyalist Forum (Lübnan)

 

28 Haziran 2014

 

Çeviri: Ekin Nalça; 12 Temmuz 2014)

 

Çevirmenin Notu:

* Levant, Anadolu ve Mısır arasındaki Doğu Akdeniz kıyılarından oluşan coğrafi ve kültürel bölgedir. Bugün kapsadığı alan içerisinde Kıbrıs, İsrail, Ürdün, Lübnan, Suriye, Filistin ve Türkiye’nin güney bölümünün (Eski Halep Vilayeti) bir kısmı bulunmaktadır. 

kaynak: http://al-manshour.org/node/5536

Yoruma kapalı