Hayatın kendilerini sosyalizme çağırdığının bilincini taşıyan her kadın, erkek ya da LGBTİ, emekçilerin ve ezilenlerin mücadelesini kuşatacak sosyalist bir birliğin düşünü kurar.
Sosyalistlerin birliği ve daha geniş kitle ittifaklarına açılma özlemi, örgütsüz sosyalistler kadar, sosyalist partilerde, parti girişimlerinde, parti hareketlerinde de ciddi bir karşılık bulur.
Toplumsal hayatı örgütlemenin tek bir formu olmamasına karşın, geniş bir birlik olarak partileşme; komünist ufka yönelen insanların birikim, deneyim, yetenek ve enerjilerinin mücadeleye içerilmesini ve kapitalizme karşı duruşun ve komünist bir topluma gidişin yolunu açan işbirliği ve eşgüdümü olanaklı kılar.
Benzer duygu ve özlemlerle, sosyalist solun parçalanmışlığı ve bunun bir sonucu olarak etkisizleşmesi karşısında, sosyalist solda birlik ve “yeniden kuruluş” fikrini özümseyen bir grup parti, parti girişimi ve bağımsızlar olarak yan yana geldik; SYKP’yi kurduk ve SYKP’nin kuruluşunun üzerinden siyasal gündemi oldukça yoğun bir yıl geçti. Geçmişe eleştirel ve geleceğe umutla/ bilinçle bakmanın ve düşünmenin tam zamanı…
İnsanların yaşamına dokunmak
Bir rastlantı sonucu karşılaştığım bir genç şunu söylüyordu: “Anne ve babam kendilerini sosyalist olarak tanımlayan insanlar. Yıl içinde çeşitli anmalara hazırlanırlar; yitirilen devrimcilerin anmaları, 8 Mart, Newroz ve 1 Mayıs
gibi, işçi sınıfı, kadınlar, Kürtler ve Aleviler için anlamlı ve tarihi belli günlere katılırlar. Ben de zaman zaman bu etkinliklere eşlik ederim, ama hala şunu anlayabilmiş değilim: “Hayat kendi olağan koşullarında akıp giderken, ben neden bugün sosyalist olmalıyım?”
Kuşkusuz bu ve benzeri sorulara çeşitli araçlarla anlamlı ve açık bir yanıt vermek, sosyalistlerin siyaset sahnesinde etkili olmasını sağlayacak ve kadın, erkek ve LGBTİ’lerin sosyalist örgütlenmelere bir biçimde eklemlenmesine ve daha ötesi güç vermesine yol açacaktır. Çünkü meselemiz toplumsal çelişki, çatışma ve ihtiyaçları görüp, açığa çıkarıp bunları politik taleplere dönüştürme ve insanları örgütlü olarak bu taleplerin peşinden koşar hale getirmek değil midir?
Biliyoruz ki insan hem tek başına, hem de toplumsal bir varlık. Emekçiler ve ezilenler, kişisel isteklerini doyurmak, yeteneklerini
geliştirmek, kendinin ve yakınlarının varlığını korumak çabası içinde.
Toplumsal bir varlık olarak ise, emekçiler doğal ve toplumsal çevresindeki dostlarının sevgisini, saygısını ve beğenisini kazanmaya, mutluluklarını paylaşmaya, acılarını dindirmeye ve yaşam koşullarını iyileştirmeye çalışır. Sosyalistler olarak bu varoluş öyküsünün dışında değiliz.
Ancak farklı olarak kendimize ve diğer insanlara kapitalist yaşam alanlarında, en temel insani gereksinmelerimizin neden
karşılanmadığını anlamaya ve anlatmaya yazgılıyız. Neden yeteneklerimizi çok yönlü geliştiremediğimizi, neden kapitalizmin
Soma tapınağına Kürt ve Türk emekçiler olarak kurban verildiğimizi ve neden patriyarka tarafından öldürüldüğümüzü, bu hiyerarşik ve tahakkümcü dünyada, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Aleviler olarak özgürce yaşayamadığımızı anlatmaya çalışırız. Hayatı bütünsel ve tarihsel olarak en radikal biçimde eleştirirken özgürlükçü bir toplum ve insanlığın komünist ufkuna akan bir dere olmaya çalışırız.
Öncelikli görevimiz kendi gündemimizi uygulamak
SYKP, bu özgürleştirici praksisi, Türkiye ve dünya sosyalist hareketi ve demokrasi mücadelesi tarihinden gelen ve geleceğe taşınması gereken anmalar, güncel siyasal gelişmelerin zorladığı gündemler ve ama öncelikle kendi program zeminimizin gerektirdiği gündeme uygun planların bütünlüğü, çok boyutluluğu ve karmaşıklığı içinde yerine getirmek durumundadır. Öte yandan parti üyeleri ve parti dostlarının deneyim, ilgi ve yeteneklerinin parti yaşamında değerlendirilmesi için tanışma/tanıma, anlama ve güdülemeye dönük çalışmaları önemseriz. Biliriz ki insanlar toplumsal ilişkilerin açığa çıkardığı varlıklardır; ama imkân olduğunda varoluş düzeyini ötelere taşıyabilecek, diğer bir deyişle aşabilecek varlıklardır da. SYKP ve diğer enternasyonalist sosyalist partilerin; öğrenme kaynağı olması, toplumsalın bilgisinin üretildiği kaynak olması ve sanatın kaynağı olması, 21. yüzyıl sosyalizmini kitleler nezdinde yeniden inandırıcı bir seçenek haline getirmenin ve maddi bir güce dönüştürmenin vazgeçilmez boyutları olarak görülmelidir. Bu birikimlerle yenilmiş devrimlerden
ve geçmiş sosyalizm pratiklerinden, gelecek kuşakları ipotek altına alacak “gelecekçi” hatalara düşmeksizin, ortak dersler çıkarmak, bu dersleri programa, tüzüğe, örgütlenme modellerine, siyaset tarzına yansıtmak ve içermek, yeniden kuruluş veya yapılanma iddiası bakımından olmazsa olmazdır.
Türkiye, kapitalizmin bütün çelişkilerinin biriktiği ve devrimci tarzda aşılmasının imkânlarının giderek arttığı bir coğrafyada bulunuyor. Tarih, sosyalist hareketi devrimci rolünü oynamaya davet ediyor. SYKP de, bu rolü oynamak için gereken bilinç, cesaret ve atılganlığa ve deneyime sahip. Coşkumuzu, heyecanımızı ve kararlılığımızı, Büyük Kongre’mizde taçlandırmak ve
“kendimizi”, “Partimizi” ve “toplumu” örgütlemek üzere görev başına demek ve işe başlamak gerekiyor.