Karnımızı doyururken, susuzluğumuzu giderirken farkına varmadan, yavaş yavaş ve giderek artan derecelerde zehirleniyor muyuz? Evet, insanlığın ve diğer canlıların sağlığını hiç düşünmeden, sessiz sedasız soframıza getirilen GDO’lu ürünlerle zehirleniyoruz. Peki nedir bu GDO? Açılımı “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar” olan GDO, biyoteknolojik yöntemlerle canlıların sahip olduğu gen dizilimleriyle oynanarak, mevcut özelliklerinin değiştirilmesi veya canlılara yeni özellikler kazandırılması ile elde edilen organizmalara verilen isimdir.
Günümüzde GDO’ların üretimi ve pazara sunulması konusunda çeşitli tartışmalar var. Potansiyel yararları ve riskleri konusunda yapılan tartışmalarda güdülen en önemli kaygı ise, aktarılmış genlerin doğal bitki türüne atlayarak, bulundukları çevredeki doğal türlerde genetik çeşitliliğin kaybına ve yabani türlerin doğal yapılarında sapmalara neden olması, bunun da ekosistemdeki tür
dağılımını ve dengeleri bozma ihtimalidir. Yani; daha iri taneli ve başağından kolayca dökülmeyen buğdaylar, uçma özelliğini kaybeden tavuklar, yabanisine göre devleşen meyveler ve soğuğa, kuraklığa ve diğer olumsuz dış etkenlere karşı dayanıklı ve çok daha verimli hale getirilen yüzlerce tür.
Sağ gösterip sol vurmak
GDO vahşetinin yeniden gündeme gelmesi Gıda Güvenliği Hareketi’nin, Milupa Aptamil bebek mamasının GDO’lu olmasına yönelik teşhiriyle oldu. Olay Bursa İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü elemanlarının piyasa denetimleri sırasında aldıkları “Milupa Aptamil Sütlü Tahıl Karışımı” ürününü incelemesi sırasında GDO tespit edilmesiyle başlar. Bunun üzerine yetkililer, GDO’nun varlığından emin olmak için Milupa Aptamil Sütlü Tahıl Karışımı’na ait şahit numuneleri Ankara Kontrol Laboratuvarı’na gönderir.
Yapılan analizlerde Milupa’nın GDO içerdiği kesinleşir. Bunun üzerine GDO’lu Milupa’ların toplatılması için 80 il valiliğine yazı gönderilir ve sorumlular hakkında hukuki süreç başlatılır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker konuyla ilgili hemen
açıklama yapar ve “Bizim hiçbir şekilde GDO’lu ürünlere toleransımız yok”. Üretici firma ise Avrupa Birliği’nde üretilen ürünün hiçbir şekilde GDO içermediğini ve söz konusu durumun laboratuvar koşulları ya da bulaşma nedeniyle oluşmuş olabileceğini söyler.
Ortaya çıkan bu tabloda asıl tehlike, bu olay patlak verdikten hemen sonra, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın GDO ve Ürünlerine Dair Yönetmelik’te yaptığı bir takım değişiklikler. 5977 Sayılı Biyogüvenlik Kanunu’na aykırı olan bu yönetmelikle, artık gıda ürünlerinde binde 9 ve altında GDO bulunan gıdaların üretim ve satışına izin verilecek, analiz sonucunda üründe yüzde 0,9 ve altında GDO tespit edilmesi halinde ise bu durum GDO bulaşanı olarak değerlendirilecek. Bu değişiklikte dikkat çeken en önemli nokta ise, “GDO bulaşanı” tanımı.
GDO bulaşanı, genetik modifikasyon teknolojisi uygulanan veya uygulanmayan bir üründe, birincil üretim aşaması dahil üretim, imalat, işleme, hazırlama, işleme tabi tutma, ambalajlama, paketleme, nakliye veya muhafaza sırasında ya da çevresel faktörler ile teknik olarak engellenemeyen, önlenemeyen veya tesadüfi olarak bulaşan GDO’lar olarak tanımlandı. GDO bulaşanı olan ürünlerde bulaşan olarak tespit edilen genlerin Biyogüvenlik Kurulu tarafından onaylanmış olması durumunda ise ürünler onay amacına uygun olarak kullanılabilecek. Yeni yasal değişiklik her eve GDO’lu ürün girmesinin önünü açarken, büyük gıda üreticilerini de
işledikleri suçlardan aklamış oluyor.
Kâr için değil, sağlıklı beslenmek için üretim
Çok-uluslu dev şirketler, tarımsal verimlilik ve dünyanın yiyecek sorunlarını çözme adı altına saklanarak insanlığın temel besinlerini ele geçirmiş durumda. Sermaye lehine dev tohum şirketlerinin emri altında olan hükümetler her zaman GDO’nun yaygınlaşması ve çoğalması uğruna; baskı, yalan ve rüşvet yöntemlerini kullanırlar. Şimdi ülkemizde yapılmaya çalışılan da esasen
budur. Hiçbir bilimsel dayanağı olmayan yüzde 0,9’luk eşikle, var olan çok uluslu dev şirketlere yeni pazar alanları oluşturarak kârlarına kâr katmak. Bilinmelidir ki; şu andan itibaren Hükümet kendi eliyle GDO’lu ürün yasağını delerek halkın sağlığını tehlikeye atmıştır. Kapitalizm içinde burjuva bilimcilerinin safsatalarıyla GDO tohumları üreten, GDO tarımı yapan ve yem sanayicisi sermayedarların daha baskın geldiği bu düzen, bilinçli ve örgütlü halk tarafından elbet yıkılacaktır.