Politika falcılık değildir. Eldeki verilere göre fikir üretilir, analiz yapılır. Bir eleştiri yapılırken dedikoduyla, komplo teorileriyle, niyet okuyarak yapılamaz. Örneğin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ı beğenmeyebilirsiniz ama söylemediklerini söylemiş gibi yaparak, yazarak yani yalan söyleyerek eleştiremezsiniz. Demirtaş’ı veya diğer adayları ancak yazılı veya sözlü beyanları üzerinden değerlendirebilirsiniz.
Öncelikle bir gerçeği yeniden hatırlatayım: Erdoğan, İslam-Türk sentezcisidir. İhsanoğlu, Türk-İslam sentezcisidir. Bu saptamaya onların da itirazı yoktur. Yani “niyet okuma” sonucu yapılmamıştır.
Benim de çevremde Ekmeleddin İhsanoğlu’na veya Tayyip Erdoğan’a oy vereceğini söyleyen pırıl pırıl, inançlı, dürüst insanlar var. Onları anlamaya çalışmak gerekmektedir. Ekmeleddin veya Tayyip’e oy verenlere hakaret ederek onları ikna etmemiz mümkün değildir. Sosyal paylaşım ağlarında bu insanlara saldırmak yerine, hakikati tekrar tekrar hatırlatarak, onların “suç ortağı” olmalarını belki engelleyebiliriz.
Nedir ülkemizin hakikati? Ve Adayların temsil ettiği siyasi gruplar hangileridir?
Ülkeyi son 10 yılda karanlığa boğan, ormanlarımızı, nehirlerimizi, göllerimizi sermayeye peşkeş çeken, ülkeyi yarı açık hapishaneye çeviren Erdoğan’a oy verecek Kürtler, Rojava devrimini boğmak isteyen, bölgedeki Kürtleri, Türkmenleri, Arapları boğazlayan IŞİD çetesine de oy vermiş sayılacaklardır. İşte bu hakikattir.
İhsanoğlu’na oy verecek ‘Sosyal demokratlar’, Maraş’ta, Çorum’da Alevileri boğazlayan canilere; binlerce demokratın, devrimcinin, aydının, şairin, yazarın katillerine -örneğin tescilli canilerden Mehmet Ali Ağca’ya, Haluk Kırcı’ya- oy vereceklerdir. Zira bu katillerin partileri MHP ve BBP’dir. Onların da ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’dur. Ve İhsanoğlu da Erdoğan gibi sermayenin “olur”unu almıştır. İşte bu da bir hakikattir.
Tayyip ya da Ekmeleddin’e oy vermek yerine, Selahattin Demirtaş’a oy vermek içinize sinmiyorsa, seçimleri boykot etmeniz daha onurlu bir davranıştır. “Oy bölünmesin” argümanı artık eskimiştir. Bu arkaik-demagojik savdan etkilenerek suç ortağı olmaktan sakınılmalıdır.
Ayrıca Allah aşkına, “laiklik elden gidiyor” diye -kimi zaman haklı olarak- feryat eden arkadaşlarım, “Zorunlu din dersleri kaldırılsın, Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilsin” diyen, bu söylemi programına alan tek adayın Selahattin Demirtaş olduğunu bilmiyor musunuz? Tayyip Erdoğan’ın fütursuzluğuna – AKP’nin diktacı rejimine, ona benzer bir aday çıkararak karşı konulamaz. Bu sonuç, siyasal İslam iklimine teslim olunduğunu gösterir. Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Ali Sirmen, “Çatı için Gayret” adlı köşe yazısında bu saptamamı şu cümlelerle desteklemiş: İhsanoğlu’nun “Menderes’i demokrasi havarisi olarak görüp göstermeye çalışması şu soruyu gündeme getiriyor: -Menderes’in demokrasisini o kadar beğeniyorsa, Tayyip’e neden karşı çıkıyor ki…”
Yine Cumhuriyet yazarlarından Işık Kansu “Ankara Kulisi” adlı köşesinde benzer sorular sormuş: “İhsanoğlu, ‘Menderes ve arkadaşları olmasaydı, Türkiye hiçbir zaman diktatoryadan, mutlakiyetten ve otoriter rejimlerden kurtulamazdı’ demiş. (…) İhsanoğlu’nun, Özal’ın ‘En sevilen cumhurbaşkanı’ olduğu saptamasına gelince… O dönemin ‘Çankaya’nın şişmanı, işçi düşmanı’ sloganları bu gün hâlâ kulaklarımızdadır.”
(Dikkat edin alıntı yaptığım -çok beğendiğim analizlerin yer aldığını düşündüğüm- radikal sol grupların gazeteleri ya da Özgür Gündem değil, Cumhuriyet gazetesidir. Cumhuriyet’e bir ek de ben yapayım: İhsanoğlu, yine tescilli katillerden Muhsin Yazıcıoğlu’nun mezarını ziyaret etmiş ve onun için ‘Türkiye’nin en değerli siyaset adamlarındandır’ diyerek, başta Maraş’ta katledilen Alevilerin ve binlerce devrimcinin kemiklerini sızlatmıştır.)
Diğer yandan Tayyip’e oy verecek Kürtlere de şu gerçeği anlatmak gerekiyor: Beğenelim – beğenmeyelim var olan “Barış süreci”nin mimarı Tayyip Erdoğan değildir. Kazanılan nispi demokratik hakları AKP vermemiştir. AKP hükümeti zamanında bazı talepler kabul edilmek zorunda kalınmıştır. Bu dönemde hangi parti iktidarda olsaydı aynı süreç yaşanacaktı. Peki, komşularıyla savaş hali yaşayan, savaşı körükleyen AKP, neden “çözüm süreci” demeye başladı. Nedeni, Kürt halkının özellikle son çeyrek yüzyıldır ağır bedeller ödeyerek gerici-yasakçı yasaları kadük hale getirmesidir. AKP’nin lütfu değildir.
“Ama Selahattin Demirtaş en fazla yüzde 10 alır, bu oylar boşa gitmez mi?” diye soranlara, Seyfi Öngider Bianet’te yayınlanan yazısında yanıt veriyor: “Demirtaş oylarını yüzde 6-7 civarından yüzde 10’lara ve hatta daha da üzerine çıkarırsa bu sonuç Türkiye’yi Gezi isyanı gibi ferahlatır. Yüzde 10 civarında oy demek yaklaşık 5 milyon seçmen, aileleriyle birlikte 10 milyondan fazla insan demektir. Bu milyonların bilinçli ve örgütlü bir şekilde karşı çıktığı hiçbir şeyi ne Erdoğan ne de bir başkası gerçekleştirebilir. Gezi isyanı sırasında sokağa dökülen insan sayısı bundan çok daha azdı ama Erdoğan unutamadığı bir yenilgiye uğradı” diyen Öngider’e katılıyorum.
Seçimler konusunda sosyalistlere seslenmiyorum. Birbirimize nutuk atmanın bir yararı olmaz. Zaten kendine “sosyalist-devrimci” diyen bir insan, doğal olarak Tayyip ya da Ekmeleddin’e oy vermez. Velev ki böyle istisnalar çıksın, o zaman -argümanları ne olursa olsun- bu arkadaşların “sosyalist” kimliklerini terk ettiklerini anlamış oluruz.
Çıkar için, örneğin milletvekilliği, kariyer vb teklifleri ile temsil ettiği grupları manipüle etmeye çalışacak, “Ehven-i şer” diyerek, seçmenleri “kırk katır ile kırk satır” arasında seçime zorlayacak “kalemşorlar-sözcüler-hatipler” her zaman olacaktır.
Boykot kararı alan sol gruplara diyeceğim yok. Bu da bir seçenektir. Ayrıca Cumhurbaşkanı seçimlerinin dünya gündemindeki yerinin, çıkardığı gürültüden çok daha az olduğunun bilincindeyim. Ancak seçimlerin; safların ayrışması, siyasal arenadaki sislerin aralanması ve moral babında önemi olacaktır.
Ben “devrim arifesi”nde olmadığımız için birinci turda “emek” diyen, “kimlik” diyen, “çevre” diyen Demirtaş’a oy vereceğimi ve eğer Demirtaş 2. Tura kalmazsa seçimleri boykot edeceğimi ilan ediyorum.
Unutmayın, bu hakikatlere rağmen Tayyip veya Ekmeleddin’e oy verirseniz, başta katledilen doğanın, gasp edilen kimliklerin, iş cinayetlerinde ölen emekçilerin ah’ı üzerinizde olacaktır.
*Bu yazının kısaltılmış hali 30 Temmuz tarihli Özgür Gündem gazetesinde yayımlandı.