Sağlıkta büyük tehlike kapıda: “‘Umut tacirliği’ ahlaki de, hukuki de değildir”

Türk Tabipleri Birliği, Türk Tabipleri Birliği Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (TTB – UDEK) ve uzmanlık dernekleri, 27 Ekim 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği” ile ilgili olarak ortak bir basın açıklaması yaptı. Basın toplantısında yönetmeliğin sakıncaları üzerinde duruldu.

TTB Merkez Konseyi binasında bugün (5 Kasım 2014) gerçekleştirilen açıklamaya, TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, TTB Genel Sekreteri Dr. Özden Şener, TTB UDEK Genel Sekreteri Dr. Orhan Odabaşı, Türkiye Biyoetik Derneği’nden Dr. Onur Naci Karahancı, Türk El ve Üst Ekstremite Cerrahisi Derneği’nden Dr. Şadan Ay, Türk Dermatoloji Derneği’nden Dr. Akın Aktaş, Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği’nden Dr. Can Öztürk, Türk İmmünoloji Derneği’nden Dr. Vedat Bulut, Türk Kardiyoloji Derneği’nden Dr. Sinan Aydoğdu, Türk Nöroloji Derneği’nden Dr. Gül Yalçın Çakmaklı, Türk Psikiyatri Derneği’nden Dr. Meram Can Saka, Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzman Hekimleri Derneği’nden Dr. Yaşar Kahraman, Türk Toraks Derneği’nden Dr. Şule Akçay, Türk Ortopedi ve Travmatoloji Derneği’nden Dr. Sait Ada, Türk Geriatri Derneği’nden Dr. Tolga Reşat Aydos ile Türk Histoloji ve Embriyoloji  Derneği’nden Dr. Ayten Türkkanı katıldılar.

Basın toplantısında söz konusu yönetmeliğin halk sağlığına olası etkileri değerlendirildi. Sağlık Bakanlığı’nın yönetmelikte yer alan uygulamaları “sağlık hizmeti” olarak kabul etmesine karşın, SGK’nin “tıbben sağlık hizmeti olduğu kabul edilmeyen sağlık hizmetleri” olarak gördüğüne dikkat çekilen açıklamada, “Bu uygulamalar için kurumlara geri ödeme yapılmayacaktır. Yani sağlık hizmeti olmayan bu ‘şeyler’ hastalarımıza ‘iyi gelir’ diyerek satılacaktır” denildi. Tedavisi olmayan ya da sınırlı olan pek çok hastalık için hastaların kapı kapı dolaşarak bu “şeyleri” uygulatmaya çalışacaklarına yer verilen açıklamada, “Umut tacirliği ahlaki de, hukuki de değildir” ifadelerine yer verildi.

Uzmanlık derneklerinin temsilcileri de;

1- Alanın yasal olarak düzenlenmesi uygun olmakla birlikte, bu düzenleme yapılırken uzmanlık derneklerinin ve TTB’nin görüşlerine başvurulmadığı,

2- Yönetmelikte yer verilen uygulamaların sertifika programları ile uzmanlık eğitimine paralel bir kulvar oluşturma riski taşıdığı,

3- Türkiye’de şu anda sağlık hizmetlerine ulaşmada onca sıkıntı varken, bu yolun açılmasının hastalar açısından sıkıntı ve gereksiz maliyet oluşturacağı,

4- Sağlığı -bir kez daha- hak değil, gelir getirici bir meta olarak gören yaklaşımın ürünü olduğu,

5- Denetleme ve ruhstalandırma süreçlerinin yetersiz/eksik olduğu,

6- Hastaların umutlarını sömürme riski taşıdığı,

eleştirilerinde bulundular.

05.11.2014

BASIN AÇIKLAMASI 

“Tıbben sağlık hizmeti olduğu kabul edilmeyen sağlık hizmetleri.”

Sağlık Bakanlığı 27 Ekim 2014 günlü Resmi Gazete’de Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’ni yayınlamış ve yürürlüğe koymuştur.

Türkiye’de insanların sağlığının, hastalığının ticari bir meta haline getirildiğini biliyoruz. Şimdi yapılan da bunun yeni bir örneğidir.

Tıp fakültelerinde dersinin anlatılmadığı, uzmanlık eğitiminde asistanlara öğretilmeyen, bilimsel olarak geçerlilikleri kabul edilmemiş, hatta hastalara hiç değilse zarar vermeyeceğine dair bilgiye de sahip olmadığımız pek çok “uygulama” artık kamuda ve özelde hastalara uygulanabilecektir.

Bunlar Sağlık Bakanlığı tarafından hastalıkları iyileştiren, iyileşmeye katkıda bulunan sağlık hizmeti olarak kabul edilmektedir. SGK ise bu uygulamaları “tıbben sağlık hizmeti olduğu kabul edilmeyen sağlık hizmetleri” olarak görmektedir. Bunlar için kurumlara geri ödeme yapmayacaktır. Yani sağlık hizmeti olmayan bu “şeyler” hastalarımıza “iyi gelir” diyerek satılacaktır.

Alan razı, veren razı!” ise bize ne? Bize şu:

– Umut tacirliği ahlaki de hukuki de değildir. Tedavisi bulunmayan ya da sınırlı olan pek çok hastalık için hastalar kapı kapı dolaşarak bu “şeyleri” uygulatacaktır.

– Hastanın tedavisini aksatmak, geciktirmek ahlaki de hukuki de değildir. Hastalar kerameti kendinden menkul bu “tamamen ‘organik’, hiçbir yan etkisi olmayan” yöntemlerin cazibesine kapılarak tedavilerini geciktirecek, aksatacak ve zarar görebileceklerdir.

– Hastalar bu “şeyler” için para harcayacak, geçim darlığına düşebilecektir.

– Uzmanlık derneklerinin ve hekim meslek örgütünün temsil edilmediği bir “bilim komisyonu” bu alanı düzenleyecektir.

– Bu uygulamaları yapacak olanlara sertifikalar dağıtılacak, uzmanlık eğitimine “paralel” bir kulvar açılacaktır.

Kuşkusuz ki TTB; uzmanlık dernekleri ile işbirliği içinde bu bilim dışı uygulamalara karşı her türlü mücadeleyi verecektir. Tıp kelimesinin önüne alternatif, tamamlayıcı ya da başka sıfatlar ekleyerek tıbbın yozlaştırılmasına, halkın sağlığının tehlikeye düşürülmesine seyirci kalmamız mümkün değildir.

GELENEKSEL VE TAMAMLAYICI TIP UYGULAMALARI YÖNETMELİĞİ

Hakkında Bilgi Notu

Sağlık Bakanlığı 27 Ekim 2014 günlü Resmi Gazete’de “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği”ni yayınlamış ve yürürlüğe koymuştur.

Yönetmelikte;

·      “Geleneksel, Tamamlayıcı” adı verilen “uygulama”ların sağlık kuruluşlarında sağlık hizmeti adı altında ve bir ücret karşılığında, bu alanda sertifika eğitimi alacak olan hekimler, diş hekimleri ve sağlık personeli tarafından yapılabilmesi düzenlenmiştir.

·      Sertifikalara ilişkin hususların Sağlık Bakanlığı Sertifikalı Eğitim Yönetmeliğine* göre yürütüleceği belirtilmiştir. Söz konusu Yönetmelik sertifikalı eğitim alanlarının, müfredatının, süresinin Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenmesini, yalnızca tıpta ve diş hekimliğinde uzman olanlara yönelik verilecek sertifikalı eğitimlerde Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun uygun görüşünün, diğer sertifikalı eğitimler için gerekli görülürse Sağlık Meslekleri Kurulu’nun görüşünün alınacağı düzenlenmiştir.

·         Yönetmelikte 15 adet uygulamanın yapılacağı belirtilen sağlık sorunlarına bakıldığında bunların pek çoğunun tıpta uzmanlık dallarının tanı ve tedavi hizmeti verdiği sorunlar olduğu görülmektedir. Bununla birlikte bu uygulamaları yapacak hekimlere yönelik sertifikalı tıp doktoru dışında bir uzmanlık alanı sınırlaması yapılmadığı görülmektedir. Dolayısıyla Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun görüşü alınmadan isteyen bütün hekimlere yönelik bu tür eğitimlerin verilmesi söz konusu olabilecektir.

·         Sağlık Bakanlığı Sertifikalı Eğitim Yönetmeliği’ne göre Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün belirlediği sertifikalı eğitimleri yalnızca tıp ve tıpta uzmanlık eğitim veren eğitim kurumları değil özel kişi ve kuruluşların da verebileceği düzenlenmiştir. Bu durumda tıpkı işyeri hekimliğinde olduğu gibi tıp alanındaki eğitimlerin ticarileştirilerek içinin boşaltılması tehlikesi güçlü bir biçimde ortadadır.

·         Yönetmelikte sertifika ile yapılacak 15 adet yöntem/uygulama sayılmıştır. Bunlar; Akupunktur, Apiterapi, Fitoterapi, Hipnoz, Sülük uygulaması, Homeopati, Kayropraktik, Kupa uygulaması, Larva uygulaması, Mezotepari, Proloterapi, Osteopati, Ozon uygulaması, Refleksoloji ve Müzikterapi’dir.

·         Uygulamalar 15 adet ile sınırlı tutulmuş olmakla birlikte; Yönetmelik ekinde bulunmayan uygulamalar için İlaç ve Biyolojik Ürünlerin Klinik Araştırmaları Hakkında Yönetmelik kapsamında uygulama merkezlerinde araştırma yapılabileceği ve yapılan araştırmaya ilişkin dosyaların bir örneği de Genel Müdürlüğe gönderileceği, gönderilen bu çalışmaların, uygulamaların ülke genelindeki gelişimi, etkinliği ve kanıt düzeyi açısından “Bilim Komisyonu” tarafından değerlendirileceği belirtilmiştir. Bilim Komisyonu’nun uygulamaların bilimsel kanıtlarını inceleyerek kişilere uygulanıp uygulanmayacağı ve uygun görülenlerden hangilerinin ünite veya uygulama merkezinde uygulanabileceği hususunda görüş vereceği düzenlenmiştir.

·         Yönetmelikte yeni uygulamalar için bilimsel araştırmalar sonucu ortaya konacak etkinlik düzeyine bilimsel kanıtlar ışığında bakılarak değerlendirileceği ve sonucuna göre izin verileceği belirtilmektedir.

·         Sağlık Bakanlığı tarafından, 15 adet uygulamanın tümüne uygulama yetkisi verilerek, bu uygulamaların insanların iyileştirilmesi, sağlıklı olması için gerekli, güvenli olduğu kabul edilmekte ve sağlık hizmeti kapsamında geçeri tedavi yöntemi olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte Yönetmelik ekindeki 15 adet uygulamanın tanımlanan endikasyon alanlarındaki etkinliklerine ilişkin bilimsel kanıtların ne olduğu uygulamalara hangi bilimsel çalışmalara dayanarak ve hangi bilimsel komisyon tarafından izin verildiği Türk Tabipleri Birliği ve ilgili bilim çevreleri tarafından bilinmemektedir.

·          Sağlık Bakanlığı bir taraftan 15 adet uygulamanın kabul edilen tedavi yöntemi olduğunu kabul edip Yönetmelikle buna izin verirken; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na “Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetleri” başlıklı 64. Maddesinin (b) fıkrasına “Geleneksel, tamamlayıcı, alternatif tıp uygulamaları”nın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bedellerinin ödenmeyeceği ibaresi 10.9.2014 tarihli ve 6552 sayılı Kanunun 46 ncı maddesiyle eklenmiştir. 5510 sayılı Kanuna eklenen bu ibarelerin yer aldığı fıkradan bir bütün olarak geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının “tıbben sağlık hizmeti olduğu kabul edilmeyen sağlık hizmetleri” kapsamında sayıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda “tıbben sağlık hizmeti kabul edilmeyen” uygulamalar sağlık kuruluşlarında sağlık personeli tarafından vatandaşa sağlık hizmeti gibi uygulanacaktır.

·          Uygulamaların hastalığın standart tedavisinin yerine geçecek ve devam eden tedaviyi aksatacak şekilde yapılamayacağı, bu konunun uygulamaya yapılacak bireylere açık bir şekilde anlatılıp ve onaylarının yazılı olarak alınacağı Yönetmelikte düzenlenmiştir. Bununla birlikte vatandaş sağlık kuruluşlarında, sağlık personeli tarafından yapılan bu uygulamaların söz konusu sağlık sorunları için tıp kuralları uyarınca geçerli tedavi yöntemi olduğunu sanacak bunun için cebinden ücret ödeyecektir. Bu ücretleri de Sağlık Bakanlığı belirleyecektir.

·         Tabip ve diş tabibi olmayan sağlık meslek mensuplarının sertifikalı tabip ve diş tabiplerinin gözetimi ve denetimi altında uygulamalara katılacakları belirtilmiştir. Sertifika alanı olarak belirlenen 15 adet uygulama alanında uzmanlık ve yan dal uzmanlığı olan hekimler, aksi düzenlenmediği için sertifika alma durumu ile yüz yüze gelebilecektir.

·          Özel kişi ve kuruluşlar, özel ya da kamu üniversiteleri, eğitim hastaneleri için hekimlere ve sağlık personeline yönelik “sertifika” adı altında bir “eğitim pazarı” açılması söz konusu olabilecektir.

*Sağlık Bakanlığı Sertifikalı Eğitim Yönetmeliği’nin atıfta bulunulan hükümleri de başta olmak üzere pek çok hükmünün ve bir bütün olarak Yönetmeliğin tamamının tıp ve tıpta uzmanlık eğitiminin gereklerine, bu alandaki kamu yararına aykırılığı nedeniyle TTB tarafından Nisan ayında iptal davası açılmış olup yürütmeyi durdurma talebimiz henüz Danıştay ilgili Dairesi tarafından görüşülüp karara bağlanmamıştır.

Yoruma kapalı