DHKP-C’li olduğu iddiasıyla tutuklanan 72 kişinin davasında mahkeme delil sayılan yasal eylem ve etkinliklere katılmanın anayasal bir hak olduğuna karar verdi.
DHKP/C’nin memur ayağını oluşturdukları savıyla geçen yıl ülke çapında 72 kamu görevlisi tutuklanmış ve 100’ün üzerinde kişiyi dava açılmıştı. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasından sonra çeşitli illerede dağıtılan bu davalardan, sanıkları aralarında bir müdür yardımcısı ve imam hatip lisesi öğretmenin de olduğu Mersin Davası beraatle bitti. Savcı, ‘örgüt üyeliği’ iddiasına delil sayılan yasal eylem ve etkinliklere katılmanın anayasal bir hak olduğunu kaydederek, “Demokratik yaşam içindeki olağan örgütlenme, hak arama, ülkede ve dünyada meydana gelen ve olaylara karşı kamuoyu oluşturma, fikir beyan etme niteliğindeki eylemlerinin anılan örgüt ile fiili bağlantıyı somutlaştırmayacağı görüşünü savundu. Ayrıca savcı, hak arama faaliyetlerinde muhababın devlet olduğunu, bu faaliyeti yürüten memurlara örgütlenme ile şiddete dayalı DHKP/C’nin karıştırılmaması gerektiğini vurguladı. Mahkeme de savcının görüşüne uyarak, sekiz sanığın beraatine hükmetti.
‘DEVLET KARŞITI DİYE DHKP/C’Lİ DİYEMEZSİN’
Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasından sonra Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne düştü. Savcı İsmail Topçuoğlu, esas hakkındaki mütalaasında, bu eylemlerin anayasal güvence altında olduğunu vurgulayarak, şunları savundu:
“Sanıkların anayasa ile güvence altına alınmış demokratik yaşam içindeki olağan örgütlenme, hak arama, ülkede ve dünyada meydana gelen siyasi ve sosyal olaylara karşı kamuoyu oluşturma, fikir beyan etme niteliğindeki eylemlerinin anılan örgüt ile fiili bağlantıyı somutlaştırmayacağı, yurt dışında bir örgüt evinde sanıkların bilgilerinin ele geçmesinin aynı şekilde örgüt üyeliği olgusunun fiili kanıtı olmadığı, sanıkların muhtelif nitelikli yasak yayın bulundurma, pankart taşımak, toplantı eylemlerinin demokratik toplumda hak arama faaliyetlerinin zorunlu olarak muhabatıbının devlet olması nedeniyle anılan örgütün, şiddete dayalı karşıtları ile karıştırılmaması zorunluluğu nazara alındığında, sanıkların atılı suçu işlediklerine dair somut, kesin ve yeterli delil bulunmadığı…”
Radikal/İsmail Saymaz