Kobani sandığınız gibi uzak bir şehir adı değil, Türkiye’nin sokaklarının adıdır – Duygu Yıldız

“Canı cehenneme rahat uyuyanın
Kapısını örtenin perdesini çekenin
Yüreği yalnız kendiyle dolu olanın
Duvarları ancak çarpınca görenin
Canı cehenneme başkasının yangınıyla
Evini ısıtıp yemeğini pişirenin.”

Şükrü Erbaş

 

Kobani sandığınız gibi uzak bir şehir adı değil, Türkiye’nin sokaklarının adıdır

Bugünlerde, Kobani’den Rojava’dan haberler görüyorsunuz her yerde. Uzakta bir yerler karıştı yine deyip geçiştiriyorsunuz belki… Fakat yanılıyorsunuz. Kobani, öyle sandığınız gibi uzakta bir şehir değil, sizin, ailenizin, en sevdiklerinizin oturduğu sokağın adıdır. Kobani, bugün Türkiye’nin tüm sokaklarının adıdır.

“Oradaki Köy” O Kadar da Uzak Değil

Oradaki köy”, Ortadoğu’nun insanca yaşam ve özgürlük “laboratuvarı” olarak tanımlanabilecek Rojava’da PYD inisiyatifiyle kurulmuş Kobani kantonu,23 gündür IŞİD çetelerinin karanlığına direniyor. Çetelerin ısrarla işgal etmek istediği bu bölge, aslında sanıldığı kadar uzağımızda değil. Kobani, Şanlıurfa’nın Suruç ilçe merkezine yalnızca 10-15 km uzaklıkta. Köyler hemen karşı karşıya. Rojava Devrimi’nin başlangıç noktası olan bu bölge, Fırat Nehri’nin kenarında kurulmuş ve 500 binden fazla Kürde ev sahipliği yapıyor. Sınır köylerimizin çoğunda IŞİD çetelerinden kaçan binlerce Suriyeli yaşamakta.

Burada yaşam mücadelesi verenlerin kiminin babası, kimin ablası sınırın hemen karşı tarafında özgür ve onurlu bir yaşam umuduyla, çetelerle savaşmaya gitmiş. Kobani’ye düşen bombaların dumanları Suruç’tan gözle görülebiliyor.

“Bana dokunmayan IŞİD bin yaşasın”

IŞİD’in size dokunmadığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çetelerin Türkiye sınırları içerisinde rahatça gezdiğini yandaş medya bile belgeledi. Geçtiğimiz hafta İstanbul Üniversitesi‘nde güpe gündüz yaşanan IŞİD yanlısı faşist saldırılar olurken, IŞİD logolu minibüsler İstanbul sokaklarında geziyor, çete üyeleri Antep’te İstanbul’da rahatça toplantılar düzenliyorlar. Çete üyeleri Avrupa ve Türkiye’nin havalimanlarından istedikleri ülkeye rahatça girip çıkarken, IŞİD’in üst düzey komutanlarından biri Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Washington Post’a röportaj veriyor. Reyhanlı’da çete üyeleri üniformalarıyla bile dolaşırken, yaralıları Türkiye hastanelerinde tedavi ediliyor. “Güvenli İnternet” yalanıyla sansürlenip denetlenmedik site kalmayan ülkemizde, IŞİD çeteleri sosyal medya ve internet üzerinden rahatça propaganda yapıyor. Daha dün gece Kobani Direnişi’ni dayanışmayla büyütmek için sokağa dökülen binlerce insana, Adana,Ankara ve İstanbul’da polisin gözü önünde IŞİD yanlıları silahlarla saldırdı.

“Ama onlar PKK’lı”

Kobani’de çetelere karşı savaşanlar PYD’li diye kafanız mı karışık? O zaman sizlere Gezi Parkı zamanında ne için sokağa çıktığınızı hatırlamakta fayda var, zira bugünlerde en büyük hastalığımız unutkanlık. Önyargılarınızı bir kenara koyun ve birkaç dakikalığına olsun yüzünüzü Rojava’ya dönün. Çünkü, Gezi ile Kobani, aynı hayaller için farklı şekillere bürünmüş aynı düşmanlarla mücadelenin hikayesidir. İkisinin mücadelesinin şekli farklı olsa da, mücadele kazanırsa kurulacak olan hayaller ortaktır.

Rojava’da her biriminde mutlak kadın kotası uygulanan yönetim, kadın, gençlik, mahalle, şehir ve bölge meclislerinden oluşuyor. Bölgedeki gerici, faşist diktatörlüklere, sömürgeciliğe ve kapitalizme karşı bir yeni bir sistem inşaasıyla mücadele var. Rojava’da Ezidi, Hristiyan, Süryani, Alevi, Arap, Kürt farketmeksizin tüm halklar ve inançlar eşit temsiliyete ve haklara sahip. Her bir kantonda yaşayan halkların yoğunluğuna göre birden fazla resmi dil bulunmakta. Ortak bir üretim sistemine dayalı Rojava’da, işsizlikle mücadele etmek adına işçilerin insanca çalışma koşulları gözetilerek vardiyalı sistem geliştirilmiş. Aynı zamanda ekolojik değerleri gözeten, doğayla barışık bir yaşam biçimi bu.

Şimdi siz, orada IŞİD karanlığına ve emperyalizme karşı varoluş savaşı veren bu yaşam biçimine, sırf YPG’li oldukları için mi sırtınızı dönüyorsunuz? Yoksa siz hala, dilinizden düşmeyen “özgürlük” fikrine savaş açan tecavüzcü, katliamcı, işkenceci IŞİD çeteleri ile sizin Gezi’de haykırdığınız değerlerin Rojava’da tohumları atanlar arasında bir taraf olamadınız mı ?

Yarın bir gün, IŞİD ile birlikte Kobani’yi yakmaya çalışan AKP’ye karşı, Kürtler Kobani’deki ateşi Türkiye’nin büyük şehirlerine, evinizin sokağına getirdiğinde “Sokağımızı neden yakıyorsunuz, hani biz kardeştik?” diyebilecek misiniz?

Dilleri yasaklanırken, çocukları hapishanelerde tecavüze uğrarken, zorunlu göçlerle şehirlerin yoksul mahallelerine yerleşmeye zorlanırken, evleri taşlanırken, asit çukurlarına yüzlercesi katledilirken sustunuz. Şimdi gözünüzün önünde, hem de tam içinizde bir savaş var, sessiz kalmanızın bir mazereti olabilir mi?

Dün gece karanlık, Kobani sınırlarından içeri sızmaya çalıştı. Kobani ve bölgedeki tüm özgür halklar, son özgür insana kadar bu karanlığa kafa tutmaya yetecek iradeye ve kararlılığa sahiptir. Peki ya siz kapısını kapatan, perdesini çeken, bu katliama kör sağır dilsiz kalanlar, karanlık sizin odanızı da doldurmayacak mı sanıyorsunuz ? Eğer hala böyle düşünüyorsanız, hala yapabiliyorken bir kez daha düşünün derim dostlar.

 

Çeteler Kobani’den Ne İstiyor? “Onlar umudun düşmanıdır”

Ne petrolü ne de altını bulunan Kobani’de, stratejik veya coğrafi bir özelliği bulunmayan bu kantonda yok edilmeye çalışılan; yukarıda bahsettiğim başka bir dünya umududur. Kobani için “yesinler birbirlerini” demek, insalığınızı, vicdanınızı, Gezi zamanı ismini haykırdığınız ne varsa “onlar”ın avuçlarına bırakmaktır. Unutmayın, Kobani son insanına kadar direnecek, kazanacak ya da bu yolda düşecek. Fakat, susar da, bu saldırılara gözlerimizi kapatırsak, kaybedilecek olan bugünün dayanışmayla kurulabilecek olan kardeşlik köprüsüdür.

Related Articles

Köşe Yazıları
Mustafa Durmuş
Düşen petrol fiyatları küresel durgunluğu derinleştiriyor, kapitalist rekabeti kızıştırıyor!
Mustafa Durmuş

Erdal Kara
Otoriterizm yolunda… AKP “av sezonu”nu açtı
Erdal Kara

Ergür Altan
Bana Osmanlıca bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum
Ergür Altan