PKK Lideri Abdullah Öcalan avukatı Mazlum Dinç ile görüştü. Mazlum Dinç dün Görüşmenin ayrıntıları açıklandı. Öcalan’ın Rojava konusunda, “Zaten Davutoğlu iki üç yıl önce açıklamıştı, Rojava’yı ve onun özerkliğini tanımayacağını söylemişti. Tanımama ne demek, size karşı savaşacağım demektir. Orada bir yönetimin oluşmasına müsaade etmeyecek, çökertmek için her şeyi yapacak demektir” ifadelerini kullandığı öğrenildi. Öcalan’ın görüşmenin sonunda başta Rojava’da direnen halk olmak üzere tüm Kürdistan halkına özel selamlarını ilettiği belirtildi. Görüşmede Öcalan’ın altını çizdiği görüşler şöyle;
HDP VE DBP’DE KOLTUKÇULUK HAKİM OLMUŞ
“Daha önce de mevcut HDP-BDP’nin belediyeler dahil siyaset tarzını eleştirmiştim. Her alanda özgür yaşam anlayışının hakim olması gerekirken, koltukçuluk hakim olmuş. Acayip bir kendine sevdalılık durumu var. Belediye başkanı oluyor, milletvekili olayım diyor, milletvekili oluyor, bakan olayım diyor. Ama bulunduğu yerin hakkını vermiyor, sistem partileri kadar bile bir araya gelip çalışamıyorlar. Adeta bir ağalık zihniyeti var. Aslında ağa bile bir emek sarf ediyor, çalışıyor. Son savunmamda 8 boyut demiştim, 8 boyutun örgütlenmesinden bahsetmiştim. İşte söylemiştim ‘Suyumuzu, toprağımızı, enerjimizi komünleştirelim, yaşamı özgürleştirelim’ diye. Suyu, toprağı, enerjiyi komünleştirelim derken, belediyeleştirelim diyorum. Bu temelde pratikleşmek elzemdir”
ATEŞKES KOŞULLARI İSTİSMAR EDİLİYOR
“Barajlar, karakollar, güvenlik yolları ile ateşkes koşulları istismar edilmektedir. İşte Rojava’daki durum ateşkesin ihlali anlamına gelmektedir. Şu anda Rojava’da fiili çatışma hali mevcut. Burada bize bir kitabı verirken bile beş imza attırıyorlar. Kürt sorunu gibi tarihi, yakıcı bir sorunu çözmek için imzaya yanaşmıyorlar. Ben dağdan inişe de silah bırakmaya da hazırım, onlar müzakereye yanaşmıyorlar. İşte Musul konsolosluk çalışanlarının serbest bırakılması olayında çıkıp açıkça IŞİD’le siyasi müzakere yürüttüklerini söylüyorlar ama bizimle müzakereye yanaşmıyorlar. Hasta tutsakları bile bırakmadılar; bir deri bir kemik hücrelerde çürütülüyorlar. İşte İsrail bir kişiye karşılık binlerce kişi bıraktı. Bu süreç başladığında PKK 50 kişiyi serbest bıraktı, ama onlar insani, vicdani yasal bir zorunluluk olan hasta tutsakları bile bırakmıyorlar. Mahmur’dan dönüşler olacak diyorlar, bunun yasasının olması gerekiyor. Gelenlerin soruşturmaya uğramaması, cezaevlerine girmemesi gerekiyor. Yine gerilla gelecekse aynı şekilde soruşturmaya uğramaması, cezaevlerine girmemesi gerekiyor, cezaevine girmek için gelmiyor. Bunun bir yasasının olması gerekiyor. İmzanın olması gerekiyor sonuçta. Bazı şeylerin imzasının, yani yasal zemininin olması gerekiyor”
BARZANİ’YE ELEŞTİRİ
“Barzani’nin açıklaması aslında farklıdır, farklı anlamı vardır. Ne diyor; ‘Rojava’yı kurtaracağım’ diyor. Rojava’yı IŞİD’den kurtarmak demek, askeri boyut başta olmak üzere soykırımcı İŞİD saldırılarına karşı pratik çabanın sahibi olmak demektir. Aksi durumda Rojavayı İŞİD’den değil, PYD’nin direnişinin kırılmasını bekleyip PYD’den kurtarmak anlamına gelmektedir”
IŞİD SALDIRILARI İSRAİL İLE BAĞLANTILI
“Zaten bu IŞİD saldırıları İsrail’le bağlantılıdır. Orada o topraklarda bir İsrail yaratılmak isteniyor. Bu topraklarda isimleri bilinen mesela Suruç, İbranice Seruç’tan geliyor. Seruç, İbrahim’in, Musa’nın atasıdır. Harran Musa’nın kardeşi Harrun’dan gelir. Tevrat’ta bunlar geçiyor. Bu topraklarda her zaman bir İsrail kurulması amacı vardır. Aslında GAP da buna hizmet etmektedir. Ben daha Urfa’daydım 78’de, GAP’ın ilk çalışması başladığında. Oradaki halkımızın toprağını ve suyunu ele geçirme projesi olarak tasarlanıyordu. Kimse İsrail politikalarına karşı direnemiyor. Ecevit, biraz buna karşı direnmek istedi ama onu felç ettiler. IŞİD bir İsrail projesidir, AKP de buna karşı direnemez. Tehdit ettiler, Hükümeti düşüreceklerdi neredeyse”
YÜKSEK YOĞUNLUKLU SAVAŞ
“Şu anda devam eden yüksek yoğunluklu savaştır aslında. Daha önce savunmalarımda söylemiştim; düşük yoğunluklu, orta yoğunluklu, yüksek yoğunluklu savaş diye sıralamıştım. Şu anda yaşanan yüksek yoğunluklu savaştır. Daha önce de söyledim. Halkımız tüm yaşamını savaşa göre şekillendirmelidir. İşte Filistin’de Gazze halkı nasıl yaşamını savaşa göre şekillendirmişse, Kürdistan halkı da böyle yapmalıdır. Sıradan yaşamamalıdır. Kürdistan halkı topyekun bu saldırıya karşı direniş halinde olmalıdır”
KÜRT OLARAK YAŞAM HAKKIMIZ BİLE TANINMADI
“Kürtlerin bu güne kadar bir hukuku oluşmadı. Aslında Kürt olarak yaşam hakkımız bile tanınmadı. Yaşam hakkı temel bir haktır ama bu hakkımız bile elimizden alınmış durumda. Bu anlamda Kürdistanlı hukukçuların, avukatların neyin avukatlığını yaptığını, neyin hukukunu savunduklarını gözden geçirmeleri, sorgulamaları gerekmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
KÖLECE YAŞAMAYI KABUL ETMİYORUM
“Burada bir hücrede, hücre koşullarında bile her şey benim üzerime yıkılmış durumda. Aslında felsefik olarak durumum, benden intikam alınma durumudur. Zaten bir kitap yazarsam bunun üzerine yazacağım, konusu bu olur: ‘Apo’dan İntikam Almak’. Benim suçum ne? Suçum ‘özgür yaşam davetim’dir. ‘Niye bizi bu yaşamdan kurtarıp özgür yaşama davet ediyorsun’un intikamı alınmaktadır benden. Halbuki bu asgari yaşam hakkı bile tanınmıyor ki bizlere. Size tanınan ırgatlıktır, köleliktir. İşte Urfa’da 500 bin kişi ırgat. Benim dönemimde Çukurova’ya pamuk toplamaya gidiyorlardı. Günün 20 saati çalışıyorlardı; sağlık hakkı yok, eğitim hakkı yok, güvencesi yok. Aslında yaşam hakkı yok. Sana yaşam hakkı tanımıyorlar ki. Ben bir kez gittim, bir daha tövbe ettim. Bu yaşamı yaşamayacağım dedim. Şu anda da bu hücrede yaşamaya razıyım ama kölece, ırgatça o yaşamı kabul etmiyorum” (DİHA)