Batı Kürdistan’da tarım ve hayvancılık yeniden canlandırılıyor. Ekili tarım arazileri büyürken, hayvancılık gelişiyor, süt tesisleri oluşturuluyor. Baas rejimi altında yasaklı olan ürünler ilk meyvelerini vererek piyasaya sürüldü bile. Kooperatif tarzı örgütlenmelerin öne çıktığı Rojava’da ambargo ve baskılara rağmen ekonomi güç geçtikçe büyüyor.
Batı Kürdistan, uygun iklim koşulları nedeniyle tarımcılık açısından zengin bir bölge. Ocak ayında ilan edilen Cizîre, Kobanê ve Efrîn kantonları, zengin yer altı ve yer üstü kaynakları nedeniyle tarih boyunca hep çekim merkezi oldu. Özellikle zeytin, buğday, mısır, arpa, nohut, baharatlar ve odun kömürü bakımından zengin olan bu topraklar uzun yıllar tüm Suriye’yi besledi. Rojava toprakları tahıl, sebze ve meyvede, diğer bir çok ürün için de verimli ancak Baas rejimi neredeyse yarım yüzyıllık iktidarında bu topraklarda sadece kendi belirlediği ürünlerin üretimine izin verdi.
Bölge aynı zamanda su, petrol ve gaz bakımından da zengin kaynaklara sahip. Tarihi Fırat ve Dicle suları da Kürdistan’ın bu en küçük parçasından geçiyor. Temmuz 2012’de halkın kent yönetimlerine el koymasıyla başlayan devrim, bugün bir çok alanda olağanüstü gelişmelerle devam ediyor. Rojava’da devrimin kazanımlarını korumak, geliştirmek, halkı bu konuda örgütlemek için birçok kurum oluşturuldu. Bu kurumlardan biri de 15 Temmuz 2013’te kurulan Ekonomiyi Geliştirme Kurumu bünyesinde yer alan tarım ve hayvancılık kurumuydu.
Tarım ve hayvancılık kurumu şu ana kadar çok sayıda projeye ima attı. Özellikle Cizîre bölgesinde tarım ve hayvancılığın yeniden canlandırılması için önemli çalışmalar başlatıltıç Şu ana kadar ekilen birçok ürün piyasaya ucuz fiyatta sürülürken, bu durum ambargo altındaki Rojava halkı için büyük bir umut kaynağı oldu.
Tarım ve hayvancılık kurumu yönetimi üyesi Newzat Silêman, bu alandaki gelişmeleri, projeleri ve neden böyle bir kuruma ihtiyaç duyulduğunu ANF’ye anlattı.
ÜÇ HEDEF
Kurumun üç önemli nedenden ötürü kurulduğuna işaret eden Silêman, bunları şöyle sıraladı:
“Kurumun kurulma amacı, 3 hedef üzerinde idi. Bunlardan en önemlisi Demokratik Özerklik sistemindeki ekonomi anlayışını özümsetmek ve bu çerçevede toplumu teşvik etmek, halkı örgütlemek, halkın ekonomisini kurmasını sağlayarak devlete muhtaç zihniyetten uzaklaştırmak. Örneğin köylerin kendine yetecek imkanları var. Örneğin tarım ve hayvancılık yaparak çok rahat köylerde ekonomiler geliştirilebilir. Köyler şehirlere muhtaç değil. Ya da küçük kentler büyük kentlere muhtaç değil. Sonuç olarak da Rojava, dışarıdaki ülkelere muhtaç değil. Halkın kendine yetecek ekonomiye sahip, sadece bu ekonomiyi örgütleyip halkın kendi eli ile yönlendirmesini sağlama çerçevesinde çalışmalar yürütüyoruz. Bu çerçevede ekonomik imkanların keşfedilip toplumun bu esasta örgütlendirilmesini esas alıyoruz.”
“İkinci amacımız da Rojava’daki ambargo koşullarından kaynaklı oluşan zorluklara karşı tedbirler geliştirmek idi. Sonuçta bir devrim yaşanıyor ve bölgede bir ambargo durumu vardı. Sınırlar kapatıldı. Ticaret yasaklandı. Bir şekilde bölgede ekonomiyi canlandırmamız gerekiyordu. Rojava’da uygulanan ambargoyu bir şekilde kırmayı hedefledik.”
“Üçüncü amaç ise, hem tarım alanında hem de hayvancılık alanındaki devrim kazanımlarının toplum hizmetine sunulması kapsamında çalışmalar yürütmek idi.”
BU BÖLGE SEBZE EKİMİNE ELVERİŞLİ
Cizire Bölgesi’nin topraklarının sebze ekimine elverişli topraklara sahip olduğunu belirten Silêman rejimin uzun yıllar buğday, yonca, nohut, mercimek dışında herhangi bir ürünün ekimine izin vermediğini hatırlatarak, rejimin amacın halkı her zaman dışarıya muhtaç bırakmak olduğunu söyledi.
Silêman şöyle konuştu: “Cizire toprakları verimlidir. Sadece mercimek, buğday, nohut için değil birçok sebze de ekilebilir. Yine pamuk susam, ayçiçeği ekilebilir. Ama devlet sadece buğday yonca pamuk üretimine izin veriyordu. Bunları ekmek için teşvik etmiyordu. Bilinçli olarak ‘burada sebze üretimi verimli yapılmaz. Ya da ürün vermez şeklinde rapor veriyordu. Buradaki bütün sebze Latkiye, Akdeniz gibi yerlerden geliyor. Eğer buralarda sebze ekilseydi dışarıya muhtaç olmayacaktı. Bunun için çeşitli entrika, yollar denedi.”
Silêman ayrıca bu çerçevede genel olarak bu algının kırılması için Rojava’da seminerler düzenlendiğini, meclis ve komünlerde toplantılar yapıldığını da dile getirdi. Kurum olarak verimli topraklardan dolayı sebze ekimine ağırlık verdiklerini belirten Silêman, halihazırda 1200 dönümlük yer ekildiğini sebze ekiminin daha çok Dêrik, Girkê Lege, Serêkaniye, Dirbesiye gibi yerlerde yapıldığını belirti.
“Elimizde yaklaşık olarak 70 bin dönüm toprak var. Bu toprakların çoğunu tarım kurumu ekim çalışmalarını yaptı. Toprakların birçoğunu da halka teşvik amaçlı ekilmesi için verdi” diyen Silêman, birçok sebze çeşidinin ekildiğini söyledi. Silêman, halkı teşvik için halka 300 dönümlük ekim çalışması için toprak verildiğini ve bu çerçevede halkın toprakları ekip çıkan ürünleri pazara sürüldüğünü belirtti. Silêman önümüzdeki zamanlarda daha fazla dönümlük araziyi oluşturulan kooperatiflere vererek onların bu işi devam etmesini sağlamak istediklerini ifade etti.
SERACILIK
Geliştirdikleri projelerden birisinin de seracılık (biyoplastik tarım) olduğunu belirten Silêman, buna da ilk olarak Girkê Lege’de başlandığını söyledi. “İlk seracılık tecrübesi idi. Yaklaşık 60 dönümlük toprakta domates ve salatalık ekimi yapıldı. Tamamen doğal ortamda, doğal ürünler kullandık. Şu anda ürünlerden elde edilen hasılat çarşıya sürülüyor. Belki küçük bir miktardır ama bu çalışmayı geliştirmek için umut veriyor.”
Şu anda da açık tarım üreticiliğinin geliştirildiğini belirten Silêman ekilen 1200 dönümlük alandan üretilen ürünlerin de en kısa sürede pazara sürüleceğini dile getirerek, bu ürünlerin çarşıda normal ürünlerden 20 kuruş daha ucuza satılacağını buradaki amacın fayda etmek değil, en büyük amacın pazardaki pahalılığı kırmak ve pazarı etkilemek olduğunu söyledi. Silêman, bununla birlikte topluma ‘kendi kendimizi yönetebiliriz’ anlayışını benimsetmek istediklerini sözlerine ekledi.
İNEKLERDEN GÜNLÜK 400 KG SÜT ALINIYOR
Silêman geliştirdikleri diğer projelere dikkat çekerek şöyle devam etti: “Yine devrim kazanımlarından gelen 250 inek vardı. Bu ineklerin bakımı için güvenli, sağlıklı çiftliklere gerek vardı. İneklerden günlük 400 kg süt çıkıyor. Biz bu sütü direk tüccarlara vermiyoruz. Oluşturulan komünler aracılığıyla direk halka iletiyoruz. Çünkü tüccarlara verirsek halka ulaştırana kadar pahalılaşacak. Süt piyasada 75 kuruşa satılıyorken, bu ineklerden üretilen süt 40 kuruşa satılıyor. Tabi bu sütten peynir ve yoğurt da yapılıyor. Bu kapsamda kadın ekonomisinin geliştirdiği projeler kapsamında Girkê Lege’de bu ineklerden elde edilen sütten peynir ve yoğurt yapılıp yine pazara ucuz fiyatta satılıyor. Bu projede toplamda 6 kadın çalışıyor.”
GÖÇMEN AİLELER İÇİN İŞ KAPISI
İnek çiftliğinin iki göçmen aileye iş kapısı olduğunu belirten Silêman toplamda ise 20 kişinin inek çiftliğinde çalıştığını bu şekilde geçimlerini sağladığını belirtti. “Şu anda inek çiftliğinde Halep’ten buraya göçen iki Arap aile çalışıyor. Bu kişilerin evleri çiftliğe yakın bir köyde bulunuyor. Bu kişiler hem ineklere bakıyorlar hem de geçimlerini sağlıyorlar. Bu iki aile dışında 5 kişi de inek çiftliğinde çalışıyor. Yani toplamda 20 kişi bu çiftlikte geçimlerini sağlıyorlar.”
Silêman geliştirilen projelere ilişkin şunları ekledi: “Geliştirilen bir başka projede tarım kurumuna bağlı bir şirket kuruldu. Bu şirket tarım alanında ‘toplumu geliştirme kampanyası’ çerçevesinde kurulan bir tohum şirketidir. Ürünlerin ekilme zamanında bu tohumlar ile tarımın geliştirilmesine yardımcı olduk. Daha verimli ürün elde edilmesi için tohumları bütün çiftçilere dağıttık.”
GÜNDE 200 TON UN ÜRETİLECEK
Bölgedeki ambargodan kaynaklı çekilen un sıkıntısına da vurgu yapan Silêman, Suriye rejiminin bilinçli olarak bölgenin una erişimini kestiğini belirterek, buna çare bulmak için de çalışmalara başlandığını söyledi. Silêman bu kapsamda değirmenler yapıldığını dile getirdi. “Yörede kesilen un dan ötürü çıkan sıkıntılara acil çözüm bulmamız gerekiyordu. Bunun için un değirmenleri yapmaya başladık. İlk olarak Dirbesiye’de bir un değirmeni yaptık. Bu değirmende şu anda günde 40 ton un çıkıyor. Yaklaşık 20 gündür faaliyete girmiş. Yine Tirbespiye’de bir un fabrikasının yapımı için çalışmalar yapılıyor. Çalışmalar tamamlanmak üzere. Buradan da 50-60 ton un çıkacak. Yine Amûde’de bir değirmen yapıldı. Burada da günde 60 ton un çıkıyor. Halihazırda şu anda günde 100 ton un çıkıyor. Önümüzdeki projelerin uygulanması ile beraber günde en az 200 ton un’un çıkmasını bekliyoruz.
Devrim başlangıcında un az olduğu için ekmek karaborsa ile satılıyordu. Ekmek üzerinde ticaret yapmak isteyen gruplar vardı. Bu yüzden ekmeğin kara çarşıda fiyatı oldukça yüksekti. Bazı yerlerde 4 kat pahalılaşmıştı. Faaliyete giren un değirmenleri ile bunların önüne geçildi. Şimdi ekmek eski fiyatı ile yani 15 kuruşa satılıyor.”
Silêman, daha önce maddi imkansızlıklardan dolayı durdurulmak zorunda kalınan bazı fırınların tekrar açılması için destek verildiğini söyleyerek, bu çerçevede Dirbesiye’de maddi imkansızlıklardan ötürü kapanmak zorunda olan bir fırına, desteklenerek yeniden açılmasının sağlandığını belirtti.
Silêman bölgedeki hayvanlar için gerekli yemin sağlanması için Qamişlo’da eski bir yem fabrikasının tamir edilip işletilmesi projesi kapsamında çalışmaların yürütüldüğünü ve önümüzdeki hafta fabrikanın faaliyete geçmesini beklediklerini dile getirdi. Silêman ayrıca, Qamişlo’da devrim kazanımlarından olan koyunların yetiştiriciliğinin yapıldığını da sözlerine ekledi.
BİR ÇOK PROJE İÇİN ÇALIŞMALAR YAPILIYOR
Faaliyete geçecek olan projelere de değinen Silêman, hazırladıkları projeler konusunda bilgi verdi. Hayvanların daha sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesi için bir komite oluşturulduğunu ve bu komitenin sağlıklı bir hayvan çiftliği için çalışmalar yapacaklarını dile getiren Silêman, oluşturulan bu komitenin var olan ineklerin sağlıkları, yerleri konusunda daha iyi nasıl yetiştirileceği konusunda çalışmalar yürüteceklerini söyledi. Silêman ayrıca inek çiftliğine yakın bir yerde süt, yoğurt, peynir fabrikası yapmayı planladıklarını ifade etti.
KOOPERATİF TARZI ÖRGÜTLENMELER
Halkın kendi kendisini örgütlemesi için kooperatiflerin oluşturulmasının planlandığını belirten Silêman bundaki amacın halkın ellerindeki imkanı doğru bir şekilde değerlendirmesi olduğunu dile getirdi.
Silêman bu konuda şöyle devam etti: “Bunun için bütün köylere ulaşmaya çalışmak, kooperatifler oluştuktan sonra elimizdeki bütün toprakları bu kooperatiflerin hizmetine sunmak, kooperatiflerin üyelerini de çoğaltmak çünkü toplumun çoğunluğunun fayda görmesini sağlamak için çalışmalarımız var. Yine gelecek sene için bölgede tohum bulunması için hazırlık yapıyoruz.”
Gelecekteki projeleri arasında daha iyi hayvan yetiştiriciliği için yeni çiftlikler planladıklarını anlatan Silêman, ayrıca süt, yoğurt, peynir fabrikasının faaliyete geçmesini sağlamak için de bir çabanın sürdüğüne vurgu yaptı.
Silêman rejim zamanında kullanılmayan, köşeye atılmış bazı traktörleri de tamir ettirerek Cizire Kantonu belediyesi yönetimine devrettiklerini belirtti.
Bütün bu çalışmaların işin uzmanı mühendisler denetiminde yapıldığını belirten Silêman, özellikle ürünlerin ilaçlanması, hayvanlara karşı korunması, gübrelenmesi gibi çalışmaların çok hassas bir şekilde yapılmaya çalışıldığını dile getirdi.
Bu kapsamda tarım çalışmaları yapılırken bütün yörelerde ziraat hastalıkları keşiflerinin yapıldığını sonucunda da Amûdê, Qamişlo, Dirbesiye gibi yerlerde ‘Reqik’ ya da ‘Süne’ denilen küçük bir hayvan hastalığının uzman mühendislerce anında bulunup yok edildiğini belirtti. Bu hayvan hastalığının buğday saçaklarını yiyerek gelişmesini önlediğini bu hastalık henüz gelişmeden tespitinin yapılıp bu hastalığa özel bir ilaç ile müdahale edildiğini kaydetti.
Tarım komitelerinin ziraat ile ilgili ayrıntıları da toplantı, bildiri gibi yollarla toplumun bilgilendirildiğini belirterek bu şekilde daha iyi tarımın yapılmasının sağlanmasının amaçlandığını söyleyen Silêman arazide çıkacak herhangi bir yangın durumuna karşın itfaiyelerin nasıl harekete geçirileceği, su püskürtme makineleri nasıl kullanılacağı konusunda uyarı bildirgeleri yayınladıklarını aktardı.
TARIM VE HAYVANCILIK KURUMUNDA ÜCRETLİ ÇALIŞANLAR
Silêman, Cizire Kantonu’nda tarım ve hayvancılık kurumunda toplamda sabit aylıklı, 157 kişinin çalıştığını, bunların dışında da part-time (yarı zamanlı) olarak günlük, haftalık, aylık çalışan 1.000 (bin) kişinin olduğunu belirtti.
Çalışırken karşılaştıkları zorluklara da değinen Silêman, Rojava üzerindeki ambargo koşullarından ötürü büyük sıkıntılar da yaşadıklarını belirtti. “Örneğin yedek parça bulmada oldukça zorlandık. Yine bir patates tohumu getirtmekte bile zorluk yaşadık. Bölgeye ulaştırana kadar aylarca beklediğimiz bile olmuştur. Yine yedek parça bulmada oldukça zorlandık. Mesela bir yonca tohumunu bile Rojava tarafına getirene kadar Türkiye’den Arap şehirlerine geçirip öyle getirdik. Yine başka birçok zorluklarımız oldu. Tabi en büyük sıkıntıyı kapitalizmin toplumun beyninde oluşturduğu algıdır. Yani sanki devlet olmadan hiçbir şey olmaz anlayışını hakim kılmıştı. Örneğin kooperatif yapacağız dediğimizde herkes kooperatiflerden kaçıyor. Devlet zamanında oluşturulanlar hırsızlık, saygısızlık yeri olmuştu. Devlet her tarafta kooperatifler kurmuştu. Şu ana kadar bir kooperatif kurduk. Bu kooperatif şehit ailelerince oluşturuldu. Ve güvene dayalı, hırsızlık, yalana yer vermeyen bir kooperatifti. Bu da halkta büyük güven oluşturdu. Bir sorumluğumuz da bu tür zorlukları kırmak.”
Çalışmalarının sadece Cizire Kantonu ile sınırlı olmadığını dile getiren Silêman, diğer kantonlar arası iletişimin oldukça zor olduğunu ancak orada da belli projelerin yapıldığını ve çalışmaların sürdürüldüğünü belirtti.
AMBARGO VE BASKILARA RAĞMEN ROJAVA EKONOMİSİ GÜN GEÇKTİKÇE BÜYÜYOR
Bütün antipropagandalara rağmen Rojava ekonomisinin gün geçtikçe büyüdüğüne vurgu yapan Silêman, şöyle dedi: “Sonuç olarak kurum çalışmalarının halkın ekonomisi üzerinde büyük etkisi oldu. Ekmek fiyatlarının yükselmesine izin vermedik. Buğday fiyatları çok ucuzladı. Tüccarların elinde olsaydı ekmek fiyatları karaborsa ile çok fazla artarda. Yine sütün piyasa fiyatından yarı yarıya daha ucuz satılması oldukça etki yarattı. En önemli etki ise tarım kurumu olarak bu kadar ağır ambargo koşullarına, dört tarafımız kapalı olmasına, içerde bu kadar karışıklığa, antipropagandalara rağmen ekonominin geliştirilebileceğini ve bunun da halkın kendi eliyle olacağını ortaya koyduk. Bu da topluma büyük umut verdi. Kimseye muhtaç olmayacağını gördü.”
Silêman, Rojava’dan göçüşlerin bir nedeninin de ekonomik sebepler olduğunu ancak Rojava’daki gelişmelerden etkilenen birçok göçmenin geri dönmek istediğini ve yollar açılırsa birçok kişinin Rojava’ya döneceğini belirtti. Silêman bu konuda da şöyle konuştu; “Şu anda Rojava’da ekonomi birçok ülkeden daha iyi durumda. Tarım çalışmalarının sadece Rojava halkına yetecek kadar değil, aynı zamanda halka daha fazla imkan verip ürünleri ihraç etmeyi de düşünüyoruz. Rojava’yı hem kendi içinde hem de dışarıya ekonomik anlamda güçlü kılmak istiyoruz.”
Kaynak: Nergis Botan / Derik (FHA)