Mısır Seçimleri: Sisi Sandık Meşruiyetini Kazanmadan Önce! – Nicola Saafin

Bugün* Mısır’da başkanlık seçiminin üçüncü günü. Daha sayımlara başlanmadı ama Sisi başkan olacak. Seçimde, iki ay önce mareşal unvanını alan eski genelkurmay başkanı Abdulfettah El-Sisi ve karşısında Halk Akımı (Halk Cephesi diye de çevrilebilir) lideri Hamdin Sabahi yer alıyor. Sabahi önceki başkanlık seçiminde üçüncü sırada gelmişti. Halk ayaklanmaları ile devrilen Mübarek ve Mursi’den sonra aynı yolda ilerleyen Sisi bu gece ya da yarın başkan olacak. Sonucu neredeyse iki ay öncesinden kesin olarak tahmin edilen, orantısız seçim koşulları üzerinde temellendirilen bu “demokrasi şenliği” Mısır’ın en zor günlerine kapı aralayacak.

Sisi’nin kazanmasının önündeki tüm engellerin yeni seçim yasası ile kaldırılmasının ardından Mübarek devletinin kadroları ve organları Sisi’nin seçim kampanyasını desteklemek için var gücünü kullanıyor. Bunun yanında selefiler, 25 Ocak devrim sürecini destekleyen ulusalcı ve liberal güçlerin büyük çoğunluğu, eski sol ve komünist partiler, Mursi karşıtı 30 Haziran halk ayaklanması ile ünlenen “Temerrüd Hareketi” üyelerinin büyük bir çoğunluğu ve irili ufaklı sayısız tarafların desteklemesi ile oluşan bu geniş karşıdevrim cephesinin kazanacağı kesinleşti.

25 Ocak’ın yerine 30 Haziran’ı koymak

3 Temmuz 2013 tarihi itibarı ile iktidarı eline yeniden alan Mübarek devleti organları (sermaye sahipleri, ordu, İçişleri Bakanlığı, yargı, din adamları, medya organları ve Mübarek eski parti üyeleri koalisyonu; Fuloul -kalıntılar) süreç dâhilinde İhvan’a karşı biriken halk nefretini faşizme dönüştürerek ve halkın bu yöndeki iradesini kullanarak 25 Ocak devriminin bir komplo olduğunu ve asli devrimin 30 Haziran olduğu söylemini yaydılar.

İhvan karşısında Vahabiliği savunan ve ne olursa olsun tüm devrimlere karşı tutum sergileyen Suudi Arabistan’ın yandaşları selefiler, farklı nedenlerle 25 Ocak devrim sürecinin çok etkin bir parçası olan Suires iş adamı medyası, Suires çevresi ve ona benzer liberal güçler, Mursi karşıtı gençlik hareketi (Temerrüd), 25 Ocak öncesinde İhvan ile beraber Mübarek devleti klasik muhalefetini oluşturan “sol” ve komünist partiler ve “ya devlet diktatörlüğü ya da istikrasızlık” ikiliği arasında seçim yapmaya zorlanan geniş halk kitleleri bu koalisyonun yanında yer aldı.

Bu kampın eski devleti yeni giysilerle karşımıza çıkardığını, Mısır’ın genelinde hâkim olan politik ve sosyal gerginliği en üst seviyeye tırmandırdığını ve devletin 25 Ocak devrim sürecini başlatan hareket ve bireylere kapsamlı bir intikam kampanyası başlatmasının önünün açtığını anlamak için Kahire’de iki gün bulunmak yeterlidir.

Devrimci muhalefet önündeki iki seçenek

Bu tablonun (toplumsal ve siyasal gerginlik ile devlet terörü tablosu) karşısında devrimci güçler iki seçenekle karşı karşıya bırakılmış durumda. Kimileri, “zaten sonucu belli olan ve demokrasi dengeleri ve koşullarından yoksun olan” bu seçimleri boykot etme çağrısında bulundu. Mısır’daki genel atmosfere ve devrimcilerin bu süreçte uğradığı yenilgi hissine bakıldığında bu seçeneği benimseyenler haklı görünüyor. Diğer tarafta, Mısır’ın ana sorununun, politika alanının on yıllardır yok olması, küçük devrimci muhalefet ile devlet hakimiyeti arasındaki git gellerde bu alanın hiç açılamamış olması olduğunu, dolayısıyla şu an bir başka adayın kazanma şansı olmasa da politika alanının açık kalması için seçime girmenin önemli olduğu görenler de var.

Bu tarafta, Sosyalist Devrimciler Hareketi, Anayasa Partisi (al-Dustur) 6 Nisan Hareketi-Demokratik Cephe ve Devrim Sürüyor Hareketi gibi devrimci ve liberal hareketler yer alıyor. Neo-Nasırcı (Nasırcılığa eleştirel yaklaşan ama sosyal devlet mantığını sahiplenen) Halk Akımı lideri Hamdin Sabahi bu kitlenin adayı olarak görünüyor. Diğer yandan, politik tablo böyleyken ve İhvan’ın gitmesinin ardından Arapça’nın çoğunluğun dili olduğu coğrafyada (Arap dünyası) “iktidar-İslami hareketler-devrimci güçler” çatışma üçgeninde süren mücadelede, asli çatışmanın iktidar ile halkın iradesini temsil eden devrimci güçler arasında olduğu gerçekliğinin görünmesi ve bu çatışmanın tırmanması için, tam da halkın iradesi ve devletin intikamının birleştiği 30 Haziran ayaklanması ile İhvan’ı bu çatışmadan uzaklaştırmışken seçime yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda girmenin önemli bir adım olduğu görünüyor.

Seçim kampanyalarının başladığı günlerde bu cephenin söylemine politik baskı ve korku hâkimdi. Ancak hareket, seçim kampanyaları süresinde 25 Ocak devrim sürecini sahiplenen, Sisi ve yandaşlarını karşıdevrim gücü olarak tarif eden, politikanın ordunun tarihsel hükmünden alınması gerektiğini savunan, Mısır’ın sosyal, sınıfsal, politik ve ekonomik sorunlarını çözümleyen ve tavrının sermaye sahipleri değil, geniş yoksul halk kitlelerinden yana olacağını açıkça ifade eden bir hareket haline dönüştü.

Bu da “boykot” diyenlerin bir kısmının en azından tereddütte kalmasına neden oldu.

“Dalga mı geçiyorsun, zaten Sisi başkan ki”

Mısır’da seçim tablosunu böyle özetlemek mümkünken bir de Mısır’ın en güney kenti olan ve sermaye otellerinin dışında hiçbir yatırım görmeyen yoksul Aswan kentinde karşılaştığım beş yaşındaki kız (Salma), bu tabloyu benden daha iyi özetleyen şeyler söylüyor: “Nihayet Mursi gitti, çok zor bir yıl geçirdik, evde para yoktu, elektrik her gün 3-4 kez kesiliyordu, hayatımızın kaynağı olan Nil nehri bu salaklar yüzünden gidecekti” ve hatırlayamayacağım birçok neden sayarken “başbakanlık seçiminde Sisi’yi mi seçeceksin?” diye sordum alaycasına, o da sert bir ifade ile yüzüme baktı “dalga mı geçiyorsun, zaten Sisi başkan ki” dedi. “Yok seçim olacak diyorlar, Sabahi diye başka bir aday da varmış” diye kendimi toparladım, o da “Seçim mi, Sabahi mi, o da kim?” diye sorup benle konuşmasını bitirmek istedi.

Bugün ise, zaten başkan olan Sisi, bir de sandık meşruiyeti kazansın diye yapılan seçimlerin üçüncü gününe girerken seçimler bir gün daha uzatıldı. Sayımlara başlarken de alınan her oy (doğrusu ve sahtesi ile) sonraki süreçte ne kadar kanın döküleceğini, kaç kişinin tutuklanacağını, halkın yoksulluk sınırının daha ne kadar aşağısına çekileceğini gösterecek. Tıpkı öncesinde Mursi’nin sandık meşruiyetinden gelen kan ve zindanların meşruiyeti gibi, tıpkı Suriye’de Esat’ın birkaç hafta sonra kazanacağı sandık meşruiyeti gibi, tıpkı AKP iktidarı meşruiyeti gibi, tıpkı Tunus tıpkı Cezayir; bu bölgenin tarihsel seçim demokrasisinde tıpkı Mübarek, Kaddafi, Bin Ali ve diğerleri gibi.

“Düzelmez ise bunu da deviririz”

Sisi, sandık meşruiyetini de kazanmadan önceki bir yıla yakın iktidar diliminde Mahalla ve birçok sanayi kentte devam eden işçi grevleri ve eylemlerin sayısında bir düşüş yok. Mısır hekimleri aylardır süren grevlerine devam ediyor. Gazeteciler, memurlar, tren işçileri ve sayamayacağım birçok işçi grevi ve eylemi devam ediyor. Devlet “İslami terör” ile savaşırken yüzlerce kişi açlıktan, binlercesi hepatitten ölüyor. İnsanların tek ağızdan, Sisi’yi kast ederek,  “düzelmez ise bunu da deviririz” diyor. Devrimciler ise “başka şansı yok, halk gene ayaklanacak, ama bu sefer daha sert olacak çünkü devletin varlık-yokluk savaşı olacak” diyor. Bütün bu güçler ve yanında büyük kentlerin yoksul gençliği, süreç dâhilinde birleşmenin ve örgütlenmenin farkına varıyor. Yalnız, herkesin anladığı gibi, “devrim bir günde zafere ulaşamaz, sabırlı bir mücadele gerektirir”, “Şimdi devrimin ortak söylemini oluşturma zamanı” kanaati ağır basıyor.

Sandık meşruiyeti kavramının yenilgisine doğru

Seçimin ilk iki gününde karşıdevrim güçleri ağır bir darbe aldı. Sonucu belli olan bu seçim Mısır halkının pek ilgisini çekmedi, boykottan ya da sonucu belli olan bir seçimin kuyruğuna girme tembelliğinden sandığa gitmeyenlerin sayısı herkesi şaşırttı, seçimler bir gün daha uzatıldı; daha fazla oy ve daha fazla kan için. Devlet medyası tam çılgına döndü, “nasıl olur da bütün bu desteğe rağmen bütün bu propagandaya rağmen insanlar Sisi’ye meşruiyet kılıcını vermeye gitmez” diye korkularından korku salmaya başladılar. Devrimci Sosyalistler Hareketi, Hamdin’e seçimden çekilme çağrısı yaptı ve tablo devletin hesaplayamadığı bir yenilgiye doğru gidiyor; sandık meşruiyeti kavramının yenilgisine doğru.

Sandığı boykot edelim etmeyelim, demokrasiye inanalım inanmayalım, bu dönemde yenilmiş hissedelim galip hissedelim; bu demokrasiye, bu devletlere ve rejimlere karşı üç yıldır bölgeyi çalkalayan halk ayaklanmalarına inanalım inanmayalım, bu tablonun devam etmemesi için yıllardır mücadele veren bu bölgenin halkları, daha sert bir çatışma sürecine, bu “ordu-siyasal İslam” çatışması üzerinde kurulan iktidarlar ile bir varlık mücadelesine girecek. Mısırlı devrimcilerin şu an yaptığı gibi kendimizi önümüzdeki yıllardaki daha büyük çatışma günlerine hazırlayalım.

Salma’nın daha iyi yaşayacağı bir dünya için; Aiş, Hurriya, Adala İctima’ia!

*28 Mayıs 2014

Nicola Saafin

 

Sisi seçim kampanyası posteri ve Ocak 2011'de devrimciler tarafından yakılan Mübarek partisi ana binası (Ulusal Parti)

Sisi seçim kampanyası posteri ve Ocak 2011’de devrimciler tarafından yakılan Mübarek partisi ana binası (Ulusal Parti)

Yoruma kapalı