Zaman zaman iplerin kopma noktasına geldiği demokratik diyalog ve müzakere sürecinde, uygun koşulları yaratmak üzere KCK tarafından sürecin başında alınan PKK gerillalarının sınır dışına çekilmesi kararı, AKP hükümetinin beklenilen adımları atmaması üzerine geri çekmişti. Atılan bu ve benzeri adımlara rağmen sağlanan koşulları kendi politikaları doğrultusunda kullanan AKP hükümeti, sürekli biçimde gelinen noktada yine adım atılması için PKK gerillalarının bütünüyle sınır dışına çekilmesi konusunu gündeme getirmeye başladı. Daha önce iyi niyet göstergesi olarak atılan bu adımı boşa çıkaran AKP’nin öne sürdüğü bu yönlü söylemler ile sürecer yaklaşımı ve niyeti konusunda KCK Yürütme Konseyi üyesi ve Halk Savunma Merkez (HSM) Karargah Komutanı Murat Karayılan, Kürtçe yayın yapan günlük gazete Azadiya Welat’a önemli açıklamalarda bulundu. Kendisi ile yapılan söyleşide “çözüm süreci” denilen sürecin iki yıla yakın bir süredir devam ettiğini ama bunun artık çözüm süreci olmaktan çıktığının altını çizen Murat Karayılan, şiddetli çatışmalarla geçen 2012 yılının ardından, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Mart 2013 Newroz’unda yayınladığı deklarasyonu hatırlattı. Karayılan’ın sözleri şöyle;
”Bu deklarasyon öncesi bizimle defalarca tartışmalar yürütüldü. Heyet iki kez yanımıza geldi ve Önderliğin yanına gitti. 8 Mart 2013’te biz Yürütme Konseyi olarak toplantı yaptık ve sürece tamamen dahil olduk. Devlet de bunu bu esas üzerinden kabul etti. Zaten Önderlik, ‘Siz de, devlet de kabul etmeli’ diyordu. Deklarasyon böyle yayınlandı. Denilebilir ki, 2013 deklarasyonu her iki tarafın kabulü üzerinden açıklandı.
Deklarasyon ardından bizzat ben basın karşısına geçip, ateşkes ilan edeceğimizi söyledim. Aynı yılın 25 Nisan’ında çözüm yolunu üç aşamalı olarak gösterdik. AKP yetkilileri bu toplantıya ilişkin açıklamalarda bulundu ve reddetmediler. Öyle görünüyordu ki kabul etmişlerdi. Daha sonra ateşkes ilanı alınıp, gerilla sınır dışına çekildi. İkinci aşamada yasal tedbirler alınması noktasında devletin bazı adım atması gerekiyor, bunun sonrasında ise üçüncü aşama olarak normalleşmeye geçilecek.
Eylül 2013’te geri çekilme sürecinin durdurulmasının nedeni devletin ikinci aşamanın gereklerini yerine getirmemesi oldu. AKP çözüm süreci için bugüne kadar tek bir şey yapmadı. Tek bir şey yaptılar. Bir kanun çıkarttılar. AKP bir bütün olarak seçim hesabıyla yaklaşıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri vardı. Kazanıp kazanmayacağı net değildi. Çatışmasızlık sürecinin devam etmesini istiyorlardı. Kürt tarafı ise bir adım atılmasını istedi. Onlar da kanun çıkardı. Çerçeve yasası dışında herhangi bir yasal tedbir geliştirilmedi. Pratikte de gerekenler yapılmadı. Ayrıca ateşkes için gerekli koşullara da uymadılar.
AKP zihniyetinde çözüme yer olmadığı için aslında hükümet adım atmadı. Eğer onların zihniyetinde çözüme yer olsaydı, adım atarlardı. Atmadılar. Zihniyelerinde Kürtleri oylama ve zayıflatma var.
Hükümetin amacı süreci zamana yayarak tasfiye etmektir. Ateşkes sürecinde devletin yerine getirmesi gereken şartlar var. Birincisi, yeni karakollar yapılmamalı. İkincisi, Kürdistan topraklarını sular altında bırakan, özünde gerillanın manevra alanını daraltma amaçlı barajlar durdurulmalı. Yine, askeri yolların yapımından da vazgeçilmeli
İlkin hareket olarak bu şartları ortaya koyarken devlet buna hayır demedi. Ancak daha sonra ısrarla karakol yaptılar, askeri barajları öne çıkardılar. Diğer bir ifadeyle ateşkesi ihlal ettiler ve kendilerini savaşa hazırladılar. En önemlisi de, biz Kuzey’de ateşkes ilan ederken AKP hükümeti Temmuz 2013’te Rojava’ya karşı savaş ilan etti. Başlangıçta Suriye muhalefetindeki bazı gruplar eliyle bunu yaptı ama önlerinde yine DAİŞ vardı. Yani onların eliyle Rojava’nın üç kantonuna karşı savaş ilan etti. Bu savaşın halen sürüyor. Çünkü kantonların örnek olmasını istemiyorlar.
İngiltere, İspanya, Belçika, İsviçre, Latin Amerika, Kanada, Hindistan ve Rusya’da benzer sorunlar nasıl çözüldüyse Türkiye’nin de çözüme gelmesi gerekiyor. Çözüm ise özerkliktir.
‘Gerilla nasıl teslim olur’ gibi bazı cümlelere, Yol Haritası denilemez. Bu anlamda çözüme dönük bir Yol Haritası’nı görmedik. Yol Haritası, nasıl bir yola girileceği ve yürüneceğini gösterir. AKP’nin Yol Haritası ise çözüm içermiyor. AKP’nin istediği PKK’nin kendisine ‘Harakiri’ yapmasıdır. Bizden istediği budur ama bu mümkün değil. Barış konusunda her gün çalışan, ısrar eden Sırrı Süreya Önder, Selahattin Demirtaş’a karşı linç girişimleri başlattılar. Biz nasıl Önder ve Demirtaş’ı linç etmeye kalkanlara inanacağız. Bunların niyetlerinde barış olsaydı bu insanların üzerine bu kadar gitmezlerdi, HDP’yi bu kadar hedef haline getirmezlerdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet yetkililerinin kullandığı üslubu eleştiriyoruz.. Erdoğan’ın kullandığı uslüp ile HDP, CHP, sivil toplum örgütleri ve çözümden yana olan herkese saldırıyor. Kürtler üzerine hesap yapıyor. İstiyor ki tüm Kürtler ona katılsın, irade sahibi olmasın. Bu şekilde çözüm gelişmez.
Çözüme yanaşmayan AKP, çatışmayı da istemiyor. AKP’nin stratejisi genel seçimlere çatışmasızlık ortamında girmektir. Seçimlerden sonra ise esas tavırlarını ortaya koyacaklar. Hatta seçimlerin ardından bize sönük bir saldırı başlatılacağı şüphesi de taşıyoruz. Bir sertleşme yaşandığını söyleyebiliriz. Bu sertlik bizim geri adım atmamız için bu yapılıyor. Taktiktir. Altı ay daha zaman kazanmak istiyor. Zaman kazanma manevralarıdır. Ortada bir şey yokken, gürültü çıkarıyorlar
Kobanê’ye yönelik katliam tehdidi sonrası hükümet tarafından sürecin sonlandırılmasına dönük bahane olarak 6-8 Ekim olayları kullanıldı. Kürtlerin, AKP’nin şiddetini görüp, Kobanê’yi sahiplenmek için refleks göstermesi, ulusuna ve kendisine sahip çıkma refleksi olması açısından çok değerlidir. Bu bir direnişti. Neden böyle oldu? Cevabı açık: Sebebi Erdoğan’dır.
Kobanê olayları sonrası kamu düzeni ile herkesin teslim olmasını istiyorlar. Kürtler artık teslim olmaz. Hiçbir yerde teslim olmaz. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın ‘Sürece mecbur değiliz’ diyor. Sanki biz çok muhtacız. Öyle değil. Şimdi Kürt siyasetinin eli, her zamankinden daha güçlüdür. Bülent Arınç ve devlet yetkililerinin tümü bilmeli ki PKK’nin seçenekleri çoktur. Hele Kürt sorununun tüm hacmiyle gündeme girdiği, kamuoyu kazandığı bu dönemde, tüm eski bariyerler yıkıldı. PKK bu dönemde hiç kimseye muhtaç değildir. Ama kuşkusuz Kürt halkı ve Türkiye halkı, barışa, kardeşliğe, dostluğa, birlikte yaşama ihtiyaç duyuyor. Ama herkes bilmeli ki kimsenin AKP’ye ihtiyacı yok.” (DİHA)