Tam Kobanê ile küresel çapta bir dayanışma seferberliğinin yapıldığı bir günde, hatta kimilerince “Kürt birliğinin” ilan edildiği bir ortamda Rojava’da karşı devrim tehlikesinin oluştuğunu iddia etmek, kulaklara garip gelebilir. Ancak son haftalardaki gelişmeler bazı soru işaretlerine neden oluyor ve ikirciksiz dayanışma bu soruların sorulmasını gerekli kılıyor.
Öncelikle Duhok Antlaşması hakkında taraflardan gelen çelişkili açıklamaların soruları tetiklediğini belirtmeliyiz. KCK ile PYD, TEV-DEM ve ENKS arasında yapılan antlaşmanın önemli olduğunu ve “daha fazla zaman kaybetmeden ulusal kongreye gidilmesi gerektiğini” belirtiyorlar. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat gene de “Rojava’nın desteğe ihtiyaç duyduğu temel nokta, kantonların ve devrim iradesinin tanınmasıdır” vurgusunu ve “Kanton sistemi, Rojava’daki tüm Kürtlerin sistemi olduğu kadar, Rojava Kürdistan’ında yaşayan tüm halkların ve kültürlerin de demokratik sistemidir” anımsatmasını yapmayı gerekli görüyor.
Bu vurgu ve anımsatma, Rojava’daki kanton sisteminin IKBY hükümeti ve parlamentosu tarafından tanındığı ilân edilse de, henüz bu tanımanın gereklerinin yerine getirilmediğine işaret ediyor. Barzani’ye yakın kesimlerden gelen yorumlar, bu kanıyı güçlendiriyor. Örneğin Rudaw’dan Rebwar Kerim Weli şöyle yazıyor: “Türkiye tarafından koridor açılması ve Rojava partilerinin Duhok’ta anlaşması, Barzani ve Türkiye arasındaki ilişkilerin bir üst dereceye ulaşmasına neden oldu. Öte yandan, PKK’nin Rojava Kürdistan’ındaki despotizmine son verilmesini sağladı.” Bu alıntıda önemli olanın söyleyenin değil, söyletenin olduğuna dikkat çekmek isteriz.
“PYD diktatörlüğünden” ilk bahsedenin kim olduğunu unutmadık henüz. Ayrıca yoksul halkın kendini yönetmesinin kimler için “despotizm” olduğunu vurgulamaya da gerek yok. Peki, şimdi değişen ne? Êzidîleri DAİŞ’e savunmasız bırakarak geri çekilenler, şimdi ne oldu da, Kobanê’nin “kurtarıcılığına” soyunuyorlar -bunca zaman sonra? Rojava’da merkezi bir hükümet mi kurulacak, kurulursa kantonların statüsü ne olacak? Üzerine anlaşıldığı açıklanan ortak “Kürt Savunma Gücü” nasıl şekillenecek ve komuta kademesinde kim belirleyici olacak? Rojava’da toplumsal karşılığı olmayan partiler hangi meşruiyete dayanarak yönetimde böylesine geniş yer alacaklar? Toplumsal, iktisadî ve siyasî olarak birbirlerine taban tabana zıt iki çizgi nasıl “birlik” kuracak ve bu “birlik” yoksul Rojavalılara ne getirecek?
DAİŞ saldırısı altındaki Rojava, egemenlerce “stratejik düşman” olarak görülmektedir. Bu nedenle karşı devrim girişimleri şaşırtıcı değil. Hoş, Kandil’de kadın gerillalar, Rojava’da YPJ olduğu müddetçe, KCK ve PYD’nin “abdestinden” şüphe duymayız. Tutarlılıklarına güvenimiz tam, dayanışmamız ikirciksizdir. Ama tehlikelere ve tuzaklara dikkat çekmek de, bu dayanışmanın olmazsa olmaz gereğidir. Dayanışmanın bir diğer gereği ise, neyin ne olduğunu söylemektir. Kanımızca Duhok antlaşmasının orijinal metninin yayınlanması ve dayatmaların neler olduğunun açıklanması, bilhassa karşı devrimin geri püskürtülmesi için gerekli olan küresel dayanışmanın daha güçlü örülebilmesini sağlayacaktır.
Özgür Gündem