Şehrin Marksist bir analizi – Ayhan Kavak

Yerel seçimde kentine, parkına, doğasına ve bilcümle yaşam alanına sahiplenmeye yönelenlerin, kapitalizmin kentleri işgaline “dur” demenin temel argümanlarını edinmeleri gerekmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önümüzde yerel seçimler var. İktidar ve devlet odaklı kötülüğe karşı alternatif yaratanların kentlerine sahip çıkmasının mücadelesi verilecek. Tam da böylesi anlarda kentlerin neyi anlattığını sorgulamak önem kazanır. Yoksulluk ve yoksunluk üreten mekanlarda insan faktörünün ötelenme alanına dönüşen bir kuşatılma trajedisidir. Kentlerden ilçelere değin rantiye kapısı haline gelen Tokikentler, mekanın gaspı anlamına gelmekte. Kent sömürü alanıdır! Kent demek insanlığa dayatılan yabancılaşma mefhumunun sirayet ettirilmesi demektir. Kentlerde yükselen soğuk gri binalar, AVM, plaza ve çok uluslu şirketlerin daha fazla kar elde etmek için yaşam alanlarının işgaline delalettir.

Ahvaller böyleyken, kent ve metropollerin asıl sahiplerinin yaşanacak sağlıklı ortam yaratmada mekanlarına sahip çıkmaları elzemdir. Kent sosyolojisinin ibresini toplum ve hayata dair güzelliklere erişiminin yol ve yöntemini somutluğa kavuşturmaya çevirmekte fayda var. Kentlerde insan değeri düşerken, nesnelerin değerinin yükselmesi ne yaman çelişkidir. Mevcut sorunsalın kavramsal boyutta tartışmaya açılarak, kent politikaları oluşturmak yakıcılığını korumakta. Günümüzde kent politikaları üretiminin iktidar odaklarına bırakılması, kuşatılmışlığa teslim olmayı getirmekte, kentsel gelişimlere duyarsızlık göstermek mekanın kaybedilmesine sebebiyet verir.

İşte Phoenix Yayınları’ndan çıkan, Andy Merrifield’in kitabı yaşananları sistemleştirmesi açısından faydalı bir kaynak. “Şehrin Marksist Bir Hikayesi” alt başlığını içeren “Metromarksizm” kitabı böylesi sorunları değerlendiren önemli bir eser. Şehrin salt kapitalizm için değil, bilakis Marksizm için de işlevsel rol oynadığı izleğinden giderek, mekanın diyalektik doğasını izahta kavuşturmayı soruşturmakta.

Mekan olarak kentlerin görünmeyen arka sokaklarındaki insanlığın çığlığını duyurması ve yaşanılan mekanlara ne türden devrimci müdahale edileceğinin ipuçlarını Marx ve Engels’ten başlayarak Walter Benjamin, Henri Lefebvre, Guy Debord, Manuel Castells, David Harvey ve Marshall Berman’ın kuramları ve yaşamlarını harmanlayarak ön açıcı bir metin hazırlamış.

Yazar Andy Merrifield, eleştirel perspektifle yazdığı eserinde, dönüştürülmüş ve yenilenmiş bir şehir hayatı hakkını serimlemekte önümüze. Kent yaşamının dinamik sürecinin canlandırılmasında başarılı olduğu kuşku götürmez. Kapitalizmin gündelik hayatı sömürmesi ve kentlere sirayet ettirilen Taylorcu robotlaştırmaya inat, sokakların siyasetini alternatif hale getirmeden mustarip bakış açısıyla Metromarksizm eserinin çatısını kurgulamış.

Marx’ın düşünce sistematiğinde merkezi bir rol oynamayan kent olgusunun asıl Engels’te açığa çıkmasını, Manchester gözlemleriyle belirginlik kazandığına tanıklığa çağırıyor. Gerçi Engels’te kentin sorunlarının, devrimin sorunları çözülene değin ertelenmesi yakalansa dahi, mevcut evrilmeye temel oluşturmasının ayırdına varıyoruz.

Metropolün dokusunu, sanayileşme ve kentleşme sürecinde modernitenin diyalektik deneyimini ilk anlayanın W. Benjamin olduğunu öğrenmek ilginç geldi. Lefebvre, Debord, Castells, Harvey ve yakın zamanda kaybettiğimiz Berman’ın bakış açılarıyla yaşanılan mekanların yeniden üretilmesinin bir hak olduğunun altı çizilmekte. Kapitalist şehre karşı mazlum ve madunların yaşam alanlarının hakkaniyetle üretilmesinin reçetesi hoyrat saldırganlık olan Tokikentlerle olmayacağının da ayırtına ulaşmak kabil elbet. Mevcut kentlerin yaşanılacak ortamlara dönüştürülmesi tartışmaya açılırken, yazar Andy Merrifield, kentlerde Hegel’in gece uçan Minerva’nın  Baykuş’una karşılık, engin gün ışığında da uçabilen gece kuşunu düşlemekten geri durmaz.

Hasılı, zengin deneyim ve tartışmalar ışığında kitabın okunması kazandırıcı bir edim olacaktır. Kentlere sahip çıkmaya koyulan insanlığın ufkunu genişleteceği kanısındayım. Yerel seçimde kentine, parkına, doğasına ve bilcümle yaşam alanına sahiplenmeye yönelenlerin, kapitalizmin kentleri işgaline “dur” demelerinin temel argümanlarını edinmeleri elbette çok önemli. Kent ve mücadele alanları hakkında bilgi birikimimizi artırmak istiyorsak, And Merrifield’in Phoenix yayınlarından çıkan “Metromarksizm” kitabını okumak gerek.


DR.AYHAN KAVAK /
 Diyarbakır D Tipi Cezaevi

Bu yazı Yeni Özgür Politika Gazatesi’nden alıntılanmıştır.

Yoruma kapalı