Çin füzeleri – Gaye A.

Çin, aktif bir dünya politikası yürütüyor gibi görünmese de ABD’nin etki alanını daraltma ve kendi cephesini koruma/güçlendirme ile ilgili konularda, ortağı Rusya kadar yüksek sesli olmayan ama istikrarlı bir biçimde tutum alıyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden biri olan Çin, örneğin Suriye’ye müdahalenin önlenmesi konusunda Rusya ile birlikte aldığı kararlı tutumla, Suriye aleyhine bazı kararların çıkmasının engellenmesi ve olası bir askeri müdahalenin önüne geçilmesinde etkili oldu. Rusya ve Çin daha önce de, BM Güvenlik Konseyi tarafından Esad’a karşı hazırlanan üç tasarıyı reddetmişti.

BM’de yaşanan tıkanma ancak Eylül ayının sonunda, Suriye’deki kimyasal silahların imhası üzerine hazırlanan taslakta oy birliğine varılması ile aşılabildi. Buna göre Suriye’nin gelecek yıl ortasına kadar kimyasal silahları imha etmesi gerekiyor. Esad’ın kabul ettiği bu tasarıda Suriye’ye karşı bazı yaptırımlar bulunsa da askeri operasyon seçeneğinin kesinlikle yer almadığını belirtelim.

Erdoğan’ın hüsranı

ABD ile rekabet halinde olan Çin ve Rusya’nın, ABD’nin Ortadoğu’daki saldırgan politikasına engel olma çabaları bugün için karşılığını buldu diyebiliriz. Şimdilik BM, Esad’ın sözünü yerine getirip getirmeyeceğini bekliyor. Suriye ile savaş için fazlasıyla heveslenen ve BM’den beklediği karar çıkmayınca planları suya düşen Tayyip Erdoğan ise öfkesinden olsa gerek, başına iş açacak adımlar atıyor. Çin ile ilişkilerini sıkılaştırarak ABD’yi telaşlandıracağını ve Suriye konusunda biraz daha aktif davranmaya teşvik edeceğini düşünen Erdoğan işe, füze ihalesi ile başladı.

BM’nin Suriye kararından bir ay gibi çok kısa bir süre geçmesinin ardından bir savunma füzesi ihalesi gündeme geldi. Aslında, yıllardır yürütülen ihale çalışmaları, ne hikmetse birden hızlandırıldı. Başbakan Erdoğan “en uygun teklifi sundukları” gerekçesiyle ihalenin Çinli bir şirket olan, üstelik ABD’nin ambargo listesinde bulunan bir şirkete, CPMIEC’e verileceğini açıkladı.

Çin füzeleri gerginliği

İhalenin Çinli firmaya verilmesi; bazı yayın organlarında ileri sürüldüğü gibi Erdoğan’ın, yıllardır çabalamasına rağmen bir türlü Ortadoğu’da istediği ölçüde denetim kuramayan, şimdi de ekonomik krizle karşı karşıya olan ABD’ye sırtını döndüğü anlamına gelmiyor. Çünkü Erdoğan’ın açıklamasının ardından bir ay geçmiş olmasına rağmen ihale hâlâ nihai olarak tamamlanmış değil. Bu bulanıklığa bakıldığında anlaşılan şu ki Erdoğan, Suriye konusunda beklentilerini karşılamayan ABD’ye sadece gözdağı vermeye veya bilmediğimiz bir pazarlık masasında onu zorlamaya çalışıyor. Açıklamalara göre, ABD ve NATO’nun damarına basmayı başardığı ise bir gerçek.

Füze konusunda ilk açıklama NATO Daimi Temsilciler Konseyi’nden ve Askeri Komite’den geldi: “NATO’nun radarları, uyduları, AWACS’larından [havadan uyarı ve kontrol sistemi] yararlanmadan kendi imkânlarınızla kullanırsınız.” Ayrıca açıklamalarda, Çin’den alınacak savunma füzesi sisteminin,  NATO’nun Link 16 adlı askeri veri paylaşım ağına kesinlikle entegre olamayacağı belirtilmiş. Erdoğan ısrarla sistemin uyumunun mümkün olacağını söylese de NATO’nun “teknik bir imkânsızlık”tan başka bir şeyi kastettiğini görmek gerek. NATO, tabii ki Çinli bir firmanın kendi sistemine erişmesine izin vermeyecek ve işte bu yüzden böyle bir entegrasyon asla mümkün olamayacak.

ABD  Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin açıklaması ise,  ’nin Çin füzeleri almasından büyük endişe duydukları, Çin firması ile anlaşmanın sonuçlandırılması halinde Türkiye’deki Amerikan savunma yatırımlarının etkilenebileceği yönünde.

Sonuç olarak NATO ve ABD, Türkiye’nin restini görmüştür. Türkiye’ye açıkça “Sen bilirsin. İhaleyi Çin’e vereceksen, bundan sonra yaptığının sonuçlarına katlanırsın” demektedir. Erdoğan ise bir yandan “Ülkemizin bağımsızlık hakkına müdahale ettirmeyiz” diyerek “kahramanca” yaptığının arkasında durduğunu gösterirken, diğer yandan da Batılı firmaların yeni teklifleri alınmaya başlandı bile.

Temel misyonu Türkiye sermayesinin çıkarlarını korumak olan AKP hükümetinin, ekonomik, politik, askeri, kültürel vb bin bir türlü bağla bağımlı olduğu Batı dünyasından kopması söz konusu bile edilemez. AKP, bir blöf yapmış gibi görünüyor. Ama bu kadar kaba ve hesapsız yapılan bir blöf, ABD ve Avrupa ile adım adım gerginleşen ilişkileri daha da bozma ve AKP iktidarının altındaki halıyı çekme olasılığını akla getiriyor.

Yoruma kapalı