Kıvılcımlı Enstitüsü kurucularından Ahmet Kale tarafından uzun yıllara dayanan titiz bir çalışmanın ürünü olan Hikmet Kıvılcımlı Külliyatının bibliyografisi Bilim ve Gelecek Yayınları tarafından yayınlanıyor. Kitabın sunuş ve giriş yazısını siz okurlarımız ile paylaşıyoruz.
GİRİŞ
Kıvılcımlı Külliyatı deyince, tespit edilmiş ilk yazısı olan 1925 tarihli “Aydınlık Fevkalade Gençlik Nüshaları”nda çıkan Ahmet Tevfik imzalı “Türk Gençliğinin Sınıfi Mevkii” yazısından, en son yazdığı mektuplara [Sıkıyönetim Mahkemelerine, Brejnev’e, Eşine] kadar irili ufaklı 50.000 (elli bin) sayfaya ulaşan bir el yazısı birikimden söz etmiş oluyoruz.
Bu külliyatı önce muhafaza edip, sonra da tasnif ederek bizlere ulaştıran Fuat ve Latife Fegan çiftine teşekkürle başlamak istiyorum. Her ikisinin de emeklerine sağlık.
Kıvılcımlı ölüm döşeğinde yatarken yanında olan iki kişiden biri olan Fuat Fegan (diğeri Ahmet Camuşçuoğlu’dur) Kıvılcımlının son günlerinden şöyle bir not aktarıyor:
“NOT
“1 Mayıs”, “Devrim”, “İşkence”, “Proletarya” başlıklı şiirler bulunan kağıdı Belgrat’ta vermişti. Bu arada ayrıca “25. Yıl Marşı” ve “Kızıl Cenaze Marşı”nı bana yazdırdı. “25. Yıl Marşı”nın eski yazı orijinali yanındaydı.
“Bunları verir ve yazdırırken: “Kafamda ne var, ne yok, giderayak sağıp bırakayım” demişti.
12.5.1977”
Son nefesinde bile insanlığa bir şeyler bırakmaya çalışan büyük devrimcinin eserlerini tanıtmak gibi çok önemli bir işe koyulduğumda hem bir korku, hem de mutluluk ve heyecan yaşıyordum. Korkuyordum çünkü dünyaya gelmiş birkaç büyük ustadan biri olan Kıvılcımlı’nın her biri ayrı bir değer olan eserlerini yeterince doğru tanıtamazsam, bu zor işin altından kalkamazsam diyordum. Bugün bu kitap elinizde olduğuna göre, korkumu aşmışım demek ki.
Mutluluk ve heyecan da duyuyordum çünkü 16-17 yaşında görüşleriyle tanıştığım bu büyük devrimcinin hem görüşlerini, hem de insani özelliklerini örnek almaya çalışmış bir izleyicisi olarak, önce bütün eserlerini yayınlayan bir yayınevinde (Sosyal İnsan Yayınları) yönetici olarak 5,5 yıl geceli gündüzlü çalışma azmini başarmıştım. Şimdi de bu eserlerin özet halleriyle genç kuşaklara tanıtılması işini üstlenmiştim. Yayınevi yöneticiliğini ne ölçüde başardığımın takdiri yayınlanan kitaplara bakarak değerlendirilebilir. Külliyatı tanıtmak için de bu kitapla karşınızdayım.
Kıvılcımlı Külliyatı üzerine bir tanıtma çalışması yapma fikri Sosyal İnsan Yayınları yöneticisi olarak eserleri yayınlamaya başladığım sırada amaçlarım arasındaydı. Daha önce yayınlanmış eserleri belli bir sıra içinde “Bütün Eserler” formatında yayınlayıp, bütün enerjimizle yayınlanmamış kitaplara girişme fikrimiz vardı. Yine de Kıvılcımlı tarafından tamamlanmış, içindekiler sıralaması bile yapılmış Bergsonizm eserini yeni yazıya aktartıp bastık 2008 yılında.
Yayınlanmış eserlerin derli toplu biçimde yeniden ve sıralı olarak basılması 2011 Temmuz ayını buldu. Yayınlanmamış kitapları gündem etmemiz gereken bir döneme gelmiştik ki, yayınevinin finansörü ile yollarımız ayrıldı. Ayrıntılarını ilerde yazacağım “Bir Yayınevinin Öyküsü”nde açıklayacağım için şimdilik bu belirleme ile yetiniyorum.
Yayınevinden çıkarılmıştım ama hem eserlerin derli toplu tanıtılması, hem de yayınlanmamış eserlerin yeni harflere çevirtilerek yayınlanması görev olarak duruyordu. Yayınevi çalışmaları sırasında tanışıp kaynaştığımız arkadaşlarla, “Kıvılcımlı’yı daha derinden öğrenmek” amaçlı okumalara başladık. 2,5 yılı aşkın bir süredir aksatmadan sürdürdüğümüz bu okumalar, önce Kıvılcımlı Gönüllüleri adıyla sürerken 2014 Ağustos sonunda kurduğumuz Kıvılcımlı Enstitüsü Derneği’ne de temel teşkil etti.
Okumalarımızı sürdürürken 2013 Şubat ayında SDP (Sosyalist Demokrasi Partisi)’nin yayın organı GELECEK Gazetesi’nden haftalık yazı yazma teklifi aldım. Orada haftalık güncel konularda yazarken aklıma Kıvılcımlı Külliyatını o gazete aracılığıyla tanıtmak geldi. Kitap tanıtımlarına GELECEK Gazetesi’nde başlamış oldum. Bu kitap yayınlanana kadar da yayınlanmaları sürdü tanıtımların. Aynı yazıların bir kısmını ara sıra yazdığım İstanbul Gerçeği adlı internet gazetesinde ve yakın zamanlarda yazmaya başladığım Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi (SYKP)’nin Siyasi Haber sitesinde de yayınladık.
Yazıların kitap olarak yayınlanması çeşitli nedenlerle gecikti. Gezi Direnişi içinde aktifçe yer almam bir süre yazmamı dahi kısıtladı. Daha sonra forum çalışmaları zamanımın bir kısmını doldurdu. Bu arada İstanbul’dan bir süre uzaklaşıp, Nazilli’deki bir arkadaşımın sağladığı imkanlarla aralıksız epey yazdım. Kendisine teşekkür borçluyum.
Nihayet 2014 yılının Temmuz-Ağustos ayları da Kıvılcımlı Enstitüsü Derneği’nin kuruluş çalışmalarına konsantre olmakla geçti. Eylül başından bu yana yeniden yazıların başına oturup, kitabı 2014 İstanbul Kitap Fuarına yetiştirmek üzere çalıştım.
Kıvılcımlı Külliyatı ilk defa tanıtılmıyor. Daha Ocak 1977’de Fuat Fegan “Dr. Hikmet Kıvılcımlı Bibliyografyası” başlığıyla 78 sayfalık bir kitap yayınlamıştı. Bu kitapta ayrıntılı bir döküm vardı. Sadece yayınladığı kitaplar değil, çeşitli dergilere yazmış olduğu çok sayıdaki makalenin, birçok yerde yapmış olduğu konuşmaların sıralanması da vardı. Tarih ve yer de belirtilerek yapılan bu çalışmadan çok yararlandığımı söylemeliyim. Zaten Kıvılcımlı’nın eserleri hakkında bilgilendirmenin öncüsü ve ana kaynağı da Fuat Fegan’dır. İlerde yayınlamak üzere hazırlık yaptığımız Kıvılcımlı Arşivindeki mikrofişlerde bulunan “OA DOSYASI” adlı belgelerin bir yerinde Kıvılcımlı ile aylar boyu yalnız kalan A. Camuşçuoğlu’nun “Kurucu Derleniş Komitesine Rapor” başlıklı yazısında Kıvılcımlı’nın F. Fegan’a bakışı için “(H)’den[F. Fegan’ın o zamanki kod adının kısaltılmışı] daima sitayişle bahsederdi. Onun muntazamlığını, disiplinini ve teorik bilgisinin zenginliğinden bahseder ve beni, yazılarımda benle düzelten tek isim o derdi.” (adı geçen dosya, Word metin s. 7)diyor.
Bu yüzden bu giriş yazısında da, içerdeki metinde de sık sık ve sitayişle bahsedeceğiz. Bu sitayişimiz onun arşiv üzerindeki çalışmalarına dönük. Yoksa ilerde başka çalışmalarımızda açıklayacağımız gibi, onun da Latife Fegan’ın da ilerdeki çalışmalarına ve kimi belirlemelerine dönük köklü eleştirilerim var.
1977 Ocak ayında Bibliyografya’yı yayınlayan F. Fegan çalışmalarını sürdürür ve daha 1 yıl geçmeden daha ayrıntılı bir biçimde “Dr. Hikmet Kıvılcımlı Arşivi ‘Yurtdışı Kataloğu’nu” hazırlar. Burada daha sonraki çalışmalarının dökümü de yer alıyor. Bu çok önemli çalışmanın “SUNUŞ” bölümünü olduğu gibi aktarmayı yararlı buluyorum:
“SUNUŞ
“1971 yılı başlarında Dr. Hikmet Kıvılcımlı bir ara Emine Kıvılcımlı’ya ait olan Gülistan Sokak’taki evi terke etmiş ve birkaç hafta Laleli’de bir otelde kalmıştı. Evi terkediş nedeni Emine Hanımın telefonla bana hakaretler yağdırması ve o sıralardaki kaçak durumumu polise ihbarla tehdit etmesiydi. Kıvılcımlı’nın evi terk ederken;
“-Bitsin bu zindan hayatı artık!” dediği de söylenir.
“Polise ihbar tehdidi söz konusu olduğu için, Kıvılcımlı’nın da önerisiyle birkaç gün evden uzaklaşmak zorunda kalmıştım. Daha sonra eve döndüğümde, bir köşede duran, çeşitli yazı ve kitaplarla dolu iki çuval gözüme ilişti. Emine Hanımın evini terk ederken Kıvılcımlı önemli bulduğu yazı ve kitaplarını alıp bize getirmişti.
“İlk karşılaşmamızda:
”- Ne yapalım şimdi bunları? diye sordum.
“- Bir yerde saklayın işte” dedi.
“Çok geçmedi 12 Mart ve sıkıyönetim dönemi bastırdı. Çuvallar 12 Mart zılgıdından bin bir güçlükle kurtarılabildiler.
“Belgrad’da karşılaştığımız zaman Kıvılcımlı’nın ilk sorduğu sorulardan biri çuvalların durumuydu. Olumlu cevabıma çok sevindi. Onları yurtdışına çıkarmanın her halde en doğru hareket olacağını söyledi.
“Kıvılcımlı’nın bu vasiyeti yerine getirilmiştir. Emine Kıvılcımlı’ya verilen Romanlar hariç, geri kalan malzemelerin önemli bir kısmı daha 1971 sonları ile 1972 başlarında yurtdışına çıkarılmış, Türkiye’de kalan az bir miktar malzeme de daha sonra alınmıştır.
“Yurtdışında bulunan ‘Dr. Hikmet Kıvılcımlı Arşivi’nin çekirdeği işte bu çuvallardaki malzemelerdir. Fakat sadece onlar değildir. 11 yılı doldurmuş olan bu süreden beri hayatımın hemen biricik çabası Kıvılcımlı’nın eserleri üzerinde çalışmalarımdır. Bu süre içerisinde Kıvılcımlı’ya ait tespit edebildiğim her yazılı şeyi ‘Arşiv’de derlemeye çalıştım. Böylece ‘Arşiv’in bugünkü hacmi çuvallardakinin birkaç katına ulaşmış bulunuyor.
“Kıvılcımlı’nın hayatı ve çalışması hakkında en ufak fikri olanlar, çuvallardan çıkan malzemelerin ne durumda olduğunu az çok tahmin edebilirler. Uzun yılların kahırlı yeraltı ve hapishane hayatı, her şeyden önce ekonomik sorunlar yaratıyordu. Sonra, yazıları polis ve gardiyan çapulundan kurtarma endişesi de söz konusuydu. Bu şartlar altında Kıvılcımlı, eline geçirdiği her kağıda –kimi zaman ambalaj kağıdına, hatta sigara paketine- notlar almış, düşüncelerini yazmıştır. Ayrıca, kağıdın her köşesini, mümkün olan en küçük eski yazıyla doldurmaya çalışmıştır. Bu notlar ve yazılarla dolu binlerce çeşitli ebat ve türden kağıtlar, yıllarca oradan oraya taşınmış, zulalarda muhafaza edilmiş, kimileri yangınlardan zor kurtarılmıştır.
“İşte ele aldığım zaman bu durumda bulunan malzemeler, yıllar süre titiz bir çalışmayla –orijinal düzenleri bozulmadan- yeniden tasnif edilmiş, belirli bir sisteme göre kutulara yerleştirilmişlerdir. Ayrıca, gerekli görülenlerin kopyaları çıkarılmıştır.
“Bu çalışma boyunca egemen olan düşünce şu olmuştur: Eldeki malzemeleri en rasyonel ve en basit biçimde sınıflandırmak ve onlara ulaşmayı eldeki olanaklar ölçüsünde kolaylaştırmak. Yoksa ‘Arşivcilik’ açısından bazı yönler tartışılabilir.
“Arşiv’in bazı bölümleri henüz ‘Tasnif Edilmemiş’ durumda bulunuyor. İlerde bunlar tasnif edildiğinde,’Katalog’un ilgili sayfaları yeniden düzenlenebilir. Ayrıca birkaç istisna hariç, yeni yayınların ‘Arşiv’e geçirilmesi 1977 başlarında son bulmaktadır” (Fuat Fegan 23 Aralık 1977)
Burada dikkat çeken 2 nokta var: Bunlardan biri “Çuvallar 12 Mart zılgıdından bin bir güçlükle kurtarılabildiler.” Cümlesinin açıklanmasıdır ki, bu açıklamayı da eşi Latife Fegan yapıyor. 2013 yılında yapılan “Dr. Hikmet Kıvılcımlı Sempozyumu”na sunulan “Bildiriler” kitabında geniş geniş anlatıyor Arşiv’in yurt dışına kaçırılış öyküsünü Latife Fegan.
İkinci nokta ise “Emine Kıvılcımlı’ya verilen Romanlar hariç…” ifadesi. Kıvılcımlı’nın metni muhafaza edilmiş 3 romanından biri olan “KURŞUNLU CAMİ MAHALLESİ”, Kıvılcımlı’nın sağlığında daktilo edilmiş, yurtdışına çıkan çuvallarda olması gereken bir metin. Biz onu F. Fegan’ın hazırladığı mikrofişlerde bulduk. Diğer iki roman olan “ KÖRDÖĞÜŞÜ” ve “TOPAL” isimli metinler de çok yakın yıllarda bir Kıvılcımlı gönüllüsü tarafından USTE’den fotokopi alınarak bize ulaştırıldı. Bunların dışında Emine Kıvılcımlı’da ya da başka yerde başka roman metinlerini duymadık. Bilenlerin, bulanların yardımcı olması dileğiyle yine Latife Fegan’dan kısa bir bilgi paylaşalım:
“1977 yılında Kıvılcımlı Yurtdışı Arşivi kataloğu yayınlandı. Biz bizim eve bırakılan o iki çuvaldan oluşan Arşiv’e Kıvılcımlı Yurtdışı Arşivi dedik. Çünkü bir de bir biçimde yurtiçi arşivi olmalıdır kanısındaydık. Doktor’un Emine Hanımla birlikte yaşadığı Göztepe’deki evinde bir zulası olduğunu biliyorduk. O zulanın akibetini bilenler vardır mutlaka. O yıllarda Emine Hanım’ın yakınında olan insanların bu konuda bilgisi olduğu kesindir. Nitekim Ankara’dan Günsal [Ünsal]Erdoğan adlı bir arkadaş, nasıl elde ettiğini pek bilmediğimiz, içinde elyazmaları bulunan bir zarfı İsveç’te bize ulaştırmıştı. İki çuvala ilave edilmiş tek katkı budur.
Tüm Arşiv’in mikrofişleri yapılmıştır. Birkaç nüsha olarak yapılan bu mikrofiş dosyalarından bir nüsha USTE’de vardır. Daha başka yerlerde de olacak” (Latife Fegan’ın “Kıvılcımlı Sempozyumu”na sunduğu bildiriden)
Yurtdışı Arşivi’nin son durumunu da yine ilk ağızdan paylaşalım:
“Son birkaç söz:
“USTE’nin Kıvılcımlı’nın eserlerini, elyazmalarını en iyi teknik olanaklarla korumak, malzemeyi araştırma yapmak isteyenlerin hizmetine sunmaktan öte bir sorumluluğu ve hakkı da yoktur. “Anlaşmanın, Kıvılcımlı’nın bir eserinin Batı dillerinden birine çevrilmesi koşulu gerçekleşememiştir ama burada biz de üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirememişizdir. Bu yalnızca USTE’nin başarabileceği bir iş değildir. Bu görev hala aktualitesini korumaktadır ve bu Sempozyum bile, Kıvılcımlı’nın artık Batı dillerinden birine çevrilmesi gerektiğini açıkça göstermektedir.
“USTE’nin bu malzemeleri nereden aldığı, kimden aldığı, kaç para ödediği gibi sorulara hesap sorulurcasına, hitap olmaması gerekir. Böyle soruların adresinin ben olduğum açıktır.
“Evet, yıllarca bazen tek başıma, bazen Fuat Fegan’la birlikte sorumluğunu taşıdığımız Kıvılcımlı’nın eserleri bugün, sosyalizm tarihinin önemli dokümanlarıyla birlikte ve kataloğlanmış bir durumda USTE’de araştırmacıların hizmetindedir ve en iyi teknik olanaklarla korunmaktadır. Kıvılcımlı o İki Çuvalı korumamızı isteyerek bize teslim etmişti. O isteğinin yerine getirilmiş olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliyor olmaktan mutlu ve gururluyum.
“Latife Fegan Stockholm, Aralık 2012 (adı geçen bildiri)
Kendi çalışmamıza dönersek:
Kitapta çeviri ve telif olarak yayınlanmış toplam 68 kitabın kısa veya uzun tanıtımları yapıldı. Hemen belirtelim ki bu tanıtımlardaki ana amacım “işte size kitapları özetleyip tanıttım, gerisini okumaya gerek yoktur” değil, aksine, metinlerin önemini vurgulayarak kitapların daha çok okunmasına, tartışılmasına ve yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktır.
Bu 68 kitaptan telif olanların 3 adedi Kıvılcımlı imzasıyla yayınlanmamıştır. Bunlardan SOSYETE VE TEKNİK eseri zaten Fatma Nudiye Yalçı’nın kendi eseridir. Bu konudaki tartışmalar son bulmalıdır. Diğer iki kitap olan İSPANYA’DA NELER OLUYOR ve SOVYETLERDE STAHANOF HAREKETİ ise Hasan Ali imzasıyla çıkmıştır. O kitaplar hakkındaki görüşlerimi tanıtımları sırasında yazdım.
Çeviri eserlerin ise 5 adedi (Kapital Fasikülleri dahil)bizzat Kıvılcımlı tarafından çevrilmiş. İkisi Fatma Nudiye Yalçı, biri de Cabbar Moser tarafından çevrilmiş. Bu çeviriler hakkında da kısa tanıtımlar yapıldı kitapta.
Yöntem olarak dönemler halinde inceledim kitapları. Başlıca 4 bölüm halinde toplandı. Bölümlemeler kitapların yazılış tarihine göre değil, yayınlanış tarihine göre yapıldı. Örneğin 1936 yılında yazılmış olan fakat yayınlanışı ancak 2008’de başarılan Bergsonizm eseri, 1971 sonrası yayınlanmış olan eserler arasında tanıtıldı.
Başlıca 4 bölüm şöyle ayrıldı:
- 1935-38 arası yayınlanan eserler
- 1953-62 arası yayınlanan eserler
- 1965-71 arası yayınlanan eserler
- 1971 sonrası, Kıvılcımlı’nın ölümünden sonra yayınlanan eserler.
Ayrıca, artık herkes tarafından bilinen broşürleri de ayrı bir başlık altında toplayıp tanıtıldı. Broşür haline getirilmiş ancak diğerleri kadar yayılmamış metinlerden de kısaca söz edildi.
Görüleceği üzere bu kitapta sadece yayınlanmış eserlerden söz ettik. Romanlar ve başka yayınlanmamış metinler göz önüne alınmadı. Bunların birinci nedeni: Metinlerin henüz çevrilip, üzerinde tartışılacak hale gelmemiş olmasıdır. İkinci neden ise: Hakkında bilgilerimiz olan eserlerin de yayınlanmamış olduklarından bulunamaz oluşlarıdır. Bu kitabın amacı eserleri tanıtmaktan başka kitapların da bulunup, okunup tartışılmasıdır. Belki makale olarak yayınlanmamış eserler üzerinde durulabilir ilerde.
1 yıl kadar önce böyle bir kitap tasarladığımı söyleyerek, Bilim ve Gelecek Yayınları’na teklif etmiştim. Kıvılcımlı Enstitüsü Derneği’nde de kurucu olarak beraber olduğumuz Ender Helvacıoğlu ve Baha Okar arkadaşlarım teklifimi memnunlukla karşılayıp, yüreklendirdiler de.
Bu çalışma hem ilk değil, çünkü daha önce yayınlanmış Fuat Fegan’ın “Dr. Hikmet Kıvılcımlı Bibliyografyası” var, hem de ilk. O kitapta eserler sadece yayınlanış yerlerine ve tarihlerine göre sıralanmıştı. Önemi büyüktür, başta da söylediğim gibi ben çok yararlandım. Ancak elinizdeki kitap, Kıvılcımlı’nın eserlerinin içeriklerinin özetlenip, tarih ve yayınlanış sırasına göre toplandığı ilk kitap özelliğinde. Daha önce başka yazarların eserlerinde de kısmen yapılmıştı bu görev. Özellikle Emin Karaca’nın “İnadın ve Direncin Adı: Dr. Hikmet Kıvılcımlı” kitabı, birçok Kıvılcımlı kitabını tanıtarak bana da ilham vermiştir. Ayrıca Suat Şükrü Kundakçı, Sadık Göksu ve Demir Küçükaydın da birçok yazı ve söyleşilerinde Kıvılcımlı’nın eserlerini gündemde tutmuşlardır. Vedat Türkali’nin eserlerindeki Kıvılcımlı’yı açıktan ya da dolaylı olarak çağrıştıran karakterler de tanıtıma katkı sağlayan etkenlerdendir.
Böyle kapsamlı bir çalışmanın kusursuz ve eksiksiz olması beklenemez doğal olarak. Hele de çalışmayı yapan öğrenme süreci süren, kendisinde Kıvılcımlı’nın sadık bir öğrencisi olmaktan öte bir misyon görmeyen biri olunca eksikler daha da çok olabilir. Bundan sonra yapılacak çalışmalar bu çalışmadan daha ileri olacaktır kuşkusuz. Bu çalışmanın dayandığı temel eserlerden biri Fuat Fegan’ın “… Bibliyografya” kitabı olmuştur. Umarım ki bu çalışma da daha kapsamlı çalışmalara dayanak olur, ilham verir.
Belirtmeden geçmeyelim; Kıvılcımlı’nın burada tanıtılan kitaplardan başka, belki birkaç cildi bulacak olan dergi yazıları ve makaleleri var daha. Bunları toparlamak için de gayretlerimiz oldu Sosyal İnsan Yayınlarında iken. Ama zamansız ayrılmak zorunda kaldığımdan gayretlerimi orada sürdüremedim. Bu önemli görev de önümüzdeki dönemlerde başarılmak üzere bizleri bekliyor.
Ayrıca, başta da belirtmiştim, henüz yayınlanmamış birçok eseri daha var Kıvılcımlı’nın. Bir kısmı yeni yazıya aktarılmış, bir kısmı aktarılmakta olan, bir kısmı da aktarılmayı bekleyen önemli eserler. Bunların sistemli biçimde toparlanıp yayınlanması da görevlerimiz arasında. Dahası, Hollanda’daki Sosyal Tarih Enstitüsündeki Arşivde henüz tasnif edilmemiş hatta tomarları açılmamış yazıların olduğunu biliyoruz. Bunların da insanlığa kazandırılması gerek.
Görüldüğü gibi görevler çok ama bu görevlerin nasıl ve kimlerle başarılacağı pek belli değil. Kıvılcımlı sadece onu izleyenlerin değil, tüm sosyalistlerin, tümüyle işçi sınıfının ve tüm insanlığın malı. Onu izlediğini söyleyen bölük pörçük olmuş grupçukların tek başlarına da bu görevleri başarması beklenemez. Görev hepimizin, herkesin. Bu kitabımız, hepimize bu önemli görevleri hatırlatma işine de yarar umudundayım.
Kitabın yazılma süreci içinde desteklerini esirgemeyen başta Kıvılcımlı Okuma Grubu olmak üzere tüm arkadaşlarıma teşekkür etmem lazım. Sağolsunlar.
13.10 2014
Not: Bu satırları yazdığım bugün, tanıdığım, sevdiğim, karşılaştığımızda saygısını görüp sohbet ettiğim Suphi Nejat Ağırnaslı’nın Kobane’de kukla IŞİD çetelerince katledildiğini öğrendim. Acım büyük. Tüm çalışmayı ona ve onun gibi kaybettiğimiz gençlerimizin anısına armağan ediyorum.
Ahmet Kale