Diyarbakır’da faaliyet gösteren Sosyal ve Siyasi Araştırmalar Merkezi SAMER’in çözüm sürecine yönelik anketi geçen hafta içinde yayınlandı. Anketin sonuçları regresyon analizlerine tabi tutulmadığı ve gelir grupları, kimlikler, cinsiyet ve yaşanan şehirlerle çözüm süreci ile ilgili görüşler arasındaki ilişkileri analiz etmediği için sonuç çıkartmak kolay değil. Ancak birkaç bariz sonuca değinmeden olmaz.
Öncelikle Kürdistan hakları arasında halen çözüme ciddi bir destek ve hatta ciddi bir inanç olduğunu bunun (oy dağılımını hesaba kattığımızda) hem AKP hem HDP seçmeninin ortak görüşü olduğunu belirtmek gerek. Geçen sene ile bu sene arasında bir düşüş gözlense de olan biten onca şeye, siyasi alandaki gerilime ve karşılıklı çözümün tıkandığına dair tüm beyanatlara rağmen halkın büyük bir çoğunluğu sürecin yürümesini istiyor. Bu tüm siyasi yapılar tarafından değerlendirilmesi gereken bir veridir.
Veriler %60’lık bir oranın genel olarak Kürt Hareketi’nin görüşlerine sahip olduğunu gösteriyor. Ancak hükümet üstüne düşeni yaptı mı sorusunda toplumun %60’ından azı, sadece yarısı hükümetin hiçbir şey yapmadığına inanıyor. Yapılan şey söz konusu olduğunda bunun çözüm sürecinin devam etmesi olduğu belirtiliyor. Bir deyişle halkın yarısı için çözüm sürecinin yürümesi dahi önemli. Bu veri masadan kalkanın önemli bir toplumsal destek kayıbına uğrayacağını gösteriyor.
Öte yandan çözüm sürecinin ne olduğunun bilinmemesinin, şeffaflığın olmamasının, yeterli bilgi edinilmesinin halkın büyük bir çoğunluğunu rahatsız ettiğini görüyoruz. Benzer bir sonuç batıda yapılan araştırmalarda da çıkmıştı. Yani ilginç bir biçimde Kürdistan ve Türkiye halklarının süreçlerle ilgili birincil şikayeti ortak.
Ancak Kürdistan halkının Türklerle bir arada yaşanabilmesine dair inancında geçen seneye göre bir azalma var. Oysaki geçen seneyle karşılaştırıldığında sosyalistlerin, kadınların ve hatta gençlerin Kürt halkına desteğinin çok daha görünürleştiği, Lice, Şengal ve Kobanê olaylarında HDP çatısı altında olan olmayan bir çok kesimin Kürtlerin yanına koştuğu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP’nin oy arttırdığı bir zaman geçirdik. Ya siyaset bunu anlatmakta zorlanıyor, ya da Kürt halkı için gittikçe Türk devleti ve halkı arasındaki fark görünmezleşiyor. Etnik kimlik çok çeşitli ayrışmaların kolaylaştırılmış ismi haline geliyor. Kürt Özgürlük Hareketi’ni küresel bir direnişin çatısı olarak gören bizler için bu veri olduğu gibi kabul edilecek değil, acil olarak müdahale edilmesi gereken bir gerçekliktir.
Araştırmaya katılanların %82’si Türkiye Devleti’nin Kobanê’ye yardım etmiş olması gerektiğini düşünüyor. Yani bu konu da partilerden bağımsız olarak Kürdistan’da yaşayan halkların ortak görüşü. Bu veri İMC televizyonunda Bülent Küçük’ün söylediği gibi AKP’nin de ne oranda halkların gerçekliğinden koparak bir hayal dünyasında yaşadığının göstergesi. Kim hakikatlerin üstü yalanla örtülmüyor. Aile ve soy politikasına bunca yatırım yapmış, Müslümanlığı evrensellikle örtüştürmeye çalışmış bir siyasi güç olarak AKP, Kürtlerin akrabalık, kimlik ilişkilerini yok sayarak ve mezhepçilik ve milliyetçilikle yürüttüğü Kobanê politikasının bedelini belli ki ödeyecek.
Kürt Özgürlük Hareketi ve kimi zaman eleştirdiği HDP son zamanlarda Türk Devleti ve AKP’ye fazlasıyla takmak konusunda bir ortaklık yaşıyor. SAMER’in verilerine yansıyanlar ve yansımayanlar bir kez daha halkın bu konuda başka bir yere doğru işaret ettiğini gösteriyor. Muhaliflerin işi devlete laf yetiştirmekten daha fazlası. Nihayet belli ki yaptığımız en iyi iş Kobanê’ye, Kobanêlilere verdiğimiz destek olmuş. Bir yandan o destek, bir yandan Öcalan’ın müzakere ısrarı birbirinden farklı olanları yakınlaştırmış. Türk’ü ve devleti arzunun ve çatışmanın merci olarak kuran söylemler halkları uzaklaştırmış.
(Özgür Gündem – 07 Kasım 2014 – Özgür Gündem)