CHP’nin “Birlik ve Kardeşlik Kurultayı”, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan “çatı aday” hezimetinin akabinde, parti içi muhalefeti
yatıştırmak ya da bastırmak için tertiplenmiş bir tiyatro gibiydi. Muharrem İnce, kendisini aday gösteren delege sayısının (177) iki katından fazla (415) oy alıp, Kılıçdaroğlu kendisini aday gösteren delege sayısı (944) kadar oy (740) alamayınca, tiyatro, gazete köşelerinde CHP’nin demokratik bir siyasal kültüre sahip olduğuna dair görüşlere dayanak olan, bir siyasal anlam edinmiş gibi göründü. Ana muhalefet partisindeki
demokrasi kırıntısının bu kadarının bile fark edilir olması, Türkiye’de siyasal rejimin AKP ile birlikte içine girdiği otoriterliğin boyutu hakkında gerçek bir fikir veriyordu sadece.
Yine de İnce’nin aldığı oyların bir siyasal anlamı var elbette. CHP’de Kılıçdaroğlu yönetimi, üç nedenle muhalifler tarafından eleştiriliyordu. İlki, yerel seçimlerde Hatay, Ankara vb. yerlerde sağcı adayların gösterilmesi; ikincisi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yapılan İhsanoğlu tercihi; üçüncüsü, Barış Sürecinin desteklenmesi ve somut olarak, “yerel yönetimler özerklik şartının kabul edileceği” vaadi. Her üç eleştirinin
kaynağı da, kendisini solcu ilan eden ulusalcı kanattı. Bu kesimin oy olarak karşılığı olmasa da parti elitleri arasında etkili olduğu, görüldü.
İktidar alternatifi değil
Sadece CHP’ye oy verirken bir araya gelebilen AKP karşıtı koalisyonun yer yer tuhaf bir siyasal bohçası haline dönüşen CHP’nin, bırakın iktidar alternatifi olmayı ana muhalefet partisi olarak bile bir siyasal doğrultuya sahip olmadığı ve olmayacağı, Kılıçdaroğlu’nun “Dersimli ve devrimci Kemal” olduğunu ilan ettiği konuşmasında açıkça görüldü.
Yine de, kendisine rağmen kazandı Kılıçdaroğlu: İlkin, kendi arasında da bölünmüş olan ulusalcı muhalefetin toplumsal hiçbir karşılığı yoktu. İkinci olarak, siyasallaşmış Aleviler, Kılıçdaroğlu şahsında kendi partileri olarak gördükleri CHP’ye daha bir sıkı sarıldı. Üçüncü olarak, 12 yıllık AKP tek parti iktidarının kurduğu yeni statüko içinde konumlanmanın iktidar alternatifi olmaktan daha anlamlı olabileceğine dair algılar, özellikle, AKP ile Cemaat arasındaki “paralel” kavgasından sonra, mahut CHP-MHP destekçisi bürokrasi arasında anlamlı bir karşılık bulmaya
başlayalı epey olmuştu. CHP’li kesimini ağırlıkla Alevi kökenli yüksek memurların oluşturduğu ve CHP dinamikleri içinde hep önemli bir yeri olmuş bu bürokrasi açısından, Erdoğan’la uzlaşarak ülkeyi kazasız belasız AKP sonrasına hazırlamak fantezisi, çoktandır yegane gerçek ihtimaldi. Alevi derneklerinin son anda İhsanoğlu’na ikna edilmesinden tutun da, son kongrede CHP’nin Alevilerin en sol kadroları ile tahkim
edilmesine kadar bir dizi gelişmeyi bu fanteziden bağımsız düşünmek, eksik bir analize sebebiyet verir.
Barışçı ve demokratik hükümet alternatifi
Böylece Kılıçdaroğlu, gerçekten de CHP’yi “Dersim”e -Aleviliğe- ve artık Deniz Gezmiş’in mezarını ziyaret etmekten başka bir içeriği kalmamış olduğu anlaşılan “devrimciliğe”, 12 Eylül eskisi 68 ve 78’li kalabalığına kazanmış oldu. Anlaşıldı ki, “Birlik ve Kardeşlik Kurultayı”, AKP’ye karşı değil, Selahattin Demirtaş’ın aldığı anlamlı oy sonrasında HDP’ye karşı yapılmış bir tiyatroydu. Bu tiyatro sahnesinin, Alevilerin ve CHP’nin en sol ve dinamik kadrolarını CHP PM’sine taşımış olmasına hem aldanmamak hem de bu gelişmeyi küçümsememek gerekir. Evet CHP, sadece bir sermaye partisi değil bir devlet partisidir ve birileri bu devlet partisine, HDP iktidara yürürken, belli ki ona çelme atma görevini yüklemiştir.
Bunun farkına varması ve bu çelmeyi, siyasal bir işbirliğine çevirerek, Türkiye’yi Kürdistan’ın devrimci dinamiği ile bütünleşerek sosyal ve demokratik cumhuriyet temelinde yeniden kuracak bir siyasal alternatife yükseltmesi, CHP tiyatrosundan devrimci siyaset çıkarması gereken HDP’dir. Zor bir iştir, ancak devrimci gelişmeler, zor işlerin peşinden inat ve ısrarla koşarak tarih sahnesine kazınır. Mersin ve Adana’da kaybedilen yerel seçimlerin dersleri içinde, 2015 seçimlerinden, barışçı ve demokratik bir hükümet alternatifini çıkarmak, sahte bir inanış değil, devrimci bir mücadele zeminidir. Bu mücadele zeminine önce Birleşik Muhalefet Hareketi, sonra da CHP, bir seçim işbirliği zemininde kazanılmak zorundadır.
AKP’nin iki alternatifi vardır: CHPMHP milliyetçi hükümeti, CHP-HDP barışçı ve demokratik hükümeti… 2015 seçimlerinin siyasal sorusu ve denklemi bu kadar basittir. CHP’nin “Barış ve Kardeşlik Kurultayı”nı CHP’ye rağmen bir tiyatro olmaktan çıkararak, bir iktidar alternatifine dönüştürme işi de maalesef, HDP’nin, devrimcilerin omzundadır.