İnsanlıkla barbarlık arasında bir savaş: Kobanê – Tuncay Şur

IŞİD çetelerinin Rojava’nın üç kantonundan biri (en küçüğü) olan Kobanê’ye dönük ağır saldırıları 15 Eylül’den bugüne artarak devam ediyor. IŞİD Musul’dan ve Suriye’deki rejim güçlerinden elde ettiği ağır silahlarla, mekanize birliklerle, Kobanê’ye saldırıyor. IŞID doğu, batı ve güneyden Kobanê’ye saldırıyor. Kobanê’nin kuzeyi, yani Türkiye sınırı, ise IŞİD için deyim uygunsa bir ikmal merkezi. Yani aslında Kobanê dört bir yandan saldırı altında. Çete saldırıları karşısında amansız bir direniş sergileniyor. YPG ve YPJ güçleri, direnişe katılabilen Kobanêliler, Kuzey Kürdistan’dan direnişe katılan gençler ve destek için Kobanê’ye kaydırılan HPG güçleri dışında insanlık direnişine elini uzatan yok. Özetle Kobanê’deki insanlık direnişinde Kürdün yanında Kürt’ten başka kimse yok bile diyemiyoruz, çünkü bir haftadır ağır saldırı altında olan bölgeye G.Kürdistan hükümetinden de herhangi bir destek gitmedi. YPG basın merkezinden yapılan resmi açıklamaya göre yedinci güne giren direnişte 27 YPG/YPJ’li yaşamını yitirdi. Buna karşın son 24 saatte 50’den fazla IŞİD çete üyesi öldürülmüş ve bazı ağır silahlara da el konulmuş. YPG’nin açıklamasına göre IŞİD’in doğu cephesindeki ilerleyişi durduruldu, batı ve güney cephelerinde çatışmalar tüm şiddetiyle sürüyor.

Kobanê’de bu gelişmeler yaşanırken ABD‘nin öncülük ettiği uluslar ötesi güçlerin IŞİD’e karşı kurdukları koalisyondan henüz bir açıklama dahi yapılmadı. IŞİD’in Kobanê’de yapmaya çalıştığı katliamlar karşısında, 40 üyenin dâhil olduğu bu koalisyonun sessizliği samimiyetlerini test etmek açısından önemli bir veri sunuyor.

Rehineler Nasıl Kurtarıldı, TR’nin Kobanê Saldırılarında Parmağı Var mı?

11 Haziran’da IŞİD tarafından rehin alındığı iddia edilen 49 Türk personel, iddia edilen diyorum çünkü “rehine krizi” başından beri müphemlikler barındırıyor kendi içinde. Türk devletinin IŞİD karşısında net bir tavır almamak/alamamak için bir “rehine krizi” tezgâhladığı yönündeki tevatürler özellikle bölge halkı arasında ve Kürt kaynakları tarafından sıklıkla dillendiriliyordu. Ancak iddialar maddi dayanaklardan en azından şimdilik yoksun olduğundan, bu kısmı geçerek “rehine krizinin” çözüm adımları ve aynı anda gerçekleşen “tesadüfler silsilesine” bakalım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Rehineler başarılı bir operasyonla kurtarıldı dedi.

Ak Parti G.Antep Milletvekili Şamil Tayyar: Rehinelerin serbest bırakılması CIA hamlesidir dedi.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan: Sabır, detaylı çalışma, zekâ ve metanet, başka bir şey yok dedi.

Başbakan Davutoğlu: Bütün güvenlik birimlerimiz birlikte çalıştı, bugün bayram günüdür, hep birlikte sevinelim dedi.

Konsolos Öztürk Yılmaz: (bırakılmadan bir gün önce) dün aradım Başbakanımıza geliyoruz dedim dedi.

IŞİD’e yakın haber kaynakları: TC ile İD(İslam Devleti) arasında yapılan pazarlık ve müzakereler sonucu rehineler bırakıldı. İD halifesi Bağdadi TC’nin IŞİD’e karşı koalisyona katılmaması karşılığında bir jest olarak rehineleri serbest bıkaktı. Böylece TC dolaylı yollardan olsa da İD’i tanıyan ilk devlet oldu açıklamaları yer aldı.

Bu açıklamalardan benim anladığım şey, hükümet yetkilileri, güvenlik sorumluları ve olayın mağdurları ortak bir hikâye oluşturmadan kameralar karşısına geçmişler. Tabiatıyla bazı çelişkiler ortaya çıkmış. Ancak Erdoğan’ın dünkü açıklaması daha netti. Erdoğan, “maddi pazarlık söz konusu değil, siyasi ve diplomatik pazarlık yapıldı. Takas oldu veya olmadı, velev ki takas dahi olmuşsa ben CB olarak 49 vatandaşımın karşılığına hiçbir şeyi değişmem” dedi ve ekledi “konuşamayacağımız bazı konular var”. IŞİD’e para vermedik diyor Erdoğan, en azından bunu biliyoruz. Zaten IŞİD’in paraya ihtiyacı olduğunu da pek sanmıyorum, yani bir takas durumdan istedikleri şeyin para olma ihtimali güç. Takas usulü gereği karşı tarafa bir şey(ler) vermeyi zorunlu kılar aldığınız ya da aldıklarınız karşısında. Herhalde birçok insan da benim gibi şunu düşünüyordur, rehineleri ne ile takas ettiniz? Tank, zırhlı araçlar, ağır silahlar, sınırları kullanma güvencesi…? İşte Sayın Erdoğan’ın “konuşamayacağımız bazı konular” var dediği konu bu sorular etrafında şekilleniyor. Hükümet IŞİD’e ne verdi bilmiyorum, elimizde somut kanıtlar yok ancak bazı ilginç gelişmeler yalandı rehinelerin serbest bırakılmasından hemen önce ve sonra. Ne gibi mi?

Örneğin IŞİD Til Abyad üzerinden Kobanê’ye 30-35 km kadar girdi iki gün içinde. Tel Abyad nerede, Akçakale sınır kapısı çıkışında. Bu sınır kapısının zaten IŞİD çetelerinin insan vb ikmal noktası olduğu uzun zamandır tartışılıyor zaten. Başka bir örnek, Ronahi TV’ye konuşan YPG komutanı son üç gün içinde binden fazla IŞİD çete üyesinin Tel Abyad’a geçtiğini söyledi. Başka bir örnek; birkaç gün önce Kürt medyası tarafından gündeme getirilen görgü tanıkları ve bölgedeki gazetecilerin gözlemlerine dayanan bir iddia: TCDD’ye ait tren Tel Abyad yakınlarında Qeran Köyünde duruyor (Gazeteci Amed Dicle trenin durduğu yerde istasyon yok diyor). Vagonlardan yüklü miktarda malzeme (ne olduğunu bilmiyoruz) indiriliyor ve kısa bir süre sonra karşı taraftan(karşı taraf IŞİD kontrolünde) birileri gelip alıyor malzemeleri. Aynı gün TCDD resmi web sitesinde G.Antep-Nusaybin hattında yol onarım çalışmaları dolayısıyla seferlerin iptal edildiğini duyuruyor. Daha da korkunç bir iddia gazeteci Fehim Işık’a ait. Işık’ın iddia ettiğine göre “Binlerce IŞİD militanı silahlarıyla birlikte Kobani’nin doğusunda “tesadüfen” bozulan ve tam o esnada “tesadüfen” elektrikler kesildiği için karanlıkta kalınan bölgedeki trenden inerek Kobani’ye en büyük saldırıyı başlatıyor.”

T24 muhabiri Hikmet Durgun’a konuşan YPG komutanı Sipan Hemo; “IŞİD ilk defa bu kadar ağır silahlarla sınırdan saldırıyor. IŞİD’ın elindeki ağır silahlar Türkiye’nindir” diyor ve son olarak Kobanê kantonu başkanı Enver Müslüm İrfan Aktan’a verdiği mülakatta,“Türkiye’nin IŞİD’a desteğini kanıtlamak için özel bir çaba harcamaya gerek yok” dedikten sonra şu mantıklı soruyu soruyor “Musul’da rehin alınan 49 kişinin Tel Abyad gibi bir yerde serbest bırakılması nasıl mümkün oluyor?”.

Sorulması gereken soru bence şu; tüm bu iddialar birer yalandan mı ibaret yoksa rehinelerin Erdoğan’ın da kısmen kabul ettiği şekilde bir takas sonucu serbest bırakıldıkları tarihle Kobanê’ye dönük şu ana kadarki en kapsamlı saldırıların yaşandığı tarihlerin çakışması birer tesadüf mü?

Türkiye Neyi Hedefliyor?

Aslında bu sorunun cevabını bulmak çok da derin analizler gerektirmiyor. TR Suriye savaşının başından beri irili ufaklı cihatçı gruplara açıkça destek veriyor. IŞİD’in bu gruplar arasından kısa sürede sivrilerek büyümesi ve geniş bir alanda hâkimiyet sağlaması, hepsinden önemlisi ABD ve Avrupa’nın tepkisini üzerine toplaması yüzünden TR’nin IŞİD’a verdiği veya “verdiği iddia edilen” desteği gizlemsi zorunluluğunu beraberinde getiriyor. Ancak TR’nin IŞİD’e destek vermesi için birçok sebeple açıklanabilir. Birincisi TR kendi ülkesindeki Kürtlerle 30yılı aşkın bir zamandır savaşıyor fakat TR’nin sorun olarak gördüğü sadece kendi sınırları içindeki Kürtler değil. Kısa süre önceye kadar G. Kürdistan’a “Kürdistan kurdurtmayız” fobisiyle yaklaşıyordu, şimdilik Orta doğu da kavgalı olmadığı tek komşu. “Kürdistan kurdurtmayız” çıkışının şimdiki karşılığı ise Rojava yani Batı Kürdistan. Temmuz 2012’de özerkliğini ilan eden Rojava, PKK’ye yakın PYD kontrolünde. Sınırda Kürdistan kurdurtmayız yaklaşımı Rojava için de geçeli,2012 de özerklik ilan edildiğinde, Davutoğlu “oldubittiye izin vermeyiz” demişti. Oldu ancak henüz bitmedi. TR’nin sınırda PKK-PYD ile komşu olma fobisi, bugünkü Rojava politikasını belirliyor. Rojava’ya direkt olarak müdahale edemediği için de Rojava’nın boğulması görevini “vekaleten” üstlenen IŞİD TR için Kürtlere karşı kullanacağı bir silah. 30 yılı aşkın bir zamandır savaştığı PKK ile müzakere masasına oturan TR nin eş zamanlı olarak Rojava’ya dönük bu politikası tutarsız değil mi? Evet hem de oldukça tutarsız ama çok kaba bir siyasal perspektifle TR bu yolla, Rojava’ı devre dışı bırakmayı ve devam den müzakere sürecinde elini olabildiğince güçlendirmeyi düşünüyor. Ak Partili Galip Ensarioğlu’nun da açıkça ifade ettiği gibi “Neticede IŞİD PKK ile savaşıyor bu nedenle bu durum Türkiye’yi çok da ilgilendirmiyor”. Eksik kalan cümle de şu olsa gerek, bu durumda IŞİD’in PKK ile savaşması için elimizden geleni yaparız.

Eğer IŞİD Kobanê’yi düşürürse bu Rojava’nın düşmesi anlamına gelir ki TR nin beklentisi bu yöndedir ancak ne Kobanê düşecek ne de Rojava boğulacak.

Rehinesiz Türkiye’nin Tutumu

IŞİD’e karşı kurulan uluslar ötesi koalisyona TR dâhil olmamıştı. Grekçe“rehinelerin güvenliği” idi. İlk bakışta akla yatkın bir bahaneydi ama ne yazık ki artık yok. Rehineler de kurtarıldığına göre TR nin IŞİD’e karşı tutumunda somut değişimlerin yaşanması gerekiyordu. Şimdiye kadar hükümet yetkililerinden, hükümetin gözündeki IŞİD’ın konumunda dair değişiklik olduğunu gösteren bir açıklama olmadı. Sınır hattında 30 km’lik bir tampon bölge kurarak koalisyona katılma hayali var TR’nin. Ne demek bu; tampon bölge TSK’nın denetiminde olacak, yani TR fiili olarak Rojava’ya girmiş olacak. Tampon bölgenin kurulması için Kobanê’den TR ye geçen mülteci rakamları oldukça yüksek gösteriliyor. Çünkü sınırdan geçenlerin sayısının artması tampon bölgenin kurulma sürecini hızlandıracak. Urfa Milettvekili İbrahim Binici de benzer şeylere dikkat çekiyor; “Sınırı geçenlerin sayısı 8-10 bin civarında, sayı abartılacak tampon bölge kurulmak isteniyor”. Şu notu da düşelim; sınırdan TR ye geçen Kobanêlileri Türk askerleri tazyikli su, gerçek mermi ve gaz bombaları ile karşılıyor.

 

Kobanê’deki Savaş İnsanlıkla Barbarlık Arasındadır!

IŞİD 21.yy’da orta doğuya tüm dünyanın gözü önünde Orta Çağ barbarlığını yaşatıyor. IŞİD barbarlığını durdurmak adına lüks toplantı salonlarında yapılan uluslar ötesi koalisyonlar kaç bin Kürdün daha ölmesini bekleyecek? Barbarlığa karşı insanlık değerlerini savunmak için ABD’nin ve batının yüksek donanımlı silahlarını mı bekleyecek Kürtler? Hayır, beklemiyorlar da zaten. Kürtler YPG/YPJ öncülüğünde, ellerinde kalaşnikoflarla modern silahlar kullanan Orta Çağ barbarlarına karşı tüm insanlık için savaşıyor ve muzaffer olacaklar.

Sağlı-Sollu Muhalefetlere Birkaç Söz

Seküler toplum, laiklik, ilericilik değerlerini mevcudiyet temeli sayanlar, AK Parti’yi laik olmamakla, gerici olmakla suçlayanlar. Anlaşıldığı kadarıyla AK Parti’nin IŞİD barbarlarıyla uzlaşmaz bir çelişkisi yok buna karşın IŞİD’in karşısında demokrasiyi, laikliği ve ilerici olanı temsil eden, IŞİD çetelerine karşı kadınlı erkekli amansız bir savaş yürüten tek güç de YPG/YPJ. Peki, bu suskunluğunuz neden? Yoksa adı geçenler Kürt olduğu için mi? Umarım değildir.

 

Tuncay Şur

Yoruma kapalı