Başlıktaki ilk alıntı hepimizin bildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait. Erdoğan 7 Ekim günü Antep’te “müjdelercesine” bu beklentisini paylaşmıştı. İkinci alıntı ise, kısa bir süre önce ikiye bölünen (her ne kadar hangi siyasal-ideolojik ayrışmaların bu çoğalmaya sebep olduğunu bilmesek de) Türkiye Komünist Partisi’nden ayrılan ve kanımca aldıkları yeni ad olan “Komünist Parti” ismindeki “asaleti” de kullanarak daha baskın olma iddiasında olan tarafta kalan Aydemir Güler’e ait.
İlk alıntının sahibi Erdoğan’ın sureti katiye ile ve dört gözle Kobanê’nin düşmesini beklemesi ve bu beklentisini Cumhurbaşkanı olarak dosta ve düşmana paylaşmasını anlıyoruz. Zira bu arzunun vuku bulması için uzunca bir zamandır açık ya da gizli nasıl çalıştığına da tarihin huzurunda hepimiz şahitlik ettik. Hülasa bence Erdoğan’ın bu beklentisinde “siyaseten” bulunduğu taraf itibari ile bir sorun yok. Var olan şey siyasi öngörü sığlığı, e onu da bir dönemin Dışişleri Bakanı, şimdinin Başbakan’ının “aşırı derinlikli” stratejilerine bağlayabiliriz.
İkinci alıntının sahibi “Komünist” Aydemir Güler’in bir sabah uyanır uyanmaz, karşılaştığı haberden sonra (ABD öncülüğünde kurulan IŞİD’a karşı koalisyonun Kobanê’de savaşan YPG/J savaşçılarına askeri yardım yapması haberi) bilgisayar başına geçip Kobanê’yi askeri olmasa bile “siyaseten” düşürmesi de anlıyoruz. Heybesinde taşıdığı “Kürt fobisini” bir yana bırakacak olursak, Kobanê’nin askeri olarak düşmemesi için “enternasyonalist dayanışma gereği” “Kobanê direnişinin yanındayız” demekten bile imtina eden bir siyasi akıl, uyanır uyanmaz okuduğu habere sinirlenip, askeri olarak “bir türlü” düşmeyen Kobanê’yi “siyaseten” düşürmekte de herhangi bir beis görmez elbet. Bu “komünist” zat da tıpkı hasmı Erdoğan gibi oldukça kolaycı ve sığ bir siyasal öngörüyle yaklaşıyor meseleye. Çünkü adı mezkûr zata göre “ezeli ve ebedi emperyalist” olan ABD eğer bir gruba ya da ülkeye yardım ediyorsa, ABD ne kadar emperyalistse yardım ettiği de o kadar “işbirlikçi” dir, o kadar ABD’nin payandasıdır.
Peki, Erdoğan ve Aydemir Güler gibi iki antagonistik ucu temsil eden kişilerin Kobanê konusunda sığlıkta birleşmelerini neye yormak lazım? El cevap; açık ya da gizli bir “kürt fobisi” sığlıkta ortaklaştıkları noktayı gösteriyor.
Güler’in sabah uyanır uyanmaz Kobanê’yi “siyaseten” düşürmesinin nedeni yukarıda da belirttiğim gibi Kobanê savunmasına ABD öncülüğündeki koalisyonun mühimmat yardımı yapması, hatta IŞİD mevzilerinin ABD tarafından vurulmasının da kendisinde yarattığı bir hoşnutsuzluğu anlıyoruz satırlarından. Bu bay o kadar net ki ABD varsa işin içinde, teferruatları tartışmaya gerek bile duymuyor.
ABD Emperyalist Değil mi?
Yazdıklarımdan ABD’nin bölgede ve Ortadoğu’da emperyalist bir varlığının olmadığını ya da var olan varlığı onayladığım anlamı çıkmıyor ama yine de öyle bir iddiamın olmadığını, olamayacağını bir kez daha ifade edeyim. Burada vurgulamak istediğim nokta şu; Evet ABD’nin bölgede emperyalist yerleşim planları vardı, var ve kısa vade de sonlanacakmış gibi görünmüyor, tıpkı Çin’in, Rusya’nın ya da daha küçük (Türkiye gibi) ölçekli emperyalist planlar dahiline girme arzusu içinde olan ülkelerin olduğu gibi. ABD’nin bölgede Türkiye dışında yeni müttefikler arayışı içinde olduğu da malum ve yakın müttefikinin G.Kürdistan hükümeti olduğu malumu gibi. Fakat Kobanê’yi “siyaseten” düşüren zata göre ABD’nin silah yardımı ile birlikte PYD yönetimi amiyane tabirle ipleri ABD’ye verecek ve kendilerine biçilen “kukla” rolünü yürütecek bundan sonra. Başka bir ifadeyle PYD’nin herhangi siyasal-ideolojik bir duruşu yok, rüzgâr nereden eserse oraya savruluyor aynı zata göre. Tüm bunlara ilaveten ABD’nin IŞİD mevzilerini vurmasında ve dün itibariyle silah yardımı yapmasında ekili olabilecek başka hiçbir değişken olmadığı gibi PYD’nin de bu gelişmeler karşısında herhangi bir kazanımı olmayacağından o kadar emin Bay Güler.
Oysa son bir aylık dilime bakarsak, uluslar arası kamuoyundaki Kobanê görünürlüğünü ve neredeyse tüm dünyanın durdurabilmek için birleştiği IŞİD’a karşı, direnen ve başarılı olan tek gücün PYD olduğunu görmek zor olmasa gerek. Dolayısıyla ABD elbette kendi çıkarlarını gözeterek hareket ediyor ama ya PYD de kendi çıkarlarını gözeterek hareket ediyorsa? Bunu düşünmek Bay Güler için çok da zor olmasa gerek. Nenden düşünmez, çünkü Bay Güler’e göre “sol aydınlanmacıdır” Güler’in “aydınlıkçı sol” aklı ona şunu diyor olabilir mi? ABD emperyalizmi karşısında “iptidai” bir “unsur” olan Kürdün kendi çıkarını kollaması ve hatta belki ABD’yle bile kendi stratejik çıkarları için iş birliği yapması nasıl mümkün olabilir? Bence gayet mümkün ve var olan durumun kendisi de bu kanımca. Stratejik işbirliğinin teslimiyet anlamına gelmediğini değerli Foti Benlisoy gün içinde konuya dair yazdığı çok kıymetli yazısında uzunca anlattı. İlgilenen okuyabilir (http://baslangicdergi.org/kobane-ve-abd-emperyalist-haydutlardan-patates-ve-silah-almak-foti-benlisoy/)
Anti-Emperyalist ve Yurtsever Sol?
Bay Güler, Türkiye’de solun “yurtsever doğduğunu” ifade ediyor. Hepimizin bildiği gibi “yurtsever sol” denilen mefhum Kemalizm’im rahminden çıkartılmıştır. Anti-emperyalist ulusal Türk Kurtuluş Savaşı retoriğine inanan Bay Güler ve onun çizgisinde bir ileri iki geri gidip gelenler için evet, sol “yurtsever doğmuştur” ama ben bütün cahilliğimle inanıyorum ve biliyorum ki Anadolu’daki halkların soykırımı, katli, sürgün ve asimilasyonu üzerine bina edilen “laik cumhuriyetin” yurtsever solculuğunu yürütme görevi, sosyalistlerin değil ancak “milli narsistlerin” görevi olabilir.
Son olarak, solun enternasyonalizm gibi çok temel bir uğrağı var sanırım, dünyanın neresinde ve hangi etnik, inançsal aidiyetten olursa olsun ezilen halklarla dayanışmak gibi temel bir misyon üzerine kurulmuştur bu. Mesela Nejat Suphi ve nicelerinin yaptığı şey.
Ha bir de “kurtuluş yolu” olarak, özellikle “yurtsever solun” sözünü dinlemeyen ve bazı solları da Kürtleştiren Kürt Özgürlük Hareketi’nin gelmesi gereken hiza işaret edilmiş: “Cephe ya da Birleşik Haziran Hareketi” davete kim icabet eder bilinmez. Ama 36 gündür tüm dünyanın gözü önünde, dünyanın en vahşi cinayet şebekesine karşı tarihi bir direniş sergileyen Kürt kadınlarını ve erkeklerini görmeyip, onlara dair “sol” olarak tek kelam etmeyip, sabah uyanır uyanmaz Kobanê’in “siyaseten” düştüğünü ilan eden siyasi sığlık ve onun çağrısına en güzel cevabı, direnerek tarih yazanlar ve onların dostları verecek.
Tuncay Şur
Twitter: