Son mesajında “İstanbul’da değilim yoldaş” demiştin. Suruç’ta, sınırda olduğunu ve büyük ihtimalle Kobané’ye geçeceğini ve YPJ saflarına katılacağını anladım.
Ölüm haberin çok yıkıcı oldu. Hiç beklenilmeyen anda, bir patlama gibi, çok acı ve gerçekten çok erken…
Fotoğraflarına, görüntülerine baktım, sesini dinledim. Müthiş mütevazılığın, o muazzam vakurluğun, hayata kafa tutman, özgürlük tutkun ve bir işçinin kararlılığı, yıllarını işçilikle geçirenlerde olan o ağır başlılık her haline sinmişti.
Sen de, ölümünü manifestolaştıranların arasına katıldın.
Kürt özgürlük hareketinin ve işçi sınıfı devrimciliğinin kardeşliği ve birleşik devrimci savaşını bir komünist, bir kadın komünist, bir Kürt kadın komünist olarak kendini manifestoya dönüştürerek gösterdin.
Lenin “Ne Yapmalı” da, bir devrimcinin gücünü anlatmak için; “bir kişi bile devrim davası için mucizeler yaratabilir” der.
Sen mucizeler yaratmadın ama bir kişinin bile başkaldırısının, etik duruşunun, devrimci sorumluluğunun, Kürt özgürlük hareketiyle kaynaşmasının ne derece yıkıcı ve sarsıcı olduğunu gösterdin. Direnişin toprağında, yeni “Barcelona’da” etik bir manifestoya dönüştün.
Şimdi yoldaşların seni anıyor ve yolunu izleyeceklerini haykırıyor… Yani manifesto pratiğe dönüşüyor.
Aynı Paramaz yoldaş gibi…
Enternasyonalist bir devrimci komünist olmanın gücünü, o muhteşem ruhunu; dünyaya kafa tutarak, akıntıya karşı gelerek gösterdin.
Bir işçi mütevazılığında, bir işçi kökenli entelektüel olarak ama her şeyden önemlisi bir komünist, bir kadın komünist olarak…
Senin alnından öpüyorum. Canım acıyor ama sana helal olsun yoldaş, sana helal olsun…