Türkiye daralan içe büzülen değil, genişlemek, büyümek isteyen bir ülke. Kimileri bunu “halifelik arayışı” olarak tanımlıyor. Tanımlayabilir. Hatta “alt emperyal ülke olma” saptamasına “İslam” kimliğini eklerseniz, tanımlamalar örtüşebilir.
Bir de iktidarın kendi tanımlaması var; Türkiye’yi “örnek, lider ülke” yapmak. Buradaki “lider” kavramı da sonuçta bir “hükümranlık” içeriyor ve diğerleriyle aynı kapıya çıkıyor.
“Örnek ülke” tanımlamasına “demokratik” eki getirilirse daha gerçekçi olabilir.
“Örnek demokratik Ülke!”
Bu da zaman zaman dillendirilmiyor değil. Özellikle Batı diyaloglarında bu vurgu öne çıkıyor…
* * *
“Demokrasi”, gerçek anlamda bir “genişleme/büyüme” sağlayabilir.
“Genişleme”nin etkin aracı, “silahı” demokrasi…
“Daralma”nın ise, savaş, şiddet…
Şiddeti geliştirdikçe, şiddet ürettikçe sadece daralırsınız.
Türkiye’nin siyasal ve duygusal anlamda “sınırlara” çekilmesinin, giderek bir “yalnızlaşma” yaşamasının nedeni de bu: Şiddet!
Dünya Kobani’ye saygı duyarken –ki burada AB Dış ilişkiler Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’un ifadeleri çok önemli:
“Kobani, uluslararası topluma temel haklarını savunmak için tüm haklarını kullanma kararlılığını, zulme karşı direnişi gösterdi” diyor Ashton.
Siz ise, Kobanê’nin yaşaması için “insani koridor” dahi açmıyorsanız, üstüne üstlük, kendi kardeşleriyle dayanışanları “vandallık”la itham edip, şiddetle bastırma yoluna gidiyorsanız, daha da daralırsınız. Daha çok küçülürsünüz. Daha çok dışlanırsınız.
* * *
Şiddet, günümüzde coğrafik genişleme sağlayabilir ama-ki o da artık pek mümkün gözükmüyor- siyasal, vicdani genişlemeyi asla sağlayamaz.
İŞİD örneğine bakın, coğrafik olarak yayıldıkça siyasal olarak daralıyor, giderek daha çok tecrit oluyor yalnızlaşıyor…
“Demokratik ülke” olmanın iki temel kriteri var. Birincisi, “toplumsal barış…” İkincisi, şiddet ve yayılma siyasetinden vazgeçip, dünya halkları ve devletleriyle “barış içinde bir arada yaşamak…”
Burada Kürtler, -Kürt sorununun yapısal özelliklerinden de kaynaklı- kilit halk. ABD bile “Kürtlere tutunarak” Ortadoğu’da “etkin” olabildi.
* * *
Sadece bölgesel barışın değil, toplumsal barışın anahtarı da Kürtler. Sadece anahtarı değil, değişim ve demokrasiye yatkınlığıyla ana dinamiği de Kürtler.
Kürtlerin yönünün Batıya, devrime, demokrasiye, toplumsal barış ve kardeşleşmeye dönük olması Türkiye açısından büyük şans!
Ya, şiddete, kaosa, kargaşaya dönük olsaydı?
Ya, bölge gericiliğinin bir parçası olsaydı?
Ya, “ayrılıkçı” söylem ve eylemlerinde ısrarcı olsaydı?
* * *
Mehmet Altan’ın dediği gibi, “Kurulduğundan beri “çöken” bir devlet ve toplum yapısının sona erişini, ölümünü izlediğimiz bir dönemden geçiyoruz.”
Böyle devam edilirse, “ölüm gerçekleşecek!”
Türkiye ana dinamiklerini, “Kurucu ögelerini” bir bir kaybedecek!
“Vandallık” ithamları, şiddet uygulamalarıyla bir yere varılamaz.
Genişlemek, örnek demokratik ülke olmak, halklarla barışmak için Kürtlerle kardeşleşmek, başta İŞİD, halk ve insanlık düşmanlarına karşı koalisyonlar oluşturmak zorunludur.
Özgür Gündem – 16 Ekim 2014 – Delil Karakoçan)