Basının ve psikolojik savaş harekatının gerçekleri nasıl tersyüz ettiğini Kobanê Direnişi’ni destekleme eylemlerinde gördük. İnsanları öldürenler, yaralayanlar değil, Kobanê Direnişi’ni destekleyenler, ölenler, yaralananlar suçlanmaktadır. İnsan ölümlerine bu kadar ucuz yaklaşım ancak Türkiye’de olur. Onlarca göstericiyi öldürenler değil, HDP suçlanıyor. Göstericiler de neden Kobanê Direnişi’ni desteklediniz diye suçlanıyor. Onlarca insanın ölümü ise unutuluyor. Bunları öldüren kontra ve faşistler öldürdükleriyle kalıyor. AKP hükümetinin basın-yayın organları şimdi gerçekleri böyle tersyüz etmektedirler.
HDP milletvekili Sayın Altan Tan da bir açıklama yaparak psikolojik harekatın yarattığı algıyı güçlendirmiştir. Hatta Devlet Bahçeli’yi överek kendi partisini MHP’den daha kötü bir duruma düşürmüştür. Bu değerlendirmeleri neden yapıyor anlamak mümkün değil!
Amed’de, Batman’da, Wan’da, Kerboran’da, Antep’te, Maraş’ta, İstanbul’da, Kızıltepe’de saldırılar nasıl oldu? Kim halka saldırdı? Bu gerçekliğin iyi bilinmesi gerekir. Örneğin Amed’de nasıl oluyor yüzden fazla silahlı kontra Bağlar semtinde gösteri yapan halka saldırıyor? Kaleşnikof ve pompalı tüfeklerle tam bir katliam yapılmak isteniyor. Birçok ölü, onlarca yaralı oluyor. İlk önce silahla saldıranlar Hüda-Par’lılardır. Bunun üzerine gençler av tüfeği satan bir mağazanın camlarını kırarak tüfekleri alıp kendilerini koruyorlar. Hüda-Par’lılar bunlarla da yetinmiyor; birçok kişiyi kaçırıp Hüda-Par binalarında tutuyorlar. Gençler bunları bırakmazsanız gelip oraları da basarız, tuttuklarınızı bırakın deyince silahla, zorla evlerinden götürülenler bırakılıyor.
Diğer tüm şehirlerde de Kürt yurtseverlerine saldırarak birçoğunu katlediyorlar. Bunların katilleri de polisler ve Hüda-Par yanlılarıdır. Bazı şehirlerde de faşistler ve IŞİD yanlıları saldırıp Kürt yurtseverlerini katlediyorlar. Antep’te açıkça polis korumasında HDP binalarına saldırılarak beş Kürt’ü katlettikleri belgeleriyle ortaya çıktı. İstanbul’da, Adana’da katledilen yurtseverler oldu. Şimdi tüm bunlar ortadayken ölenleri değil de bankamatiklerin kırılmasını ve birkaç camın kırılmasını sürekli gündemleştirmek olaylara çarpık yaklaşmanın sonucudur. Bu kadar insanın neden ve nasıl öldürüldüğünün hesabı sorulmayacak, cam-çerçeve denilerek bu ölümlerin üstü örtülecek! İşte psikolojik savaş ve propagandayla algı yaratmak ve bu algıya alet olmak böyle oluyor.
Herhalde öldürülen onlarca insan AKP hükümeti döneminde faili belli olduğu halde faili bulunmayan yüzlerce faili meçhul cinayetler sayfasına yazılacak.
Altan Tan, Devlet Bahçeli’ye de övgüler yağdırmış. HDP’nin Karadeniz, Ege ve başka yerlerde her siyasi çalışmasına saldıranların MHP’liler olduğunu unutmuş gözüküyor. Birçok yerde Kürtleri linç eden MHP’lileri unutmuş görünüyor. MHP hala Kürtleri sindirmeye yönelik bir kontra gücü gibi çalışıyor. Bunun Kürtlere yönelik yüzlerce örneği var. Ama buna rağmen Bahçeli’nin yalanını, demagojisini gerçekmiş gibi göstermek HDP’yi yönelik eleştiriyi daha güçlü hale getirmek istemekten başka bir anlam taşımıyor.
Faşist karakterde olanlar her zaman demagoji yaparak gerçekleri tersyüz ederler. Her türlü cinayeti işlerler, zulmü yaparlar, ama başkalarını suçlarlar. Bahçeli 12 Eylül öncesi binlerce cinayet işleyen ülkücülerin Başbuğu olan Alparslan Türkeş’in izinde giderek demagoji yapıp gerçekleri saptırıyor. O yıllarda Alparslan Türkeş de bu öldürmelerin bizimle ilişkisi yok derdi. Öldürmeleri kınardı, ülkücüler böyle bir şey yapmaz derdi. Ama her ay yüzlerce devrimci demokrat bu kesimler tarafından katledilirdi. Öyle ki Demirel, milliyetçi cephenin başbakanıyken “Bana ülkücüler cinayet işliyor dedirtemezsiniz” diyordu. Her gün onlarca cinayet işledikleri halde!
Devlet Bahçeli’nin ülkücü dediği gençler Kürtleri sindirmek için kullanılan bir güçtür. Bu güçlerin saldırısıyla Kürtlerin iradesi kırılıp sindirilmek isteniyor. Bu güruh Kobanê protestolarında da harekete geçmişlerdir. Tabii ki Devlet Bahçeli, Başbuğ gibi hem saldıracak hem de bizim işaretlerimizle sokağa çıkanlar ajandır diyecektir. Bunlar Devlet Bahçeli zihniyeti için çelişki değildir. Anlaşılıyor ki Altan Tan 1970’li yılları yaşamamış. Alparslan Türkeş’in Devlet Bahçeli’den daha yumuşak ve pişkince konuşmalar yaptığını duymamış.
İnsan şaşırıyor, hayretler içinde kalıyor; hem HDP’ye oy veren onlarca insan sadece sokağa protesto için çıktı diye öldürülecek, ama saldıranlar değil, protesto yapanlar, ölenler, yaralananlar suçlanacak! Bu kadarına da pes doğrusu!
Altan Tan Hüda-Par’lılar aylardır nasıl yayın yaptığını, Kobanê protesto eylemleri sırasında nasıl yayın yaptığını araştırsın, bir de Kürt basınını araştırsın. Sadece kullanılan dilde bile kimin olaylara nasıl yaklaştığını görebilir. İnsaflı olmak lazım, hakkaniyetli olmak lazım!
Hüda-Par yayınları gece gündüz HDP’lileri kafir olmakla, İslam düşmanı olmakla suçluyor. Kendileri İslam adına en büyük İslam düşmanlığı yaptıkları halde! Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt demokratik hareketi kültürel İslam’ı (ahlaki ve politik), demokratik İslam’ı Kürt halkının ve insanlığın temel değeri ve inançlarından görmektedir. Tüm inançların kimliğini ve ibadet özgürlüğünü savunmaktadır. Sadece bir inanca göre bir siyaset ve toplumsal sistem kurulmasından yana değildir. Tam demokrasi ve özgürlüğü hedeflemektedir. Böyle bir ortamda her inancın kendi sosyal, kültürel yaşamını özgürce yaşamasından ve siyasete kendi rengiyle katılmasından yanadır. Altan Tan bu gerçekliği de iyi bilmektedir. Hüda-Par yanlısı basının her gün yayınlarıyla nasıl bir kışkırtma ve çatışma ortamı yaratma içinde olduğunu görmelidir. Amed’deki olaylar işte bu zihniyet ve yaklaşım sonucu ortaya çıkmıştır. Bu çevreler de devlet ve hükümetin psikolojik savaşı doğrultusunda yayınlar yapmakta; öldürmelerden kendileri sorumlu değilmiş gibi bir yaklaşım göstermektedirler.
HDP’nin en ufak bir eksiğini mercekle arayıp bulmak, eleştirmek iyi bir tarz değildir. Kaldı ki bir milletvekilinin eleştiri ve önerilerini sunabileceği başka mekanizmalar da vardır.
Sadece Antep ve Bingöl’deki olaylar hükümetin tutumunu göstermiyor mu? Polisi öldürdüler, ama vuranlar cezasız kalmadı demek için Bingöl’de dört insan öldürülmüştür. Tüm basına da bu olay polis vuranlar olarak servis edilmiştir. Bundan daha kirli ve alçakça bir yöntem olabilir mi? Antep’teki olay bir hükümeti düşürmez mi? Öldürülen onlarca insanın hiçbirisi PKK militanı değildi. Hepsi ya genç ya da evinde işinde olan evli barklı insanlardı. Adana’daki gazeteci gazete dağıtan ve ekmeğini buradan çıkaran bir basın emekçisiydi. Sekiz çocuk sahibi bir insandı. Tüm bunların üzerinde durulmazken sürekli şöyle cam-çerçeve indirdiler ve vandalizm yaptılar söylemi sadece esas gerçeği örtmeye yöneliktir. Şu bir gerçektir ki, ortada bir şiddet vardır; ancak bu şiddeti uygulayan polisler, kontralar ve faşistlerdir. Başka bir şiddet yoktur. Kobanê direnişini destekleyen ve ülkesinde özgür ve demokratik olarak yaşamak isteyen bir halk vardır.
(Özgür Gündem – 17 Ekim 2014 – Hüseyin Ali)