Zihinlerdeki sınırlar kaldırılmalı – Hüseyin Ali


Kürdistan Direniş

Kürdistan dört parçaya bölünmüştür. Bunu kapitalist emperyalizm ve kültürel soykırımcı sömürgeci güçler yapmışlardır. Böylece Kürdü zayıf düşürüp kültürel soykırımla ortadan kaldırmayı hedeflemişlerdir. Eğer Kürdistan zayıf olmasaydı bugünkü gibi kültürel soykırımcı sistem altında tutulamazdı. Kürtler özgür ve demokratik yaşamlarını çoktan sağlarlardı.

Kültürel soykırımcı sömürgeci güçler Kürdistan’ı dört parçaya bölmüşler, ama Kürtler de bunu içselleştirmişler. Sömürgecilerin yaptıklarını kabullenmişlerdir. Zihniyet alanında parçalanma, kültürel soykırımcı sömürgecilik tarafından yapılan bölünmeden daha tehlikelidir. Son yıllarda ortaya çıkan büyük fırsatlar karşısında zihniyetteki bu bölünmenin ne kadar engelleyici ve olumsuz etkilediği görülmüştür. Son Kobanê kuşatması ve direnişi karşısında diğer parçaların gösterdiği yetersiz tepki de bunu ortaya koymuştur. Bu nedenle Türk devleti “Kobanê ayrı, bizim İmralı ile yürüttüğümüz diyaloglar ayrı” diyebilmiştir. IŞİD’i besleyip büyüten, Kobanê’ye saldırtan, Kobanê’nin düşmesini dört gözle bekleyen bir Türk devleti ve AKP hükümeti varken, bunu söylemesi, Kürtlerde var olan zihniyetteki bölünmeden aldığı cesaret sonucudur. Yoksa böyle konuşmayı akıllarına getirmezlerdi.

Kuşkusuz Türk devletinin Kuzey Kürdistan’da hala bir çözüm politikası yoktur. Ancak diyalog ve çatışmasızlık ortamı varken bu kadar Rojava Devrimi düşmanlığı yapmak Kürtlere “siz Rojava Devrimi’ni düşünmeyin, orası sizi ilgilendirmez” demektir. Kürtler öyle bir bilince ulaşmalıdır ki, kültürel soykırımcı sömürgeciler böyle bir şeyi söylemeye cesaret etmesin! Bir parçadaki zulüm, baskı, saldırı Kürdistan’ın diğer parçalarında isyan nedeni olsun. Kürtler bu bilince ve tutuma kavuşmadan özgür ve demokratik yaşama kavuşmazlar. Birçok güç Kürtlerin özgürlüğüne karşı ortak tutum alırken, Kürtlerin düşüncede, duyguda, tutumda ve eylemde ortak olmaması çok büyük bir zayıflıktır. Bu zafiyetin imkanın ve tehlikelerin aynı düzeyde arttığı dönemde ortadan kaldırılması şarttır.

Kobanê’de büyük bir direniş var. Kürt gençleri her gün bu direniş içinde şehit düşerken Kürdistan’ın diğer parçalarının sanki başka bir yermiş gibi sadece pasif destekçi konumda olması kabul edilemez ve acı bir durumdur. Öyle ki, IŞİD saldırılarının Bakur tarafından sadece izlenmesi bile acı bir durumdur. Halbuki IŞİD saldırganlarını rahatsız edici birçok şey yapılabilirdi. Kobanê’ye destek sanki uzak bölgedeki, ya da başka bir yerdeki halka yapılan saldırıya destek biçiminde ele alınmaktadır. Halbuki saldırı Amed’edir, Batman’adır, Siirt’edir, Van’adır, Urfa’ya ve Mardin’edir. Ancak Bakur halkının; Amed, Van ve Mardin’in saldırı kendisine yapılmış gibi bir tutum aldığını söyleyebilir miyiz? Bazı eylemler olsa da kendine yapılmış gibi bir tepki vermediği de açıktır.

Güney ve Doğu ise sanki daha uzak bir yermiş gibi hareket etmektedir. Eğer Hewlêr ya da Süleymani’ye böyle bir saldırı ya da kuşatma altında olsaydı Başur halkı bu kadar zayıf tepki verir miydi? Mahabad’a bu düzeyde bir saldırı olsaydı diğer Doğu Kürdistan şehirleri bu kadar sessiz mi kalırdı? Kobanê direnişi karşısında diğer parçaların tutumu dikkate alındığında bu durumun üzerinde çok ciddi durulması gerektiği açığa çıkmıştır. Bu zayıflık giderilmezse tüm parçalarda özgür ve demokratik yaşamı elde etmek zordur. Elde edilen mevziler bile korunamaz.

Daha düne kadar Türkiye, İran, Irak ve Suriye ortak Kürt politikası izliyorlardı. Aralarında sorunlar olsa da her zaman Kürt sorununda ortak davranmaya yatkındırlar. Onlar çıkarları ayrı olan devletler olmasına rağmen Kürtlere karşı ortak davranırken, çıkarları bir olan, hatta birleşmezlerse köle kalmaya mahkum olan Kürtler neden bir olup ortak davranmasın! Kobanê’de Kürtlerin katledilmesi ve öldürülmesine sessiz kalınabilir mi? Kaldı ki Rojava’da şehit düşen gençler sadece Rojavalı ve Kobanêli değildir. Bu nedenle de Kobanê direnişine sahip yeterince sahip çıkmamak gerçekten çok düşündürücüdür. Amed’e, Hewlêr ya da Mahabat’a saldırı olduğunda aynı tepkiyi göstermek gerekiyor. Hewlêr’e yönelik tehdit gelince tüm Kürtlerde bir tepki gelişmedi mi? Kerkük tehlikeye girince Maxmûr’daki milisler bile Kerkük direnişine katılmadılar mı? Kobanê direnişi karşısında Hewlêr, Süleymaniye, Mahabad, Sine, Amed, Ağrı, Dersim ve Van’ın ayağa kalkması gerekmez mi? Bazı tepkiler var, ama çok yetersizdir. Kendilerine yapılmış bir saldırı olarak görülmüyor. Tepkiler bu biçimde değil. Bu durum, kültürel soykırımcı sömürgeci sistemin başarısıdır. Aynı halk olmasına rağmen sanki ayrı bir halkmış gibi konuşuluyor, tepki veriliyor, eylem yapılıyor.

İlle de ayrı devlet olsun, sınırlar kalksın anlayışını doğru bulmuyoruz. Sınırlar kalkmadan da ortak ulusal tepkiler ortaya konulabilir. Sınırlar zihinlerden kalktıktan sonra devletin sınırdaki varlığı önemli değildir. Devlet sınırlarının ortadan kaldırılmasından söz etmiyoruz. Bu kültürel soykırımcı sömürgeci güçlerin ördüğü sınırların yarattığı duygu ve düşünceler ortadan kaldırılsın diyoruz. Kürtler kendi zihniyetlerindeki sınırları ortadan kaldırmadan Kürtlerin Özgürlük Mücadelesi çok zorlanacaktır. Bu nedenle bu sınırlar zihinlerden kaldırılmalı; buna göre tutum ve mücadele ortaya konulmalıdır. Kobanê kısmi de olsa parçaları birleştirdi. Kobanê şehitlerinin anısına bağlılığın gereği zihinlerdeki parçalılık ortadan kaldırılmalı, tüm Kürt düşmanları bundan korkmalı ve politika değişikliğine zorlanmalıdır. Eğer Kürtler zihinlerindeki sınırları kaldırırsa her parça güçlenir; özgür ve demokratik yaşama da bu temelde kavuşulur.

(Özgür Gündem – 07 Ekim 2014 – Hüseyin Ali)