ÇOKLU KÜRESEL MALİ KIRILGANLIK VE JEO-POLİTİK RİSKLER ARTIYOR
Kapitalist kriz sürüyor. Dünya ekonomisi krizden çıkamıyor. Krizin sistemik karakteri giderek daha da netleşti ve tartışılmaz bir olgu haline geldi. Son altı yıllık süreç ve krizin faz diyagramı büyük bunalımın derinleşeceğini ortaya koyuyor. (Önce ABD’de finans krizi olarak başlayan ve hızla küreselleşen, 2010 ve 2011’de Avrupa’nın kamu borç krizi ve bankacılık krizi senkronuna girerek krizin odağına dönüşmesiyle yeni bir evreye geçen kriz, 2013 ve 2014’te ikinci kuşak kapitalist ülkelerde etkisini göstermeye başladı, yeni süreçte kriz merkezden periferiye, periferiden merkeze şiddetli salınımlar ve yıkıcı anaforlar yaratarak kendini gösterebilir. )
Kriz, kapitalist entegrasyonun özellikle son çeyrek asırda ulaştığı boyuta ve derinleşme düzeyine bağlı olarak küresel düzeyde farklı etki ve çöküntüler yarattı ve yaratmaya devam ediyor.
Kapitalist entegrasyonun yayılması ve derinleşmesi hızla dünyanın fabrikalaşmasını, ülkelerin atölyeleşmesini koşulladı. Yeni uluslararası işbölümüne bağlı olarak biçimlenen bu süreç, küresel düzeyde yıkıcı emek rejimlerinin önünü açtı. Emeğin amorfe oluşu ve şiddetli örgütsüzlüğü, sermayenin küresel tahakkümünü artırmasını beraberinde getirdi.
Finans kapital dizginsiz serbestlik kazanarak, olağanüstü spekülasyon hamleleri yapma şansı kazandı. Özellikle borsalar finanslaşmanın ve etki alanını yaymanın odağı olarak işlev gördü. Küresel cazino’laşmanın temel adımları borsalar aracılığıyla atıldı.
Finanslaşma, sürecin ana yönelimi olarak işledi. Krize bir çözüm yöntemi ve sistemin karakteri, parazit ve çürüyen doğasının dışavurumu olan finanslaşma süreci, olağanüstü spekülasyona ve yıkıcı türev balonuna yol açtı. Cazino kapitalizmi, 2008 krizinin tetikleyicisi oldu. Chris Harman’ın deyimiyle zombilik, kapitalizm ruhunu ve ontolojisini anlatıyordu.
KAPİTALİST ENTEGRASYONUN KOMPLEKS VE KAOTİK KARAKTERİ
Emperyalist- kapitalist sistemin ulaştığı entegrasyon düzeyi ve sistemin doğasından kaynaklanan sürekli ve maksimum kâr “arzusu”, yerel görünümlü gelişmelerin ve dinamiklerin küresel sonuçlar yaratmasına yol açıyor. Bu durum sadece ekonomik boyut için geçerli değil, politik, jeo-politik gelişmeler hatta aktüel vaka olan ebola virüsü gibi hastalıklar için de geçerli. Kapitalizm yıkıcı nüfuzu, küresel iletişim ve ulaşım kolaylığı, yeni jeo-politiğe bağlı bölgesel savaşlar ve bunun sonucu küresel göç hareketleri, emek gücü transferleri gibi faktörler süreci etkiliyor ve hızlandırıyor.
Artık dünya “global köy”, vaka veya gelişmeler ise bu köye uygun global hâl alıyor.
Sistemin” küreselleşme” süreciyle daha da artan kompleks ve kaotik karakteri bir yanıyla da her düzeyde katastrofun kapılarını açıyor.
KRİZİN FAZ DÖNÜŞÜMLERİ
Kapitalizmin organik krizinin faz dönüşümleri benzer sonuçları beraberinde getirebilir. Kriz bir yandan merkez periferi ilişkisini “inceltirken”, periferiden merkeze, merkezden periferiye sıçrayan, bankacılık krizlerinde olduğu gibi birbirini enfekte eden, salınan, anaforunda sürükleyen bir mahiyete bürünebilir, öte yandan sıkışan enerjiyle, olası katastrofik sonuçlarının lokalize edilmesi çabalarını kırabilir, hızla küresel sonuçlar yaratmasına yol açabilir.
Krizin faz dönüşümlerinin artacağı bir konjonktürün içindeyiz.
En başta dünya ekonomisinde durum iç açıcı değil. Dünya ekonomisinin büyümesi 2008’de negatif bir noktaya gelmişti. Durum 2009’da da sürdü. 2010 yılında kısmi yükseliş, 2011’den sonra resesyon sınırında gezindi. Bu yıl için IMF yeni raporunda düzeltme yaparak büyümeyi 3,3’e indirdi. 2015 için büyüme tahminini 3,1 yaptı. Dünya ekonomisi için resesyon sınırı 2,5 kabul ediliyor. Ayrıca raporda metropollerde orta vadede uzun sürebilecek düşük oranlı büyüme vurgusu yapıldı. Öte yandan gelişen ekonomiler diye tanımlanan (ikinci kuşak kapitalist) ülkeler içinde ekonomik büyümede düşmeler bekliyor. Düşmenin hızlı olma ihtimali de yüksek görülüyor. 2014 Nisan ayında verilen büyüme tahmini 4,9’dan, 4,4’e düşürülmesi bunun bir göstergesi kabul edilebilir.
Bu durumun yanında ABD ve AB’ye bağlı devletler aşırı borçlanmalarıyla dikkat çekiyor.
TÜREV BALONU
Küresel düzeyde mali kırılganlık artıyor. Türev balonu şişiyor, 2014’ün ikinci çeyreğinde olağanüstü riskli bir noktaya ulaştı. Türev ürün piyasası, dünya üretiminin 10 katına çıktı. Spekülatif amaçlı türevler 2008 krizini tetikleyen en önemli faktördü. Bugün türev ürün piyasası, yeni nesil türevlerle inanılmaz genişleyerek, kriz öncesi seviyeye (türev ürünler 2008 krizinde dünya GSYH’nin 10 katıydı) ulaştı. 2015 yılının finansal büyük dalgalanmalara gebe bir yıl olma ihtimali yükseliyor.
Bu manada ABD’de hisse piyasalarında oluşmaya başlayan balon dikkat çekiyor. Bazı yorumcular, ABD borsalarındaki hisselerin yüzde 125 oranında değerli olduğunu açıkladı. Balonun tek bir sektördeki hisselerde oluşmaması, bütün sektörlere yayılma özelliği göstermesi olası bir patlamada, tehlikenin şiddetini ortaya koyuyor. Bu, alt üst edici bir faz dönüşümü ve 2008 krizinden daha yıkıcı bir krizin yaşanması anlamı gelecektir. Özellikle 2016 başkanlık seçimleri kritik eşik görülüyor. ABD somutunda, olası finansal balonun patlaması dünya ekonomisi için “big bang”, ya da yıkıcı mali krizin patlamasıdır.
Diğer dikkat çeken gelişme küresel düzeyde konut sektöründe yaşanıyor. Türev ürün piyasasının en şiddetli risk yarattığı sektörlerin başında, konut sektörü yer alıyor. Avrupa, Asya, Amerika kıtalarındaki yaklaşık 18 ülkede (Türkiye, Çin, Singapur, İsrail, Hindistan, Endonezya, Brezilya, Hong Kong ve bazı metropol ülkelerde) konut sektörü aşırı ısınmış durumda. Spekülatif aşırılık sözü edilen ülkelerde emlak balonu oluştururken, emlak krizi riski artıyor.
JEO-POLİTİK RİSKLER
Küresel düzeyde çoklu mali kırılganlığı besleyen bir başka faktör, jeo-politik risklerin yarattığı belirsizlik ve basınçtır. Küresel ekonominin iç içe geçmişliği ve kompleks yapısı jeo-politik şoklara karşı aşırı duyarlılığa ve sert reaksiyonlara yol açıyor. Burada da katastrofik bir döngüyle karşılaşıyoruz. Büyük bunalımlar emperyal özneler arasında hegemonya krizine, “savaşlarına” yol açarken, Rosa Lüksemburg tanımıyla “düzeltici savaşlar” kaçınılmaz oluyor. Bugünkü konjonktürde kaynak savaşları bölgesel savaşlar şeklinde kendini dışa vuruyor.
Bu jeo-politik ve jeo-stratejik gelişmeler doğrudan küresel ekonomide etkisini gösteriyor. Jeo-politik riskler ve şoklar, özellikle spekülatif sermaye akımlarının rotasını ve yönelimini belirliyor. Hızla güvenli pazarlara yönelme ve “vur-kaç” eğilimi, doğal olarak sarsıcı sonuçlar yaratıyor. Finansal dalgalanmalar artıyor. Ayrıca küresel ihracat piyasasını daraltıcı etkilere ve sanayi ürünlerinin siparişlerinde kısıtlamalara yol açıyor. Farklı ekonomik kilitlenmelerin önü açılıyor.
Ukrayna krizinin hızla küresel sonuçlar yaratması, özellikle Almanya ekonomisini etkilemesi tesadüfi bir gelişme değildir. Ortadoğu’daki gelişmeler, Kobane direnişi, IŞİD faktörü, Ukrayna krizi gibi küresel borsaları sarsabiliyor. Çin denizindeki gerginlik, hatta Batı Afrika’da başlayan hızla yayılan, kitlesel ölümlere yol açan ebola virüsü artık tek vektörlü bir gelişme değildir, dünya ekonomisinde sarsıcı gel-gitlerin habercisi olabilmektedir.
Kapitalizmin organik krizi, faz dönüşümleri içine giriyor. Küresel düzeyde çoklu mali kırılganlığın ve jeo-politik risklerin artacağı bir konjonktürü yaşıyoruz. Savaşların, yıkımların, ekonomik çöküşlerin, büyük alt üst oluşların artacağı katastrofik bir döngünün içindeyiz. Kapitalizmin modern barbarlığı artık her coğrafyada alenileşiyor.