Katil belli, Erdoğan hükümeti ve Soma madenlerinin patronu… Sarı sendikacılar ise bu büyük facianın işbirlikçileridir.
Bu topraklarda işçi sınıfının ancak % 6-7’sinin sendikalarda örgütlü olduğu biliniyor. Mevcut işkolları yönetmeliği sendikal alanı gereksiz bölüklere ayırmıştır. Ayrıca, sendikal örgütler hem sendikal anlayışları temelinde bölünmüştür hem de Toplu Sözleşme (TS), grev vb haklardan yoksun olan bir bölümü ise gerçek anlamda sendika bile sayılamazlar. Kısacası, sendikal örgütlenmeler nicel olarak zayıf, nitel olarak ise güçsüzdür.
Kapitalizm işçi sınıfını, işçi sınıfı da zaman içinde sendikaları yaratmıştır. Sendikal örgütlenme, TS ve grev hakkı bugün evrensel bir haktır. Bu kabulün gerisinde uzun ve sancılı bir mücadele vardır. Uzun iş günü, düşük ücretler, güvencesiz iş yaşamı ve ağır çalışma koşulları işçileri, ‘dayanışma sandıkları’, ‘işçi dernekleri’ vb örgütleri keşfetmeye zorunlu kılmış, bu örgütler de zamanla evrim geçirerek sendikalara dönüşmüştür.
Sendikalar esas itibariyle sınıfın ekonomik mücadele aracıdırlar. Daha iyi çalışma ve yaşama koşulları için çalışırlar. Soma madenleriyle ilgili anlatılanlar, tehlikeli ve rezalet bir çalışma ortamı, yaşam odalarının yokluğu, tehlike anında kullanmak için verdikleri maskelerin küflü oluşu, dünyada eşi-benzeri olmayan düşük ücretler… bütün bunlar sendikal mücadele alanına girer ve gerçek bir sendikal örgüt bu koşulları kabullenemez, değiştirmek için mücadele eder.
Katılımcı, iç demokrasisi gelişmiş sendikalar, sendikal eğitim ve gerekli hallerde başvuracağı grev, direniş, protesto gösterileri vb pratik mücadelelerle işçileri eğitir, sınıf bilincine ulaşmasına hizmet eder. Siyasi mücadeleye hazırlar.
Patronlar, sendikalara karşıdırlar, sendikal örgütlenmenin önünü kesmek için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Bu yolun çıkmaz yol olduğunu gördüklerinde ise bükemediği bileği öpmesini bilirler. ‘Sarı sendikacılarla’ işbirliğine girer, onları işyerine davet ederler.
Sendikal mücadele alanı müthiş bir savaş alanıdır. Bu alanda patronlar devletin her türlü desteğine sahiptirler. Yasalar onlardan yanadır, gerektiğinde yenileri çıkarılır, polis, jandarma, savcılık kurumu ve mahkemeler, teftiş ve denetleme kurumları hepsi onların hizmetindedir.
Soma faciası devlet, patron, sarı sendika işbirliğini bütün çıplaklığı ile gözler önüne sermiştir. Görünen o ki, Soma’da bu işbirliği sorunsuz işlemiştir. Bu kadar sorunsuz işlediği için de bu kadar büyük bir faciaya olanak doğmuştur. Aç gözlü, kârdan başka şey düşünmeyen bir patron, patrona hizmette kusur etmeyen, denetim görevini doğru dürüst yapmayan bir devlet, patronun işyerine soktuğu, eli kolu bağlı bir sendika hep birlikte katliama çanak tutmuşlardır.
Burada devleti ve patronu bir yana bırakalım ve sendikaya dönelim… İşçiler Türkiye Maden İşçileri Sendikası’ndan ( TMİS), mevcut merkez ve şube yönetimlerinden, işyeri temsilcilerinden şikayetçidirler. Günlerdir bu şikayetlerini çok açık şekilde TV ve basın muhabirlerine, kendileri ile görüşen hemen herkese döne döne vurgulamaktadırlar. Şikayet ettikleri sorunların yeni olmadığını, büyük facia sonrası ortaya çıkmadığını onlardan öğreniyoruz. Yaşadıkları sorunlar somut olgu ve gözlemlere dayanmaktadır, her daim var olmuştur, ancak katliamın ardından dile getirme cesareti bulmuşlardır.
Devlet, patron, sarı sendikacı kıskacını kırmak kolay iş değildir. Her hangi bir nedenle patrona karşı çıkarsanız sendikayı yanınızda bulamazsınız. Tersine patronla gizli gizli işbirliği yapar. Sendikayı eleştirseniz, temsilcilik ya da şube yönetimi seçimlerinde muhalefet örgütlemeye kalksanız patron hemen sarı sendikacıyı arkalar. Tüm bu süreçlerde önce tehdit ederler, olmadı kapının önüne koyarlar. Az çok örgütlüyseniz, sizi destekleyenler varsa devreye polis girer, o da mı sizi mücadelenizden ala koyamadı, mahkemeler ne güne duruyor? İşçilerin çoğu bunları bilirler ve cesur, kararlı, güvenilir bir öncülük yoksa sendikal kavgaya kolay kolay girmezler.
Yukarda yazdıklarımız bilinmeyen şeyler değildir. Yeni olan Soma katliamı nedeniyle tüm bunların gündeme gelmiş olması, tartışmaya açılmasıdır. İşçilerin dili çözülmüş konuşmaktadırlar. Açıklamaları, eleştirileri TV, basın ve sanal medyada az çok yer bulmaktadır.
Bu vesile ile, yüzümüzü sınıfa dönmeli, eleştirilerinden yararlanmalı, sarı sendikacılara karşı kullandıkları argümanlara sahip çıkmalı, onları sendikalarına sahip çıkmaya, patronlara karşı mücadele aracı haline dönüştürmeye çağırmalıyız. Katillerle birlikte işbirlikçileri sarı sendikaları ve sendikacıları da teşhir etmeliyiz.