Bugün yüzleşme/hesaplaşma hareketi olarak 2000 yılından buyana mücadele veriyoruz. Bu anlamda önemli yol alan, görünmezi göstermeye, gerçeklerin ortaya çıkmasında büyük payı olan bir hareketiz. 12 Eylül darbecilerinin suç ortakları ile birlikte yargılanmasını söylememize ve bu doğrultuda açıklamalar yapmamıza rağmen çok sınırlı düzeyde yargılama süreci devam etti. Müdahil olma talebimiz reddedildi. Talebi kabul edilenler birkaç istisna dışında düzen politikacıları hat da darbeci zihniyete sahibi anlayışlardır. Siyasi dava olması nedeniyle toplumsallaştırılamadığı için iki generalin ceza almasıyla sonuçlandı. Yargıtay aşaması sonuçlandığında yine de önümüzün açılacağını işkence davaları ve diğer suç ortaklarının yargılanmasını, o dönemin sonuçları itibariyle yüzleşmesi/hesaplaşması olanakları yaratılacaktır.
Aslında böyle bir girişi yaparken yukarıdaki başlığa neden olan 12 Eylül darbesine zemin hazırlayan önemli karelerden, 9 Ekim 1978’de Ankara Bahçelievler 15.sokak’taki 56 Numaralı apartmanın katında Türkiye işçi Partisi (TİP) üyesi beş öğrencinin Sivil faşistler tarafından boğularak ve eve sonradan gelen iki kişinin de tarlada infaz edilerek öldürüldüğü gündür. Bu infaza katılanlardan biri Ünal Osmanoğlu adlı bir faşistti. Derin devlet tetikçisi de diyebiliriz. Bu şahıs aynı zamanda DİSK’in Başkanı Kemal Türkler’i kızının gözünün önünde kurşun yağmuruna tutarak öldürenlerinde içindeydi. 19 Yıl firarda kaldıktan sonra MHP Koalisyonu döneminde Güzelçamlı’da Milli park’da işletmecilik yaptığı dönem 1999’da yakalandı. Yedi kez ölüm cezasına mahkum edildi. 9 Ağustos 2012’de idam cezası kaldırılmasıyla 25 yıl cezaevinde kalmak koşuluyla ömür boyu hapis cezasına çevrildi. 3. Yargı Paketi olarak bilinen yasal düzenlemeyle 10 Temmuz 2012’de tahliye edildi.
1996 yılında tekrar açılan Kemal Türkler davası yargılama süreci devam ederken 1 Aralık 2010’da zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırıldı. Tarih 30 Haziran 2014 Ünal Osmanoğlu geçirdiği kalp ameliyatından kalkamadı öldü. Dava arkadaşları ve çatı adayının mimarı Devlet Bahçeli oradaydı ve imam sordu; ‘’mevtayı nasıl bilirdiniz?’’ hep birlikte ‘’iyi bilirdik’’ dediler.
Buraya kadar her şey normal gibi görünüyor ama normal olmayan günümüzdeki gelişmelerle ‘’at izi ile it izinin birbirine girmesi’’sürecini nasıl içimize sindireceğiz? 12 Eylül’ün başarılı bir darbe olarak bugün bize yaşattığı en önemli şey toplum mühendisliği anlayışıyla yeniden dizayn edilen toplum yapısını kabullenerek hareket etmek. Bunun bir parçası olmak, önümüze servis edileni kabullenmek, kabul edebilirmiyiz? Tabiî ki hayır.
Cumhurbaşkanlığı seçimi 10 Ağustos 2014’de ve 3 adayla yarış başlamış durumda bu adaylara neye göre oy vereceğiz. Kriterlerimiz ne olacak? Bu soruların yanıtını aradığımızda bizler için sorun yok. Başbakan Tayyip Erdoğan, ‘Ters köşe vb.’ sözlerle adaylığını gizemli hale getirmeye çalışsa da bütün yolları kendine çıkartıyordu aday oldu. Çok uzun söze gerek yok, 12 yıllık icraatı her alanda toplumu kutuplaştırması yetmiyormuş gibi, tamamen toplumsal algı ve din sömürüsü üzerinden kemikleştirdiği bir tabanla ve Kürt sorununda sözde çözüm diyerek oyalama ve nasıl punduna getirir tasfiye ederim anlayışıyla davranmasına rağmen sonuç almaya çalışıyor.
Pekala CHP ve MHP’nin vd.nin çatı adayı kim özgeçmişi itibariyle uzun şatafatlı görevlerini saymadan direk kimliği Türk/İslam sentezi ve Alparslan Türkeş’e danışmanlık vs. Bunları da geçtik ne oldu da Kemal Kılıçdaroğlu (danışıklı döğüşle) böyle bir adaylığa razı oldu? Hep kendisinin sağında arayış içerisinde, AKP karşıtlığı üzerinden sonuç alma çabasında.
ABD’nin BOP Projesi devam etmektedir. Bu proje ılımlı İslam politikasında Tayyip’in yerine CHP ve MHP üzerinden Ekmelettin ikame ederek devam etmektedir. Emperyalizmin yardakçılığında birbiriyle yarışanlar aslında iktidar kavgası yapmaktadırlar.
Ortadoğudaki gelişmeler ve Suriye Irak üzerinden değerlendirdiğimizde IŞİD’in çok rahat hareket etmesi, Musul’u tereyağından kıl çekercesine teslim alması, ilerlemesi, mezhep çatışması üzerinden, kartların yeniden karılması kaos’dan yeni bir şekilendirmeyi kendi lehlerine sonuçlandırma çabası.
Gelelim üçüncü aday Selahattin Demirtaş: HDP’nin adayı, HDP nedir? HDP Halkların Demokratik Partisi açılımıyla ona denk düşen ilkeler ve anlayışla bütün ezilen, sömürülen, horlanan, yok sayılan toplumsal kesimlerin ilmek, ilmek örerek emin adımlarla hareket eden çok çeşitli, renkli homojen olmayan, bu toplum kesimlerinin mücadelesi ve hedefleri Türkiye’nin demokratikleşmesinde önemli olan Kürt sorunu ve emekçilerin sorunlarını da esas dan dert edinen, kapitalizmin tahribatına ve vahşetine karşı sosyalizmi adres gösteren devrimci-demokrat kamuoyunun ve bütün Türkiye’nin adayıdır.
Neden öyledir? Devletin Kürtlere ve KÖH’ne yönelik yıllardır itibarsızlaştırma politikası ‘’ Terörist başı, bebek katili, bölücü’’ vb. adlandırmaları iflas etmiştir. En milliyetçi kesim bile artık bu sorunun çözümünün Türkiye’nin önünü açacağını kardeşleşme ve eşitleşme olduğunu görmektedir. Politikacıların dili ile halkın dili farklıdır. Bu yüzden halkı bayrak vb. provokasyonlarla şövenist politikalarına alet ederek yedeklemek istiyorlar ama nafile bu CB seçimleri sürecinde Selahattin Demirtaş’ın iki aday açısından da artıları fazladır, karşılaştırılamaz hat da ikisi aynı zihniyet temsilcisi Selahattin Demirtaş ise çeşitli milliyetlerden Türkiye halklarının temsilcisidir.
Buradan devrimci kamuoyuna seslenmek istiyorum. Bu fırsattır bu fırsatı zaferle taçlandırmak Sol duyunuzu harekete geçirmekle olacaktır. Her türden gericiliğe karşı Selahattin Demirtaş adaylığında birleşelim ve genel seçimlerde Halklar ve emekçiler mecliste gerçek anlamda temsil edilsin. Bu egemenlerin seçimle toplumun gazını alması olmayacak bu bizim rüştümüzü ispat olacaktır. Demokratik alandaki mücadele stratejiye denktir. Küçümsememek, kolaycılığa düşmemek gerekir.
05.07.2014
Metin UZUNÖZ