İnsanın “bir bilen varsa öne çıksın” diyeceği geliyor. Rivayet muhtelif. Kime sorduğunuza bağlı olarak orta sınıf mensuplarının sayısı oldukça büyük olabileceği gibi, küçük de olabilir. Yılmasak, sormaya devam etsek neredeyse sıfırlanacak ya da ABD misali Türkiye külliyen orta sınıf kesilecek!
- İlk ölçüt Dünya Bankası’ndan B. Milanoviç ile Hebrew Üniversitesi’nden S. Yitzakhi’nin geliştirdikleri Milanoviç-Yitzakhi kıstası. Bu ölçüte göre (satın alma gücü paritesi ile hesaplanmış) günlük kişi başı gelirseviyesi 2000 yılı için 10 dolar ile 50 dolar arasında olanlar orta sınıfın asli mensupları sayılmakta (bit.ly/1uHfqdY).
- İkincisi, gelir değil kişi başı harcama temelinde OECD’nin geliştirdiği bir ölçüt. Bu ölçüte göre de orta sınıf mensubu sayılmamız için kişi başına günlük harcamamızın 10 dolar ile 100 dolar arasında olması gerekiyor. Geliri düşük olanlar, genellikle mecburen gelirlerinin tamamını, geliri yüksek olanlar ise genellikle gelirlerinin tamamından azını harcayacakları için OECD’ye göre belirlenecek orta sınıf Milanoviç-Yitzakhi ölçütüne göre belirlenenden bir hayli büyük olacaktır. Bu ölçütü benimseyerek Türkiye’de orta sınıfın büyüklüğünü belirlemeye çalışan kuruluşlardan biri de IPSOS-KMG adlı pazarlama araştırma şirketi (bit.ly/1yeH0gp).
- Dadush ve S. Ali yukarıdaki ölçütleri “beğenmeyerek”, orta sınıfı “gerçekten” ölçebildikleri iddiası ile yeni bir ölçüt geliştirdiler. ABD’deki Carnegie Vakfı’nca yayınlanan çalışmalarında önerdikleri yeni endeks otomobil sahipliği. Otomobilin varsa orta sınıftansın, yoksa değilsin! İlk ölçüte göre orta sınıf büyüyecek mi, küçülecek mi dersiniz? Önceden kestirmek zor, ülkeden ülkeye değişiyor haliyle. Örneğin, 2010 yılı için Türkiye’de orta sınıfın büyüklüğü otomobil sahipliği temelinde hesaplandığında, neredeyse 2 misli büyüdüğü halde (17 milyondan 32,3 milyona), Çin’de küçülmektedir! Endonezya’da ise orta sınıf 4.5 misli büyümekte bu ölçüte göre (bit.ly/1tIUKiJ).
- Aşağıdaki şekilde OECD ve otomobil sahipliğine dayalı Türkiye’de (2011-12) orta sınıf büyüklüklerini verdik: her iki ölçüte göre de 70 milyonluk Türkiye’nin en az yarısı orta sınıf mensubu –43,5 veya 34,8 milyon kişi! Seçil A. Kaya Bahçe ve Serdal Bahçe’nin TÜİK’in Hane Halkı Bütçe Anketleri’ne ve Hane Halkı İşgücü Anketleri’ne dayanarak yaptıkları bir çalışmanın (bit.do/nFKK) bulgularına dayanarak (nitelikli emekçi, özel yönetim emeği ve kentli profesyonel kategorilerinde çalışanları ekleyerek) benim hesapladığım orta sınıf ise küçücük: 2,3 milyon.
Kısacası, bu orta sınıf hem ele avuca sığmıyor hem de karpuz misali büyüğü de var küçüğü de– seç seç, al…
* Bu yazıyı bitirdiğimde, elime Erdem Yörük ve Murat Yüksel’in isyanın sınıf kompozisyonu ve dinamikleri konusunda New Left Review’nun son sayısında yayınladıkları makale geçti (bit.ly/1wCwKQM) İstanbul ve İzmir’deki kapitalistlerin (!), “executive”lerin, profesyonellerin yaklaşık %35-45 oranında isyana katıldığı iddiası bana biraz abartılı gelse de, oldukça kapsamlı ve serinkanlı bir çalışma olduğunu söyleyebilirim. Makale isyanın orta sınıf hareketi olduğu tezini çürütüyor, katılımcıların %74’ünün proleter olduğunu savunuyor.
(Sendika Org – 09 Kasım 2014 – Ahmet Tonak)