30 Mart seçimlerine artık sayılı saatler kaldı. İçinden geçilen olağanüstü dönemi aşan başka bir ‘olağanüstü olay’ yaşanmazsa eğer, seçimler yapılacak. Ankara’daki siyasi kriz, Ortadoğu ve Doğu Avrupa’daki baş döndürücü gelişmeler bu seçimi yerel bir seçim olmaktan çoktan çıkarmış durumda.
Seçim sonuçları birçok şeyi değiştirecek. Sonuçlara göre içte her siyasi parti, grup ve çevre, dışta ise küresel ve bölgesel güçler tutumlarını tekrar gözden geçirecek.
Ancak seçim sonuçları ne olursa olsun siyasi arenada kaçınılmaz olarak deprem yaşanacak. Partiler bölünecek, güçlü ve kudretli sanılan liderler gidecek… Tarih olacak… İlk sırada ise Türk başbakanı Tayyip Erdoğan ve ‘ana muhalefet partisi’ CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu bulunuyor.
CHP’Yİ KRİZ VE PARÇALANMA BEKLİYOR
Seçimlerden sonra parti içi kriz yaşayacak ve bölünecek ilk partinin CHP olması sürpriz olmayacak.
Bütün göstergeler AKP’nin Kürdistan’da BDP karşısında ağır bir yenilgi alacağını işaret ediyor. CHP’nin Kürdistan’da esemesi dahi okunmuyor. Türkiye genelinde ise, AKP’nin bir önceki yerel seçimde elde ettiği oylardan fazla, genel seçimlerde aldığından birkaç puan aşağıya düşeceği tahmin ediliyor. Ancak eski Türk başbakanı Süleyman Demirel’in dediği gibi 24 saat siyasette çok uzun bir süredir. Daha nelerin olacağı hiç belli olmaz.
AKP karşısında Gülen Örgütü ve MHP artıklarıyla açık ve gizli ittifak yapan CHP’nin başarı sağlayacağı ise çok kuşkuludur. Bir önceki oy oranını yakalaması dahi meçhuldür. Hatta denilebilir ki, bu seçimlerin ilk kaybedeni CHP ve onun lideri Kılıçdaroğlu olacak. Çünkü CHP’deki bir-iki puan artışı dipten gelen fırtınayı yatıştırmaya, CHP içindeki krizi çözmeye yetmez.
CHP’NİN KİRLİ İTTİFAKI
CHP ve onun lideri Erdoğan rejimine karşı faşist, gerici, Ergenekoncu güçler ve Gülen Örgütü ile ittifak yaparak başarı sağlayacağını ummaktadır.
Kılıçdaroğlu bunun için Kürtlere ve Alevilere karşı soykırım fetvaları veren Fethullah Gülen’e sıcak mesajlar gönderiyor. En gerici, ırkçı ve faşist kesimlerin oyunu almak için Bozkurt selamı çakıyor. Akdeniz ve Ege kıyı şeridinde var olan Kürt düşmanlığını oya dönüştürmek için Devlet Bahçeli’nin dahi gerisine düşen ‘Bölücü başı’ gibi tedavülden kalkmış özel savaş dili kullanan adaylarla seçime giriyor.
Kaldı ki, çok kısa bir zaman önce CHP saflarına eski Cumhuriyet Başsavcısı ve baştan sona Kürt düşmanı, ırkçı Vural Savaş’ı kattı. CHP’nin Ankara adayı Mansur Yavaş ise MHP’li. Haklı olarak Yavaş değişenin kendisi değil, CHP olduğunu söylüyor.
CHP, İstanbul’da seçime adı en az AKP’li bakanlar kadar hırsızlığa, rüşvet ve dolandırıcılığa karışmış, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde hiçbir zaman gerçek manada yer almamış, her dönemin adamı, fırıldak bir adayla, Mustafa Sarıgül’le seçime giriyor.
CHP bu tutumuyla bir kez daha sosyal demokrat bir parti olmadığını, esas itibariyle eski genlerine bağlı kaldığını, ırkçı ve şoven bir damar üzerinde yürüdüğünü, Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt ve Kürdistan sorunu gibi ağır sorunları çözme diye bir derdinin ve yeteneğinin olmadığını göstermiş oldu.
CHP BİR KEZ DAHA ALEVİLERE İHANET EDİYOR
CHP ve onun lideri Kılıçdaroğlu, Gülen Örgütü, MHP artıkları ve Ergenekoncularla girdiği kirli ve kendi başını da yiyecek olan ilişkilerle en çokta kitlesel olarak ona oy veren Alevilere bir kez daha ihanet ediyor. Alevilerle resmen alay ediyor. Doğrusu bu kadar ırkçı, tekçi, Çorum, Maraş ve Sivas katliamlarının faillerinin yer aldığı, genel başkanının Bozkurt selamı çaktığı bir parti halen Alevilerden, Kürtlerden hangi yüzle oy istiyor, anlaşılmış değil.
CHP 2014 seçiminde izlediği bu politikayla MHP ile arasında olan ‘farkı’ sıfırlamıştır. Şunu söylemekte yarar var: MHP bugün CHP’den daha ‘tutarlı’ bir konumdadır. Bu nedenle AKP ve CHP’ye nazaran MHP Türk siyasetinin ‘en istikrarlı’ partisi görünümünü çizmektedir.
AKP BÜYÜDÜKÇE TÜKENDİ
Hükümet kanadının durumu ise şudur: Değim yerindeyse 12 yıldır ‘büyüyerek tükenen’ bir AKP var. AKP hükümetinin Kürdistan dosyası çok kabarık. Öldürülen Kürt çocuklar, gerillalara karşı kullanılan kimyasal silahlar, binlerce Kürt siyasetçinin rehin alınmasıyla sonuçlanan KCK operasyonları, Kazan Vadisi, Kortek, Şexçuman, Roboski, Lice katliamları ilk akla gelenlerdir. Öte yandan hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet bu hükümetin en yumuşak karnını oluşturuyor. Tablonun tamamlanması için bir de buna Erdoğan’ın megaloman kişiliğini eklemek gerekiyor.
SEÇİMİN İLLEGAL PARTİSİ
Parti olarak değil, ama Fethullah Gülen ve Örgütü’de ‘illegal’ olarak seçime giriyor. Rant kavgasına tutuştuğu Erdoğan ve AKP’nin kaybetmesi üzerine bir seçim stratejisi izliyor. Bunun için AKP’ye karşı CHP ve MHP’nin adaylarını birçok yerde açıktan destekliyor. Gülen Örgütü, medyasını CHP’ye açmış durumda. CHP ve MHP’nin olmadığı yerlerde ise, örneğin Kürdistan’ın önemli şehirlerinde sandığa gitmemeyi salık veriyor. Gülen Örgütü kirli ve illegal bir seçim çalışması yapıyor. Röntgencilik yaparak, kumpas kurarak, bir istihbarat şebekesi gibi elde ettiği ses ve görüntü kasetleriyle seçim sonuçlarını etkilemeye çalışıyor.
Gülen Örgütü, Barış ve Çözüm Süreci’ni hedef alarak AKP ve Erdoğan’a gidecek milliyetçi oyların düşmesini amaçlıyor. Bunun için İmralı’da farklı zamanlarda elde edilen ses kayıtlarını montaj yaparak, çözüm sürecine ‘evet’ dediği için Erdoğan’ı ‘vatana ihanet’ içinde göstermeye çalışıyor.
HDP-BDP’NİN ÖZGÜRLÜK RÜZGÂRI
Bütün bu kirli, ırkçı, şoven, röntgenci, küresel güçlerin taşeronu, hırsız, fırıldakçı parti ve liderlerin dışında gerçek manada özgürlük, demokrasi, barış ve eşitlik vaat eden güçler de seçime giriyor.
Türkiye’de HDP, Kürdistan’da ise BDP çoktan güçlü bir rüzgâr estirmiş durumdalar. BDP Kürdistan’da rejimin son halkası olan AKP’yi sandığa gömmeye hazırlanıyor. HDP ise estirdiği rüzgârla yeni demokratik bir Türkiye’nin mümkün olduğunu gösteriyor.
HDP için Türkiye’deki seçmenin beşte birinin oy kullanacağı İstanbul’da alacağı oy, yakalayacağı çıta bu nedenle çok önemli. Elbette ki HDP, sadece Türkiye’de Kürtlerin ve Solun partisi değil. Türkiye’de yaşayan bütün halkların, inanç ve dillerin, çalışanların, işsizlerin, kadınların partisidir. Türkiye’nin bütün sorunlarını çözmeye aday en güçlü partidir.
HDP bu yönüyle AKP, CHP, MHP ve diğer rejim partilerinden köklü ve esaslı bir ayrılık içindedir. Bu nedenle HDP kitleleri tekçi, ırkçı, şoven ve hırsız partilerden kurtarmak göreviyle karşı karşıyadır. Ceberut Erdoğan rejimine de, MHP artıklarıyla, Gülen Örgütüyle ittifak yapan CHP’ye de alternatif olacak, ülkeyi krizden çıkaracak, barış ve çözüm sürecinin devam etmesini sağlayacak en önemli güçlerden birisidir.
HIRSIZIN ‘SARISI’, ‘AKI’ OLMAZ
Şimdi Erdoğan ve AKP’yi zayıflatmak adına bazıları HDP’nin ortaya çıkan devrimci enerjisini satın alma ve çalmaya yönelik kirli hesaplar yapmaktalar. Özellikle son günlerde HDP’ye karşı sosyal medya aracılığıyla İstanbul’da ‘oylar bölünmesin’ türünden bir propaganda yürütülüyor. Bu tümüyle bir demagojidir.
Her şeyden önce Erdoğan ve AKP hükümetini en çok zayıflatan HDP’dir. Bilinmelidir ki bu seçimlerde HDP’ye verilecek her oy, rejime indirilmiş ağır bir darbedir. Çünkü Erdoğan rejimiyle gerçek manada mücadele eden güçler HDP çatısı altında birleşmiştir. İstanbul CHP adayı olan Mustafa Sarıgül ve ekibinin böyle bir derdi yoktur. Kaldı ki Sarıgül’ün dosyayı daha öncede belirttiğimiz gibi ‘karanlık deliklerle’ doludur.
Öte yandan Sarıgül kuyrukçuluğu ne zamandan beri demokrasi mücadelesi oldu? Allah aşkına hırsızın ‘sarısı’, ‘akı’ mı olur?
ÇALINACAK DEVRİM KALMADI
Şimdi birileri Türkiye’de ortaya çıkan ve hızla gelişen devrimci dinamiği, Kürt devriminin kazanımlarını satın almaya ve çalmaya çalışıyor. Sanıyorlar ki, bir-iki Erdoğan karşıtı söz kitleleri ikna etmeye, aldatmaya yetecek.
Bu nedenle İstanbul’da veya başka bir yerde rejim partilerine şu veya bu nedenden dolayı verilecek, kaptırılacak tek bir oy yoktur. Özellikle de Gülencilerin, MHP artıklarının, Ergenekoncuların ve geçmişte liberaller tarafından ‘marangoz hatası’ olarak adlandırılan nam-ı değer Kürt ve Alevi düşmanı İdris Naim Şahin gibilerinin kümelendiği CHP’ye verilecek oy hiç yoktur. Olmamalıdır.
BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi CHP’nin ‘kurt kökenli’ lideri Kılıçdaroğlu’nun, her dönemin adamı ve ucuz Hollywood filmlerinden fırlamış ‘jönler’ gibi siyaset yapan Mustafa Sarıgül’ün, Erdoğan’ı yıkmak adına kitlelerin özgürlük ve demokrasi taleplerini CHP’nin kuyruğuna takmak isteyen bazı liberallerin, rant kavgasına tutuşmuş küresel güçlerin taşeronu Gülencilerin, eski Türkiye’nin Ergenekoncu güçlerin bilmesi gerekir ki artık satın alacakları ve çalacakları bir devrim yok. O dönem bitmiştir.
30 Mart günü Türkiye’de HDP, Kürdistan’da BDP karşısında bu güçler ve Erdoğan’ın AKP’si nal toplamalıdır. Çünkü özgürlük, eşitlik, barış ve demokrasi için ağır bedeller ödeyenler gururla ve çekinmeden artık şunu söyleyebilirler: Türkiye ve İstanbul’a en çok HDP, Kürdistan’a da en çok BDP yakışır.
Kim tarafından hangi amaçla yapılırsa yapılsın Kürtlere ve demokrasi güçlerine CHP ve Sarıgül’ü adres göstermek boş laf ve demagojidir! Nokta!
Bütün oylar HDP ve BDP’ye!
BU YAZI ANF’DEN ALINMIŞTIR