Brezilya ve Türkiye: İsyanların Kardeşliği – Fatoş Osmanağaoğlu

#occupybrazil

Biz Gezi Direnişini yaşarken Brezilya’dan halkın ayaklandığı haberleri gelmeye başladı. Sao Paulo’da otobüs ücretlerine yapılan 20 Cent (Real) zammın geri alınması için başlayan hareket hızla Rio’ya ve sonra da bütün ülkeye yayıldı. Orta sınıfla başlayan direniş, Rio’da karşılığını kent yoksullarında buldu. Bu yoksullar da çok büyük bir çoğunlukla siyahlar aslında. Rio’da bu ayrım çok net, o kadar ki çeşitli sanat dallarına da yansımış durumda. Siyah nüfus büyük bir çoğunlukla favela’larda (bizdeki eski tip gecekondular) yaşıyor ve işsizlik oranı çok yüksek.

Türkiye ile Brezilya’yı karşılaştırdığımızda benzer pek çok şey var aslında. Tarih hariç, bizimki gibi bir ülke insanı olunca, 1700’lerin sonlarında yapılan tek tük yapıya tarih diyemiyorsunuz. Turizm ve otomotiv endüstrisi önemli ticari kalemler. Emperyalistler hep benzer zamanlarda müdahale etti. Ekonomilere neoliberal baskıları artırabilmek için darbe dönemlerimiz aynı. Büyük borçlandırmalar. Hatta IMF’ye olan borçlarımızı bile birkaç yıl ara ile sonlandırdık. Erdoğan’ın deyimi ile “borç verebilir duruma geldik”. Brezilya borç da verdi. Borç verdi ama, halkın durumu halen bir felaket. Eşitsizlik Brezilya’da kol gezmeye devam ediyor ve hayat pahalılığı orta sınıfı da tümden eritiyor.

“Kentsel dönüşüm” adı altında yoksulların yaşam alanlarından sürülmesi bir başka benzerlik. Rio’da Dünya Kupası organizasyonu bahanesi ile yoksul halkın yaşadığı mahallelere el koyup kompleksler, çirkin binalar yapılıyor sürekli (Rio bir çirkin apartmanlar şehri). Bizim TOKİ binaları dünyasının kopyası. Son on yılda emlak piyasasındaki muazzam spekülasyonlar kiraları ve toprak fiyatlarını yüzde 150 arttırmış durumda. Sermaye, yurt dışına para akışını sağlamak için, devlet kontrolü olmadan araba satışlarına finansman sağladı. Bu trafikte bir kaosa neden oluyor, ayrıca son on yılda toplu taşımaya hiçbir yatırım yapılmamış. Emlak ve otomotiv endüstrisi tıpkı bizde olduğu gibi ihya ediliyor.

Bir benzerlik daha var ama biz geriden geliyoruz, merak etmeyin, Erdoğan sayesinde bu farkı da hızla kapatacağız. GDO’lu mısırlar. Brezilya’da “bioyakıt” kullanımı yaygın, yüzde 60 petrol, yüzde 40 bitkisel. Her yer mısır tarlası, şehrin biraz dışına çıktığınızda mısır tarlaları başlıyor. Lula, dünyanın en değerli akciğerleri yağmur ormanlarını yok edip mısır tarlalarına dönüştürdü, hükümet hakkında açılan bir dolu dava var. Bizde yeni çıkarılan “büyükşehir belediye yasası” ile hızla aradaki farkı kapatıyoruz.

Düzinelerce HES projesi ve nükleer enerji santralleri konusu Brezilya halkının da baş belası. 2010 yılında Lula döneminde nükleer santral antlaşması yapıldı. Çünkü Brezilya, nükleer enerjiyi Lula’nın dediği gibi, sadece “barışcıl temiz enerji” kaynağı olarak değil, nükleer silah olarak da kullanmak istiyor. Şu anda başkan olan Rousseff, 2005-2006’da Lula’nın enerji bakanı idi ve bu projelerin ona ait olduğu biliniyor.

On beş yıllık neoliberal uygulamalara ek olarak hükümet, ekonomi politikasını tamamen sermayenin çıkarlarına teslim etti. Lula ve sonrasında Rousseff hükümeti, genel olarak kamu kaynaklarını kendi bireysel çıkarları için kullanmaya devam ettiler.

Ayaklanma neden şimdi gerçekleşti?
Bu soru eş zamanlı olarak bizde de soruluyor. Bu halk hareketi, planlanmış bir politik olay olmaktan ziyade birçok faktörün bir araya gelmesiyle kendiliğinden doğdu. 20 Cent’lik bir bilet fiyatı artışı tetikleyici oldu. Yukarıda özetlemeye çalıştığım birikim, ilaveten stadyum inşasında aşırı harcamalar yapıldığına dair suçlamalar, insanların kendilerini aşağılanmış hissetmelerine yol açtı. Düşünün ki bu halk futbolla yaşıyor ve Dünya Kupası’nın ülkesinde yapılacak olmasına muhalefet ediyor. Benim için çarpıcı bir örnekle anlatabilirim, Amerika Kupası’nı kazandıklarında milyonlarca insan bir anda, bayrakları ellerinde, boyunlarında, sokaklara dökülüp, çıldırmıştı. Benzeri ayaklanma sırasında yaşandı, Konfederasyon Kupası’nı kazandıklarında direnişe ara verip, kupa sevincini yaşadılar.

Halk futbolu bu kadar sevmesine karşın, 1950 Dünya Kupası için yapılan Maracana Stadı’nın yenilenmesi yerine, eğitim ve sağlığa yatırım yapın diyor. Sadece stadın maliyeti 1,4 milyar Real. Maracana’nın yeniden açılışı Brezilya halkının suratına bir tokat gibi çarptı. Resimlerde gerçek çok netti, dünya futbolunun kalbinin attığı yerde, tek bir siyah ya da melez insan yoktu. Otobüs ücretlerine yapılan zam, ipin koptuğu an oldu. Bu an isyanı ateşledi ve tıpkı bizde olduğu gibi gençlik ayağa kalktı. Rousseff hükümetinin aldığı hiçbir önlem, açıkladığı paket, isyanı durduramıyor. Henüz Brezilya’da da işçi sınıfı ve MST (Topraksız Köylü Hareketi) bu isyana eklemlenmiş değil, isyan eden gençlik beyaz ve mavi yakalı işçi/işsiz olsa da henüz sınıfsal bilince sahip değil. Rousseff, muhtemelen eski bir devrimci olmasından, bu direnişin evrilebileceği yeri tahmin ettiği için, Erdoğan’ın tersine küçük rötuşlar yapmaya devam edecektir. Polis şiddeti tırmanırken, “mesajı aldık” demek ne ifade edecek göreceğiz.

Bu daha başlangıç, mücadeleye devam. #DirenBrezilya

Related Articles

Köşe Yazıları
Mustafa Durmuş
Bir haberin düşündürdükleri : “Aşırı tedbir Allah’a güveni sarsar!”
Mustafa Durmuş

Özcan Kırbıyık
Türk ordusu -Roboski’de- görevini samimiyetle yerine getirmiştir!
Özcan Kırbıyık

Onur Arpaçukuru
Mülkiye biat etmez
Onur Arpaçukuru