Yönetimde katılımcılık, bütçede açıklık- Ahmet Saymadi

Yerel seçimler yaklaştıkça tekrar aday olan ya da ¨aday gösterilen¨ mevcut belediye başkanları medyada arz-ı endam eder oldu. Seçildikten sonra her gün sizlerle olacağım dedikten sonra bir daha kimsenin görmediğini mi ararsınız, kapısına ulaşmak için ¨araya birilerini koymak¨ zorunda kaldıklarınızı mı ararsınız, başkan olduğu günden beri yapmadıklarını önümüzdeki dönem yapma sözü verenler mi dersiniz! Ne ararsanız var. 

Bitmedi. Beterin beteri var. ¨Bu seçim yerel seçim¨ dedikten sonra yerele dair hiç bir şey söylemeyenler var. Çünkü ¨kazanması banko¨. Yerele dair söz söyleyip ortalığı karıştırmaya ne gerek var!

Hatırlarsınız, AKP’liler 2009 yerel seçimlerinde Urfa için, ¨Ceketimizi koysak yüzde yetmiş oy alırız.¨ demişti ve ¨bunlar halkı koyun yerine koyuyor¨ diye kıyamet kopmuştu. Bu ¨yerel¨  seçimlerde hangi partiler hangi yerele ¨ceketini¨ koydu bir bakmak gerek.  Kime oy vereceksiniz? Cekete mi? Yoksa gerçekten de yerele ilişkin neler söylediğine baktınız mı adayınızın?

Bir de belediyeciliği sadece imar-iskan-çöp-kanalizasyon olarak algılayanlar var. Bütün vaatler de bunun üzerine kurulmuş durumda.

Eğer belediyenin görevi sadece; imar-iskan denetimi, ruhsat verme, çöp toplama, temizlik, yol-kaldırım düzenleme gibi işlerden mevcut olsaydı, pekala merkezden sağlanan diğer kamu hizmetleri gibi bu hizmetler de merkezden sağlanabilirdi. Mesela, tapu müdürlüğü aynı zamanda İmar İskan Müdürlüğü görevi de yapabilirdi. Ya da ruhsat işlemleri İç İşleri Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak bir daireyle halledilebilirdi. Yol ve kaldırım işleri Karayolları Genel Müdürlüğü’ne bağlanıp, çöp ve temizlik işleri de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlandı mı bitti gitti. Ne gerek var belediyeye, yerel yönetime? Eğitimin, sağlığın, güvenliğin ve daha birçok hizmetin merkezi olarak teşekkül edildiği bir düzende bu hizmetler neden merkezi sağlanmasın? Mesele sadece hizmetse işler böyle de  çözülebilir.

Peki, belediye meclisi yerel bir parlamento değil mi? Eğer öyleyse bunları kim belirliyor. Yerellerde meclis üyesi adaylarının belirlenmesinde o yerelin insanları ne kadar söz sahibi? Son dakika ilçe başkanlarının değiştirdiği listeler olduğu biliniyor. O mu girecek öbürü mü girecek diye yapılan kavgalardan listelerin yetiştirilemediği de biliniyor. Belediye başkan adayının istediğini ekleyebildiği de biliniyor. İlçe de yaşayan kadın ve genç oranına göre bir temsiliyet olmadığı da açık. Merkezi parlementoyu parti liderlerinin belirlemesinden rahatsızsak, neden yerel meclisleri birkaç kişinin belirlemesine itiraz etmiyoruz? Bu haliyle belediye meclisi listeleri ne kadar yerel, ne kadar merkezi? Belediye meclisleri Vali başkanlığında ilgili kamu kuruluşlarının, muhtarların, okul müdürlerinin felan yer aldığı bir yerel meclisle çözülemez mi? Mevcut halinin bu formülden ne farkı var?

Kaç kişi genel seçimde oy verdiği parti dışında diğer partilerin ne dediğine baktı?  

Bütün sorular cevaplanmayı bekliyor.

Yerel yönetimlerin mantığı bu olmamalı. Eğer öyleyse bizim iki ayrı seçime gitmemizin de manası kalmıyor. Zaten her şey yukarıdan belirleniyorsa ve sadece hizmetlerin üretiminden ve dağılımından mevcut bir durum varsa biz neden sandığa gidiyoruz ki. Biz yerel yönetim seçimlerinde yukarıda sayılan hizmetleri düzenleyecek olan bir kamu kurumunu yönetecek insanları seçmiyoruz. Ya da sadece bunları seçecekmiş gibi davranamayız.

Biz merkezden dağıtılan rantı, yerelde dağıtacak insanları seçmiyorsak, herkes kendi hırsızını yolsuzunu kendi yerelinde de seçsin diye sandığa gitmiyorsak ne diye yerel seçim yapılıyor peki? Bu kavga gürültü niye?

İşte bütün mesele burada düğümleniyor. Merkezi politikalar karşısında başka başka yerlerde yaşayan insanların farklı ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan, farklı yaşam tarzlarını gözeten ve yönetim anlayışını yerelleştirmek için yerel seçimler var. Merkezin yetkisi karşısında yerelin hakkını savunan bir mekanizma oluşsun diye, merkezin yetkileri karşısında yerelin sesi olsun diye var yerel yönetimler. Yerel Parlamentolar, yerel meclisler oluşsun diye var. Yönetime herkes katılabilsin diye var. Yerel bütçeler herkes tarafından bilinsin, tüm kaynaklar halk için kullanılsın diye var.

Belediye meclisi toplantılarını halka açık yapmayana, meclis toplantılarını yayınlamayana, kararlara halkın itiraz yolunu açmayana, bütçeyi şeffaflaştırmayana ve açıklamayana, cinsiyet eşitlikçi olmayana, gençlerin iradesini tanımayana irademizi teslim etmeyelim.

Yerel yönetim anlayışının temel ilkesi; yönetimde katılımcılık, bütçede açıklık olmayana güle güle deme vakti geldi. 

Yoruma kapalı