Cumhurbaşkanlığı seçimi ne olur? – Engin Erkiner

Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda durum yavaştan belli olmaya başladı. Sonda söyleyeceğimi başta da söyleyeyim: şu andaki gidişat RTE’nın seçimi ilk turda kazanacağı yönündedir.

CHP, MHP ile birlikte Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterirken, bu aday vasıtasıyla AKP’yi zorlayabileceğini hesaplamıştı. Hesap olarak fena değil… Dinci kesimden bir aday gösterilirken aynı zamanda teslim bayrağı da çekilmiş, mevcut ülke ortamında ancak dincilik aracılığıyla iş yapılabileceği kabul edilmişti.
Ne ki, hesaplanmayan önemli bir yön vardı: adayı destekleyen parti örgütü…
One man show ile fazla gidilemez. Erdoğan’ın yaptığı da –kimilerine öyle gibi görünse de- one man show değildir. Arkasında iyi bir parti örgütü olmadan en iyi showmanlar bile fazla bir şey yapamaz.
CHP parti örgütü böyle bir özellik göstermiyor. Ek olarak, kendi adaylarına pek iyi gözle bakmayanlar da az değil… Bu durumda RTE’nin boş kaleye gol atmakta pek sıkıntı çekmeyeceği söylenebilir.
HDP’ye önemli bir şans vermiyorum. HDP’nin hedefi, RTE’nin ilk turda yüzde 50’nin üzerinde oy alamaması sonucu seçimin ikinci tura kalması ve kendisinin de RTE ile Eİ arasındaki oy farkından daha fazla bir oy yüzdesi alarak ikinci turda sonucu belirleyecek parti konumuna yükselmelmesidir.
RTE ilk turda yüzde 45, Eİ yüzde 35 ve de Selahattin Demirtaş da yüzde 15 oy alabilirse, HDP için bu sonuç harikadır denilebilir. İkinci tura kalma şansı yoktur ama iki aday arasındaki oy farkından daha fazla oy alabildiği için RTE ile pazarlıkta güçlü bir ele sahip olunacak ve çözüm süreciyle ilgili olarak çıkması planlanan yasalarda daha fazla belirleyici olunabilecektir.
Realist bir hesaplamayla HDP’nin başlıca amacının böyle olması normaldir. Zaten ikinci turda –olursa eğer- ne yapacakları konusunda konuşmamaları da bunu gösteriyor. Kendileri de ikinci tura kalma şanslarının bulunmadığını biliyorlar ve ikinci tur olursa eğer, o zamanki duruma bakacaklar.
Bu durumda bile pazarlık için sahip oldukları gücü abartmamaları gerekir.
Birincisi: Kürtlerin en büyük partisi BDP-HDP değil, AKP’dir. Kürt halkını belirli bir bölgeye özgü olarak değil de ülke çapında yayılmış olarak dikkate alırsak, durum budur.
İkincisi: Diyelim ki ikinci tur oldu ve RTE ile de anlaşılamadı. Bu durumda, hiç sanmıyorum ama, CHP-MHP adayına oy verilmesi için çağrı yapılsa bile, çok sayıda BDP-HDP üyesi ve sempatizanı bu partilerin adayına oy vermez.
AKP için çok şey söylenebilir ama Kürtlerin haklarının tanınması gibi bir yaklaşımının bulunduğu inkar edilemez. Yaklaşımı kısıtlıdır, açık konuşmamayı tercih etmektedir, biraz hak tanıyıp sonra geri almaya çalışmaktadır ve bunların hepsi doğrudur. Ne ki, CHP’de bu kadarı bile yoktur. (MHP’den hiç söz etmiyorum.)
AKP ile konuşulabilir, pazarlık yapılabilir; CHP ile bu kadarı bile yapılamaz.
Bu konuda şimdiye kadar çok sayıda örnek bulunduğu için ek olarak örnek vermeyeceğim.
Burada bazı sol grupların adaylar konusundaki tutumuyla ilgili olarak koparılan gürültü üzerinde de durmak gerekir.
Koparılan gürültü diyorum çünkü fonksiyonel herhangi bir işlevi bulunmayan bir konuda bu kadar gürültü yapmanın anlamı bulunmuyor.
TKP, ÖDP, Halkevleri ve başka bazı sol örgütler Demirtaş’ın adaylığını desteklemiyorlar ve seçime katılmayacaklarını ilan ettiler. Önceki seçimlerdeki rakamlardan hareket edecek olursak, bu örgütlerin tümünün aldığı oyları toplasanız yüzde 1 yapmaz. O zaman bu gürültünün, bu örgütleri bu kadar eleştirmenin ne anlamı var?
Gerçekten anlamsız bir gürültü…
CB seçiminde hesap yaparken ülke dışındaki yaklaşık 2,6 Milyon seçmenin de ilk kez oy kullanacağı hesaba katılmalıdır. Bunların yaklaşık 1,6 Milyonu Almanya’dadır. RTE’nin ülke dışındaki seçmenden alacağı oyun Türkiye’de alacağı oy oranından daha fazla olacağı söylenebilir. Özellikle Almanya’da (ülke dışındaki seçmen sayısının yaklaşık yüzde 60’ı bu ülkededir) Demirtaş’ın alacağı oyun beklenenin altında olacağı da şimdiden söylenebilir. Böyle bir durumun ortaya çıkmasının Türk soluyla ilgisi bulunmuyor, Kürtlerin önemli bir bölümünün oy kullanmaması ya da kullanamamasıyla ilgisi bulunuyor.
Yarın son gün… En geç 9 Temmuz günü yurtdışı seçmen kütüğüne adres beyanı yaparak yazılmak gerekiyor. Geniş bir kesim bunu halen yapmamış durumdadır. Yapanların bir bölümünün de –yüzde kaç bilemiyorum- seçimde oy kullanmayacağı söylenebilir.
Bu durumu geçen yıl yapılan Almanya genel seçiminde Kürt adayın aldığı oy sayısında gözlemlemek mümkün olmuştu. Evet, durum farklı… Orada Alman vatandaşı olmak önemliydi, burada ise TC vatandaşı… Ama zihniyetin çok değişeceğini sanmıyorum.
RTE’nin cumhurbaşkanı olması engellenebilseydi, bu durum ülkedeki krizin derinleşmesinde ve sol alternatifin yükselmesinde itici bir güç olurdu; ama böyle bir imkan görünmüyor.
İkinci turda RTE’nin cumhurbaşkanı olacağı kesin de bari seçim ikinci tura kalabilse…

08.07.2014

Yoruma kapalı