Obama’nın iğrenç oyunu – Mahir Sayın

İslam Devleti denilen hilafetçi katiller, iki yıldır Rojava özerk bölgesini yıkmaya uğraştıktan sonra, birden Irak üzerine bir saldırıya giriştiler. Rojava’da yenilgiden yenilgiye sürüklenen katiller sürüsü bir çırpıda Musul’u Irak ordusunun elinden alıp, geride bıraktığı silahlara, paraya, petrole konarak birden zenginleşip güçlendi ve Bağdat üzerine yürümeye cüret edecek kadar pervasız olabildi. Rojava özgürlük savaşçılarının çok açık biçimde sergilemiş oldukları gibi pek de güçlü olmayan bu katiller sürüsü Irak devleti karşısında aslan kesilmişti. 
Bu arada ilginç olan bir olay da TC Musul konsolasluğunda cereyan etti. Katilleler sürüsü Musul’a ilerlerken tehlikeyi fark eden herkes tası tarağı toplayıp oradan uzaklaştı. Ama bir istisna vardı: TC konsolosluk görevlileri. 49 kişi bebekleriyle birlikte yerlerinden kıpırdamadılar ve birden kendilerini katillerin elinde rehine olarak buldular. Basında yer alan haberler, konsololuk görevlilerinin tehlikeyi görüp Davutoğlu’nu uyarmalarına karşın, RTE ve Davutoğlu’nun kendilerine ısrarla orada kalmalarını emrettiklerini ortaya koydu. Bunun sonucu, katiller, Kürt, Arap, Süryani, Türkmen demeden kitlesel cinayetlerini işlerken “TC’nin eli kolu bağlı kalmasıydı.”! Hatta TC mahkemeleri bu meselenin konuşulmasını yasaklayacak bir karar da çıkardılar.
Hilafetçi katiller Bu başarılarının ardından elde ettikleri yeni silahlarla Rojavaya bir kez daha saldırıya geçtiler ve Kobane kantonunu ele geçirmeye çalıştılar. Yine başarılı olamadılar. 
Bu süreçte Irak parlamento seçimleri oldu ve Maliki müttefikleriyle birlikte parlamentoda hükümet kurabilecek tek çoğunluk olarak ortaya çıktı. 
Yekiti’den Fuad Masum Talabani’nin yerine devlet başkanı seçildi ve Anayasanın emrine rağmen Maliki’ye hükümeti kurma görevini vermedi.
Tam bu sırada Hilafetçi katiller Musuldan Batıya doğru ikinci bir saldırı başlattılar ve merkezi hükümetin yanında Kürdistan Özerk yönetiminin de karşılarında tutunamayacaklarını ortaya koydular. Şengal’i, Mahmur’u ele geçirip binlerce Ezidi-Sünni Kürdü, Türkmeni, Hırıstiyanı, Keldani’yi katletti; Hewler/Erbil ve Kerkü’ü tehdit etmeye başladı. Bunun üzerine AB’de petrol bölgelerine yönelik bu saldırıya karşı uçaklarını gönderip İslam Devleti güçlerini havadan bombaladı ve Obama şunu söyledi:
“Bu sorunu birkaç hafta içinde çözebileceğimizi sanmıyorum. Bu zaman alacak….
“Daha fazla yardımda bulunabilmemiz Bağdat’ta Sünnileri daha fazla kapsayıcı bir hükümetin kurulmasına bağlıdır. Maliki’nin politikaları sunileri yabancılaştırmakta, onlara soruşturmalar açmakta ve böylece İslam Devletine destek verilmesine neden olmaktadır.”
Obama’nın bu sözleri İslam Devletinin varoluşunu meşrulaştırmak amacıyla Davutoğlu tarafından da aynen tekrarlanmakta ve bu katiller sürüsüne bir kez olsun terörist vs deme ihtiyacını duymamaktadır. Sanki haklı bir davanın “biraz aşırı giden” ama davanın haklılığı dolaysıyla mazur görülmesi gerken özgürlük savaşçılarıdırlar..
Yani İslam Devletini varlığı tamamen Bağdatta Maliki yönetiminin bulunmasına bağlıdır. Onun için de bu tehlikenin ortadan kaldırılabilmesi için Malikinin bir kenarda durması gerekir. Bu sağlanıncaya kadar da ““Bu sorunu birkaç hafta içinde çözebileceğimizi sanmıyorum. Bu zaman alacak….” (Obama)
Ne kadar zaman alacak? Maliki havlu atıncaya kadar. 
Demek ki, ABD bombardımanının Ezidilerin, Sünni Kürtlerin, Hırıstiyanların, Keldanilerin, Türkmenlerin canlarıyla bir alakası yok. Sadece Petrol bölgelerinin korunması (Çünkü buralarda Amerikan şirketleri var) ve Malikinin bertaraf edilmesiyle bir alakası var. Ve bunu sağlayabilmek için de İslam Devleti’nin katil sürüleri ortalığa sürülmüş ve ABD’nin politik amaçlarına ulaşması için kitlesel katliamlar yapmaktadırlar. 
Kimdir bu durumda bu katliamların sorumlusu? Yürütücüsünün hilafetçi katiller olduğu belli ama onları bu doğrultuda hareket ettiren, onlara bu gücü sağlayanın da ABD olduğu böylece ortaya çıkmış oluyor. ABD işin içinde böylesine olunca, elbette, Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan gibi bölgesel uşakların da işin içinde olduğuna kuşku duyşmaya gerek kalmıyor. Hele İsrail cve TC işin içine ellerini o kadar doğrudan sokmuş durumdalar ki, yıllarca Türkmenler deyip duran TC Türkmenler katledilirken, “ ne yapalım, ellerinde diplomatlarımız var, bir şey yaparsak onları öldürürler!” deyip sessizce beklemektedir. Tabi sessizce bekliyor olması el altından İslam Devletine tam 2000 Tır dolusu malzeme gönderdiği gerçeğini itiraf etmelerini engellemiyor. 2000 TIR ne demek? Her TIR 50 ton taşısa en azından 100 bin ton. Bu kadar malzeme bir orduyu donatmaya yeter de artar bile. Ama bu kadarla kalmıyor elbette. Geçen hafta Kobani de büyük bir yenilgi alan Katiller sürüsü geride 4 tank bırakarak kaçmak zorunda kaldılar. PYD’nin ele geçirdiği tankların resimlerinde apaçık İsrail yazıları görülmekteydi. Herşey bu kadar aleni.
Şimdi bombardımanlarıyla Kürtleri kurtarmış gibi gösterilen Obama kurtarıcı değil, tüm bu kirli oyunun senaristi, Kürtlerin ve diğer halkların asıl katilidir…

11.08.2014

Yoruma kapalı