“Siyasi tutuklularla dayanışmak için dışarıdan içeriye kitap köprüsü” kampanyası üzerine Deli Dalgalar İnisiyatifi’nden Sevinç Koçak ile konuştuk.
1-İçerideki siyasi tutuklularla dayanışma anlayışı, üstelik bunun kitap gönderilerek yapılması oldukça anlamlı bir girişim. Sizi bu girişime yönelten, etkenler neydi?
Bu girişim 6 yıl önce, uzun yıllar içeride yatıp çıkmış arkadaşların, çıktıktan sonra da içeriyle bağı iletişimi sürdürme arayışlarından çıktı aslında. 6 yıldır da aralıksız devam ediyor. Kitap üzerinden olması meselesi:
Hapishanelerde dışarıyla bağ kurmanın, insanın kendisini beslemesinin en önemli aracı kitap. Bu beslenmenin önünü kesmek içindir ki sürekli olarak yasaklamalar, engellemeler geliyor.
2- Bildiğimiz kadarıyla tutsaklara haftalık olarak sınırlı sayıda kitap veriliyor, bu her hapishanede aynı şekilde mi uygulanıyor? Bu uygulamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Tutsakların bu konudaki tutumu ne?
Haftalık değil de, her koğuşta, hücrede sayı sınırı var. Bu durum hapishaneden hapishaneye değiştiği gibi hapishane tiplerine göre de değişiyor. Üstelik keyfi uygulamalar da çok fazla. En sorunlu olanlar da F tipleri. Tek tiplerde bulundurabileceğiniz kitap sayısı 10, daha başka kitap okumak isterseniz, elinizdeki kitapları ya görüşçülerinizle dışarı göndermeniz gerekiyor ya da başka hapishanelerdeki arkadaşlarınıza postalamanız. Bu iki yöntem de kullanılıyor. Bir araştırma yapacaksanız, daha önce okuduğunuz bir kitaba geri dönme şansınız yok.
3-Tutsaklara kitap gönderirken sıkıntılarla karşılaşıyor musunuz?
Karşılaşmamamız mucize olurdu. Örnek istemeden vereyim: gönderdiğimiz kitaplardan 1. cildi alınıp 2. cildi yasaklı bulunduğu için geri gönderilenler mi ararsınız, müstehcen bulunduğu için alınmayan LGBT dergileri mi… Bir de bandrol sorunu yaşıyoruz. Bandrolsüz kitap alınmıyor. Bize de genellikle evlerden, kütüphanelerinden kitap getiriyor insanlar. Eski kitaplarda bandrol yok haliyle. Gazetelerin verdiği ve üzerinde “para ile satılamaz” ibaresi olan kitaplar bile bandrolsüz olduğu gerekçesiyle alınmıyor. Biz göndermekten bıkmıyoruz, onlar da sorun yaratmaktan vaz geçmiyor.
4-Dışarda Deli Dalgalar nasıl oluştu? Bugüne kadar yaptıklarınızı özetler misiniz?
Deli Dalgalar hapishanede uzun yıllar yatmış bir grup delinin girişimiyle oluşan bir inisiyatif. Hiyerarşisi yok, kurumsal bir yapı değil, sabit bir mekanı yok. Posta sırasında oluşturulan kolektif bütçenin dışında maddi bir kaynağı, sabit bir bütçesi yok. Bu kadar yok’un arasında dayanışma ruhu var. Şimdiye kadar yapılanlar: 2009: “Hayata Dönüş” katliamının 8. yılında “Biz Hayata Akarken” adıyla hapishanede bulunan mahpusların mektupları, kitapları ve resimlerinden oluşan bir sergi yaptı. 2010: “Ömrümüzün Taş Çiçekleri” adıyla açılan mahpus resimleri sergisiyle, 52 siyasi mahpusun 167 resmi duvarları aşarak sergide yer aldı. 2011: “Dışarıdan İçeriye Kitap Köprüsü Kuruyoruz” kampanyasıyla yaklaşık 10.000 kitabı hapishanelere ulaştırdı. 2012: ”İçerideki” delilerle “dışarıdaki” deliler arasındaki köprüyü bir de kitapla somutlaştırdı. Dışarıdan fotoğrafçı ”delilerin” çektikleri fotoğrafları içerideki öykü yazarı “delilere” gönderdi. Fotoğrafçıların objektifiyle öykücülerin kalemi buluşarak, ortaya “Kıyıya Vuran Dalgalar” öykü kitabını çıkarttı. 8 yazarı 90’lı yıllardan bu yana hapishanede olan, 9 yazarın 11 öyküsünden oluşuyor kitap. Yazarları hapiste olunca, imza günlerinde onların yerine İstanbul’da Murathan Mungan, Ankara’da Sırrı Süreyya Önder imzaladı kitabımızı. 2013: İçerideki çizerlerin çizdiği karikatürlerle “çıkın dışarı oynayalım” demek için “Pabucu Yarım” karikatür kitabını çıkarttı. Karikatür kitabını İstanbul Tüyap’ta içerdeki karikatüristler yerine Semih Poroy imzaladı. Yaptığımız etkinliklere bir kaç ilave: Her yılbaşı kendi ellerimizle yaptığımız yılbaşı kartlarını gönderiyoruz. Ve artık gelenekselleşen takvimlerimizi bir de. 8 Mart’larda kadın arkadaşlara özel postalar gönderiyoruz. Bazı hapishanelerde takvimlerimiz alınmıyor. “Yasak”mış.
Siyasihaber.org / Röportaj: Sema Çelik