“Gazetecilik değil tetikçilik yapıyorlar”

1916dd1e9a1e74df22e495ca77d7d804_IMG_8276

Kemal Işıktaş, katıldığı 1 Mayıs gösterisinin ardından 2 Mayıs tarihli Yeni Şafak gazetesinde çıkan “Kanlı Plana Geçit Yok” haberine fotoğrafı konularak hedef gösterildi. Bugüne kadar katıldığı demokratik kitle eylemlerinde şimdiye kadar “tek bir leblebi dahi” atmadığını söyleyen Işıktaş “Bu gazetecilik değil tetikçilik” dedi. ANF’ye konuşan Işıktaş, Yeni Şafak gazetesine suç duyurusunda bulunacağını ve tazminat davası açacağını aktardı.

Kemal Işıktaş’a İstanbul’daki her demokratik eylemde rastlarsınız. Nerede bir hak gaspı, bir ırkçılık, bir haksızlık varsa hak aramaya gelen yüzlerce kişi arasında mutlaka o da vardır. Hrant Dink için yapılan eylemlerde, işçilerin eyleminde, duran insan eylemlerinde hep ön saflardadır. Bu tutum aslında kendi deyimiyle babasından kalma bir miras. Babası Ramazan Işıktaş Türkiye İşçi Partisi (TİP) kongre delegesi ve 1970’lerde DİSK’e bağlı Devrimci Yapı İşçileri Sendikası’nın kurucusu ve başkanıydı. Ömrü boyunca işçi sınıfı ve emekçi halkın çıkarlarını kendisinin ve ailesinin çıkarları üzerinde tutmuş bir insandı. Böyle bir mirasa sahip olan Kemal Işıktaş, 1 Mayıs günü Başbakan Erdoğan tarafından konulan keyfi Taksim yasağına karşı tüm işçiler, emekçiler ve devrimciler gibi DİSK’in önündeydi. Atılan yoğun gazdan ve polis teröründen etkilenenler arasında o da yerini aldı.

İnsanın yaşamı bu kadar ucuz olmamalı!

Işıktaş, 2 Mayıs günü yakınları tarafından arandıktan sonra baktığı Yeni Şafak gazetesinde “Kanlı plana geçit yok” başlıklı haberde kendi fotoğrafını görünce şoka girdi. “Bu gazetecilik değil tetikçilik” diyen Işıktaş, “Bu tek kelimeyle bir kepazelik. İnsanları araştırmadan, bilmeden hedef tahtasına oturtuyorlar, sonra bir de gazetecilik yapıyoruz diye geçiniyorlar. İnsanın yaşamı bu kadar ucuz olmamalı” diye konuştu.

Yaşamı boyunca haksız yere devlet baskısı görmesine rağmen, hep şiddeti dışlayan bir tutum içinde olduğunu anlatan Işıktaş, gördüğü devlet baskısı ve şiddetini şöyle sıraladı: “1985 yılında sırf halk ozanı Ruhi Su’nun cenazesine katıldığımdan dolayı 16 gün İstanbul Siyasi Şube’de gözaltında tutuldum. 1986 yılında İzmir Buca Cezaevi’nde açlık grevi yapan tutsaklarla dayanışma amacıyla aileleriyle birlikte cezaevi önünde açlık grevi yaptığım için polis şiddetine maruz kaldım. İzmir DGM’de yargılandım, hakkımda yurtdışına çıkma yasağı konuldu. 1987 yılında ise Haydar Kutlu ve Nihat Sargın’ın duruşmalarını izlemek üzere gittiğim Ankara’da üç defa gözaltına alındım ve Derin Araştırma Laboratuarı’nda ( DAL) insanlık dışı işkencelere tabi tutuldum. Ancak devletin bunca zulmüne rağmen, katıldığım toplumsal eylem ve direnişlerde şimdiye kadar tek bir leblebi dahi atmadım.”

Sembolik olarak 8 tl’lik tazminat davası

Yeni Şafak hakkında suç duyurusunda bulunacağını aktaran Işıktaş, gazete sorumluları hakkında 8 TL’lik tazminat davası açacağını söyledi. Bu 8 TL miktarına da açıklık getiren Işıktaş, “Gezi direnişinde katledilen 8 kardeşimin anısına sembolik bir anlamı olduğu için talep edeceğim” dedi, Işıktaş, başına bir şey gelirse bundan Yeni Şafak gazetesinin sorumlu olacağının da altını çizdi.

Kaynak: ANF (Zeynep Kuray)

Yoruma kapalı