Siyasal ve Sosyal Araştırma Merkezi (SAMER), 25-28 Ekim 2014 tarihleri arasında, Kürt halkının yoğun olarak yaşadığı 2 bölgedeki 22 il merkezinde, çözüm süreci, Kobanê ve IŞİD saldırılarına ilişkin algı ve tutumları tespit etmek amacıyla yaptığı araştırmanın sonuçlarını Cegerxwîn Kültür Merkezi Toplantı Salonu’nda açıkladı. 3380 kişi ile yapılan görüşmeler sonucunda hazırlanan araştırmaya katılanların % 70,9’u Kürt, % 20,1’i Türk, % 2’si Arap olarak kimliğini tanımladığı görülüyor. Araştırmanın sonuçları, SAMER Koordinatörü Welat Ay tarafından açıklandı. Ay, yapılan görüşmelerde, Türkiye’nin en önemli gündemi sorusuna % 63’lük bir oranla Kobanê yanıtı verildiğini ifade ederken, yine araştırmaya katılanların % 84,7’si çözüm sürecini desteklediğini belirtti. Son zamanlarda çözüm süreci kapsamında olumlu gelişmelerin yaşanmadığına ilişkin soruya, % 26,3’lük bir oranın destek verdiğini kaydeden Ay, 2013 yılında SAMER tarafından yapılan araştırmaya göre ise bu oranın % 39,6 olduğunu ifade etti.
Çözüm sürecinde hükümetin sorumluluklarını yerine getirmediğine ilişkin deney grubuna sorulan soruya deney grubunun %17,1’i hükümetin çözüm sürecinde sorumluluklarını yerine getirdiğini, % 64,3’nünde hükümetin sorumluluğunu yerine getirmediği şeklinde görüş bildirdiğini söyleyen Ay, PKK ve KCK’nin sorumluluklarının yerine getirdiğine ilişkin % 51,3’ü olumlu, % 29,4’ününde olumsuz yönde görüş bildirdiğini kaydetti. Ay, yine yapılan görüşmelerde ortaya çıkan bir diğer sonucun ise % 85,9’unun çözüm sürecinin şeffaf bir şekilde yürütülmesi için kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirdiğini dile getirdi.
Araştırma grubunun % 66,3’ü PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “baş müzakereci” olması tartışmalarını olumlu buluyorken, % 67,9’u “sekreterya heyeti” kurulmasının müzakere sürecine katkı sağlayacağı fikrine sahip olduğunu belirten Ay, araştırma grubunun % 60,2’sinin “paralel yapı” diye tanımlanan Gülen cemaatinin çözüm sürecini sabote etmeye çalıştığını düşündüğünü ifade etti.
Araştırma grubunun % 66,7’si çözüm sürecinin ilerlemesinin Kobane’ye bağlı olduğunu belirttiğini aktaran Ay, “araştırma grubunun çözüm süreci ile Rojava arasındaki ilişkiselliği vurgulayarak, Türkiye’deki çözüm sürecinin ilerlemesinin Rojava’daki gelişmelerle ilişkili olduğu yargısına katıldığını belirten yanıtlar vermiştir” dedi.
Ay, Kobanê direnişine destek vermek amacıyla 6-7 Ekim tarihleri arasında Kürdistan ve Türkiye kentlerinde gerçekleştirilen eylemlere ilişkin soruya cevap veren araştırma grubunun, % 62,4’ünün Kobanê’ye destek için yapılan eylemleri “halk ayaklanması” olarak değerlendirdiğini, % 17,6’sının “provokasyon”, % 7,1’inin “çözüm sürecini sabote etmek için yapılan eylem” ve % 3’ünde “Vandalizm” olarak değerlendirdiğini belirtti.
IŞİD’in “terör örgütü” olup olmadığına ilişkin soruya ise araştırma grubunun %91,4’ü terör örgütü olarak gördüğünü belirten Ay, % 4,1’inin İŞİD’i “terör örgütü olarak görmediğini”, ayrıca araştırma grubunun % 80,1’inin İŞİD’in ilerleyen günlerde Türkiye için bir tehdit olacağını düşündüğünü, % 69,2’sinin ise İŞİD’in Türkiye’den destek gördüğü fikrine sahip olduğunu aktardı.
Araştırma grubunun çözüm sürecinde aktörlere olan güvenin ne oranda olduğuna ilişkin soruya karşılık, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a % 23, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na % 20,3, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e % 16 olarak hesaplandığını söyleyen Ay, hükümetin en üst düzeyindeki üç kişiye yönelik, 2013 yılı Ekim ayında SAMER tarafından yapılan araştırma sonuçları ile kıyaslandığında son bir yıl içerisinde dramatik bir düşüş sergilendiğini kaydetti. Muhalefet partilerinde CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na olan güvenin %4,5, MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye olan güvenin ise % 4,8’de kaldığını söyleyen Ay, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’na olan güvenin de son bir yıl içinde düşüş gösterdiğini belirtti.
Araştırma sonuçlarında çözüm sürecinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a olan güvenin arttığını belirten Ay, HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’a olan güvenin % 66,4, DTK Eş Başkanları Hatip Dicle ve Selma Irmak’a olan güvenin % 61,4, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a olan güvenin ise %71,8 olduğunu belirtti.
6-7 Ekim Kobanê eylemlerinden sonra, hükümet tarafından hazırlanan ve önümüzdeki günlerde meclise getirilecek olan ve hükümetin yeni güvenlik yasası diye tanıtılan “İç Güvenlik Reformu Yasa Tasarısı”na ilişkin araştırma grubunun % 65,7’si bu tasarının yasalaşması durumunda özgürlüklerin kısıtlanacağını düşündüğünü dile getiren Ay, 17-25 Aralık “Rüşvet ve Yolsuzluk” soruşturmasına ilişkinde araştırma grubunun % 60,4’ünün, 17-25 Aralık operasyonlarını “yolsuzluk operasyonu”, % 16,3’ü “hükümete karşı darbe girişimi”, %9,3’ü ise Cemaat-AKP çatışması olarak değerlendirdiği şeklide görüş bildirdiğini belirtti.
Araştırma grubuna sorulan “Silahlı çatışma ortamının tekrar başlayacağına dair endişeleriniz var mı?” sorusuna, araştırma grubunun % 58,6’sı silahlı çatışma ortamının tekrar başlayacağına dair endişe taşıdığını, % 41,4’ünün bu tarz bir endişe taşımadığını belirten Ay, “Türklerle-Kürtlerin ortak yaşam imkanları olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna ise araştırma grubunun % 76,4’ü Türkler ve Kürtlerin ortak yaşam imkanı bulunduğunu düşündüğünü belirtti.
Ay, yaptıkları araştırma sonucunda çözüm sürecinin daha sağlıklı yürüyebilmesi için bir takım önerilere de raporlarında yer verdiklerini belirtti. SAMER tarafından çözüm süreci aktörlerine yapılan öneriler şöyle:
*Çözüm süreci, farklı toplumsal kesim ve siyasal yapılardan geniş destek görmektedir.
* Çözüm sürecinde, barışı toplumsallaştıracak mekanizmaların acil oluşturulması gerekmektedir.
* Çözüm sürecinde, toplumun çözüme desteğini sürdürebileceği ve süreci ileriye taşıyabilecek bir barış dilinin kurulması zorunludur.
* Çözüm sürecinde, siyasal aktörlerin ve siyaset yapıcıların uzlaşı kültürü esasına dayanan bir üslup benimsemeleri süreci daha sonuç alıcı noktaya taşıyacaktır.
* Çözüm süreci, Türkiye’nin bir iç meselesi algısından çıkarılarak, Ortadoğu ve uluslar arası boyutlarıyla ele alınması gereken çok katmanlı bir süreç olarak düşünülmeli.
* Çözüm sürecinin çok farklı siyasal eğilime sahip kesimlerce desteklendiği düşünüldüğünde, tüm siyasal partilerin sürece dahil edilmesi, süreci daha sonuç alıcı bir noktaya taşıyacaktır.
* Özellikle, 6-7 Ekim olaylarının toplumsal alandaki algılanma biçimine bakıldığında, olayların tanımlanma biçimi daha sosyolojik ve siyasal olgular çerçevesinde tanımlanmalı, özellik hükümet cephesinin tanımlama yaparken kullandığı dilde toplumsal hassasiyetleri gözeterek, olayları anlamaya çalışmalı.
* Hükümet, hem çözüm sürecinde somut adımlar atacağı hem de bahsettiği yol haritasını toplumla paylaşarak, toplumun kendisini sürece dahil edip, süreci şeffaflaştırmalıdır.
* Hükümet, Ortadoğu politikasını toplumsal talepler ve ihtiyaçlara göre yeniden ele almalı ve çözüm sürecine katkı sunacak bir Ortadoğu politikası geliştirmelidir.
* Hükümet, Kürtlerin Kobanê ile kurduğu duygusal ve politik ortaklığı tanımalı ve Kobanê politikasında değişikliğe gitmeli.
* Hükümet, IŞİD’e destek vermediğini deklere etmeli ve toplumsal kesimleri ikna edecek somut adımlar atmalıdır.
* Barışın toplumsallaşabilmesi için, medyanın barış dili kullanması ve süreci yöneten aktörlere eşit mesafede yaklaşması gereklidir.
* Birlikte yaşama duygusunun çok güçlü olduğu gözlenmekle birlikte, duygusal kırılmaların yaşanma ihtimallerini göz önünde bulundurmak gereklidir. Özellikle gençler arasında birlikte yaşama duygusu giderek azalmakta ve bu da toplumsal barışın süreç uzadıkça aksama riskini ortaya çıkarmaktadır. (DİHA)