Vişnelik toplantılarıyla başlayıp, Birleşik Haziran Hareketi adıyla somutlaşmaya başlayan sosyalist solda birleşik muhalefet tartışmalarının tarihi, Türkiye’de sosyalist akımların tarihi kadar eskiye dayanmaktadır. Bu kadar eskiye dayanan ortaklaşma çabaları maalesef ortaklaşamama anlamında bir istikrar abidesi olagelmiş ve Osmanlı’dan günümüz Türkiye sosyalistlerine genetik miras olarak aktarılmıştır. Bu yazıda da bu birleşik cephe girişimlerinden ikisi anılacak ve bu yapılırken de güncel politik tartışmalara değinilmeden sadece siyasi tarih anlatısı yeğlenecektir. Gerekli malumatı verip polemik merakıyla yazıyı okumaya oturanları savuşturduğumuza göre II. Meşrutiyet’in hareketli politik hayatına dönebiliriz…
Osmanlı Devleti’nde sosyalist hareketlerin ilk yeşerdiği yerler Balkan şehirleri olmuştur. Özellikle Selanik liman kenti olması, sanayisinin gelişmesi, büyük işçi yığınlarını barındırması ve kozmopolit yapısı sebebiyle bu konuda ilk sırada gelmekteydi. Ayrıca 1909 yılında Osmanlı Devleti’nde gerçekleşen ilk 1 Mayıs kutlamaları da bu şehirde gerçekleşmişti. Şehirde Kurulmuş olan “Sosyalist İsçi Federasyonu” (SİF) ise Mebusan Meclisi’ne milletvekili seçtirmiş[1], II. Enternasyonal’e üye olmuş, 4 dilde yayın yapan gazete çıkarmış[2] güçlü bir örgüttü. Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu’nun yanı sıra Balkanlardaki diğer sosyalist gruplar İç Makedon Devrimci Örgütü (İMDÖ-IMRO), Bulgar Dar Sosyalistleri ve Bulgar Geniş Sosyalistleri[3] idi. İstanbul’da gayrimüslimler tarafından yeni kurulan birkaç işçi örgütü bulunurken, Türkler ise sosyalizm “mesleği”nde[4] yeniydiler ve teorik yayınların çıkarılmasına henüz başlanmıştı. Türk sosyalistlerinin ağırlıkta olduğu ilk örgüt 1910 kurulan Osmanlı Sosyalist Fırkası olacaktı. Bunun dışında Ermeni Hınçak (sosyal demokrat) ve Taşnaksutyun (sosyalist) partileri de meclise mebus gönderebilmiş nispeten güçlü konumdaki örgütlerdi.
Osmanlı sosyalistleri tarafından gerçekleştirilen ilk ortaklaşma girişimleri de Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu’nun çağrısıyla gerçekleştirilen konferanslar olmuştur. Balkanlarda yer alan siyasi partilerin bir araya getirilmesinin amaçlandığı toplantıda ülkenin siyasal durumu ve işçi sınıfı tartışılmıştır. 3 Mart 1911 tarihli Solidariad Ovradera gazetesinde konferansta şu kararların alındığı yazmaktadır:
- Avrupalı kapitalistlerin hevesleri karşısında Balkan halklarıyla bir federatif cumhuriyet çatısı altında birleşmiş çağdaş ve demokratik bir Türkiye dikilebilir.
- Bütün işçilerin özgürce büyük ve birleşik bir örgütte bilinçli bir güç halinde toplanmaları ve tarım sorunun, toprağı işleyenlere dağıtarak çözümlenmesi çağdaş ve demokratik bir Türkiye’nin en önemli koşullarıdır.
- Bunu da yalnız ve yalnız Osmanlı Proleteryasının maddi durumunu iyileştirmeye ve işçilerin yararına toplumsal yasalar elde etmeye yönelik ve de işçi sınıfını ve insanlığı kurtarmayı amaçlayan sosyalist ülküye bağlı mücadele sağlayabilir.
- Enternasyonalin ve özellikle Balkan sosyalist partilerinin birleşik güçlerinin maddi ve manevi, doğrudan ve etkin yardımları, Osmanlı proleteryasının gözünde, bütün dünya proleteryasının eyleminin ve bütün işçi sınıfının genel kurtarıcı hareketinin taşıdığı büyük bilincin en önemli ispatlarından biri olacaktır.[5]
Konferansa katılım örgüt bazında sınırlı olsa da Bulgar, Yahudi, Rum, Müslüman katılımcılar yer almış, İstanbul’daki Ermeni örgütler ise sekreterya ile iletişim kurmuşlardır. Konferansta sıkça geçen federasyon talepleri ve Osmanlı ülkesinin tamamına seslenmesine rağmen de factobölgesel kaldığı görüşleri ise bugünkü Halkların Demokratik Kongresi çalışmalarını anımsatmaktadır. Konferansın ikinci karar bildirisi ise sosyalist birliğe duyulan ihtiyaç üzerinedir. Bununla birlikte birtakım özeleştiriler de sıralanmıştır:
- Türkiye’deki bütün sosyalist örgütlerin birliği gereklidir.
- Sosyalist ilkeleri benimseyen ve uygulayan her örgüt sosyalisttir. (ayrıca sosyalist ilkelerin neler olduğu kısaca açıklanmıştır)
-
Bu toplantı Enternasyonal’in Osmanlı kolunun kurulması için karara varamaz.[6] Çünkü;
- Bu toplantı, daha önceden temelleri kararlaştırılmadan yapılmıştır.
- Türkiye’deki bazı sosyalist örgütler temsil edilememiştir.
- Toplantıdaki temsilciler, örgütlerini üyelerinin sayısına göre temsil etmemişlerdir.
Açıkça bir temsiliyet sorunun yaşandığı konferans sonucunda Osmanlı’daki sosyalist örgütler arasında bir ortaklaşma sağlanamasa da ilk defa gerçekleşen bu girişim sonucunda iletişim artmış ileriki yıllarda zaman zaman İttihat ve Terakki’nin müstebit yönetimine karşı dayanışma kurulmuştur. Daha sonraki süreçte bu konferanslarda kurulan koordinasyonun 1912 seçimleri için güçbirliği çalışmalarına dönüştürülmeye çalışılmıştır. Sosyalist mebus Vlahov Efendi’nin seçim öncesindeki bir konferansta yaptığı konuşma Selanik’te yayımlanan “Yeni Asır” gazetesinde şöyle yer almıştır:
“Sabık Selanik mebusu Vlahov Efendi tarafından Grandotel’de verilmiş olan bu konferansta “Amale Heyet-i Müttehidesi” ile anasır-ı saireye mensup binden fazla dinleyici hazır bulunmuştu.
Hatip nutkunda Mebusan Meclisi’nin fesih sebeplerini açıklayan bir girişten sonra, seçim için gerekli vasıflardan bahsetmiş; programını kabul ettiği ve itimadını kazandığı Amele Heyet-i Müttehesi azasına (İşçi Federasyonu Üyelerine) üç buçuk senelik çalışma hayatının bir özetini sunmuştur.
Hatip, bu özette, bilhassa sosyalistlerin haklarını muhafaza yolunda sarf edilen gayretlerin ve sonuç olarak meydana çıkarılan başarının ve başarısızlığın sebeplerini şerh ve izah etmiş; bu hususta ekonomik ilerlemeleri gerekli sayarak, hazırlanan ve incelenen kanun projelerinin sunuluş biçimi ile bu ilerlemeğe engel sayılan sosyalistlerin ne kadar ilerlemeye hizmet ettiklerini istatistiklerle beyan ve ispat eylemiştir.
Vlahov Efendi, Mebusan Meclisinin üç buçuk yıllık geçmiş hayatına ait olan çalışmasının özetini bitirdikten sonra, bugünkü halin eski mebuslar için bir imtihan devresi olduğunu zikrederek, iyi çalışanların emniyet ve itimat kazanacağını ve programını benimsediği İŞÇİ FEDERASYONU ile diğer seçmenler de kendisine emniyet ve itimad ederse, yeni mebusan meclisinde ne suretle çalışacağını anlatmıştır.”[7]
Yukarıdaki haberden de anlaşılacağı üzere Vlahov Efendi’nin destekçisi olan tek örgüt SİF olmuştur. Diğer örgütler seçimlerde kendi adaylarını göstermiş, hatta bir kısmı İttihatçıları desteklemiştir. Tarihimize “Sopalı Seçimler” olarak geçen 1912 mebusan seçimleri sonucunda İttihat ve Terakki meclisin çok büyük çoğunluğunu kazanırken Vlahov Efendi de ikinci kez milletvekili (Selanik) olmayı başarmıştır. Bu süreçte yan yana gelmeyi başaramayan sosyalistler kısa süre sonra başlayacak Balkan Savaşları ve ardından gelen I. Dünya Savaşı sonrasında tamamen kopmak zorunda kalmış çoğu da ulusal mücadelelerini enternasyonal düşüncelerine tercih etmek durumunda kalmıştır.
Osmanlı Sosyalistlerinin bir diğer ortak cephe girişimi de 1919 seçimleri öncesinde işgal altındaki İstanbul’da gerçekleşmiştir ve bugünün Türkiye’sinden bakıldığında biraz daha “yerli” gözükmektedir. 1919’a gelindiğinde sosyalist düşünceler Osmanlı başkentinin Müslüman ahalisi arasında da itibar görmeye başlamıştı. İttihat ve Terakki’nin yönetimden düşmesiyle sürgünden dönen Osmanlı Sosyalist Fırkası başkanı Hüseyin Hilmi (İştirakçi Hilmi) partisini Türkiye Sosyalist Fırkası (TSF) adıyla yeniden diriltmiş, kendisine sürgünden geleceği parlak arkadaşlar (bunlar o geçmiş dönemin muhalifi, geleceğin ise yöneticileri olan Hürriyet ve İtilafçılar idi) edinmiş ve Avrupa’da tahsil görmüş gençleri partiye sokmuştu. Hilmi her ne kadar parti üzerinde tek adam düzeni kurmuşsa da TSF o dönemin en güçlü sosyalist örgütüydü ve üst üste gelen grev kazanımlarıyla parti giderek siyasi yaşamda daha da adından söz ettirmekteydi.
Dönemin diğer bir sosyalist örgütü ise Sosyal Demokrat Fırka idi. Bugün her ne kadar sosyal demokrasi ile sosyalizm arasındaki yelpaze aralığı çok açılmışsa da o tarihlerde sosyal demokratlar “revizyonist sosyalist” alarak anılmaktaydılar ve Kautsky, Bernstein gibi politikacılar henüz sosyalist politikacılar arasında sayılmaktaydı. Parti lideri Dr. Hasan Rıza II. Enternasyonal’e kabul edilmeleri için mektuplar yazmış fakat Sosyalist Enternasyonal Sekreteri C. Huysmans tanımadıkları bu sosyalist çevre hakkında Selanik Sosyalist İşçi Federasyonundan referans olmasını istemiştir.[8] Hasan Rıza ve çevresindeki birkaç aydın, memur grubundan oluşan bu örgüt işçi sınıfıyla çok içli dışlı olamamış daha çok çıkardıkları yayınlarla teorik düzlemde kalmışlardır.
Dönemin en genç sosyalist örgütü iseTürkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası (TİÇSF) idi. Saydığımız diğer iki örgüte göre daha radikal ve sosyalizmin ilkelerine daha bağlı olan bu örgütü Almanya’da eğitim görmüş “Spartakist” gençler kurmuştur ve “Kurtuluş” adında bir de dergi çıkarmışlardır. Bu grubun geleceğini etkileyen en önemli olaylardan birisi de Fransa’da eğitim görmüş olan Dr. Şefik Hüsnü Değmer’in katılımı olmuştur. 1919 seçimlerinden önce gerçekleştirilmeye çalışılan ortak cephe çalışmaları da TİÇSF tarafından başlatılmıştır.
O dönemde Sosyal Demokrat Fırka’da yer alan fakat TSF’nin İdrak dergisinde takma isimlerle yazılar yazmış olan daha sonra da Hafi TKP ve Türkiye Halk İştirakkiyun Fırkasının kurucularından olan Tatar devrimci Ziynetullah Nevşirvanov ortak cephe çalışması ve sosyalist partiler hakkında şunları söylüyor:
“Burada bir iki şahsi hatırayı da zikretmeden geçemeyeceğim. Bize tecrübeler göstermiştir ki, Sosyal Demokrat Fırkası Merkez-i Umumisinin, içtimai inkılaba ve amele menafiine hadim ananeleri azınlıkta idi… Sırf siyasi mevki ve menfaat için fırka teşkiline iştirak etmiş olan Dr. Hasan Rıza, Halit, Dava vekili Vasfi Tayfur gibi büyük burjuvaların yamakları, uşakları ve burjuva olmaya çalışan yardakçıları, fırkanın emekçileşmesine inkılapçılaşmasına mani olmaya çalışıyor; inkılapçı unsurları dahili mücadele ihtiyacı karşısında bırakıyorlardı. Diğer taraftan Hüseyin Hilmi’nin diktatörlüğü altında yuvalanan ‘Türkiye Sosyalist Fırkası’ dahilinde aynı vaziyetle aynı mücadele devam ediyordu. Fırka’yı dahilinden fethetmek, Hilmi diktatörlüğünü de devirmek için çalışan ‘Sadrettin Celal’e karşı da ‘Hilmi Yoldaş’, Sosyal Demokrat Fırkasın’da Dr. Hasan Rıza’ların bize karşı devam ettirdiği mücadelesini devam ettiriyordu. İşte bu kargaşalık esnasında teşekkül eden ‘Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası’ Ethem Nejat[9] yoldaşa göre bir münevver teşkilatı olduğundan, daha ziyade halk kitleleri teşkilatı olan ‘Sosyal Demokrat’ ve ‘Türkiye Sosyalist’ fırkalarıyla uyuşmak, birleşmek lazımdı. Benim kanaatime göre, böyle bir ittihat vücuda gelmediği takdirde kitleyi son yeni fırkaya çekmek zor olacağı gibi, ötekiler dahilinde de sırf onların rehberleri arasındaki o ‘yarı burjuva’ ekseriyetleriyle amele menafiine pek büyük bir iş görmek mümkün olamayacaktı.”[10]
Ziynetullah Nevşirvanov’un da hatıralarında belirttiği gibi ortak cephe girişiminin altında yatan temel dinamik siyaset hayatına yeni atılmış olan genç bir partinin diğer sosyalist fırkaların tecrübe ve kitlesinden faydalanarak siyaset yapma çabasıydı. Bu girişim TSF ve SDF içerisindeki ihtilalci, muhalif ve safdil birleşme yanlıları tarafından destek görse de bu partilerin üst düzey yöneticileri temkinli bir tutum takınmışlardır.
Ortak cephe girişimlerinin başlamasıyla beraber TİÇSF 24 Ekim 1919 tarihinde Şehzadebaşı’ndaki Ferah Tiyatrosu’nda seçimler için aday gösterilmesi ve program sorunları üzerine konuşulması için bir toplantı düzenledi. Toplantıda seçimlerde iki dereceli usülün terk edilmesi, genel oy ve nispi temsil usülünün kabulü, fabrika ve atelyelere sandıkların konulması ve partinin göstereceği adaya oy verilmesi gibi kararlar alınmıştır. Yaklaşık 2000 işçinin katıldığı toplantıda Tophane fabrikası ustabaşısı Süleyman (Mete Tunçay’ın tahminlerine göre partinin Niğde adayı[11]) şu konuşmayı yapar:
“Arkadaşlar, sekiz on seneden beri mecliste müzakere ile meşgul Osmanlı mebusları amele hakkında tek bir kelime konuşmadılar. İşçi için çalışırlarsa zarar edeceklerini sanıyorlar. Çünkü onları, bizler, işçiler göndermedik oraya, kimler gönderdiyse onlar için çalışacaklar. Biz de mecliste bizim haklarımızı müdafaa edecek kimselerin bulunmasına çalışacağız. Evvelce amelenin bir araya gelmesine, kendi dertlerini anlatmasına müsaade yoktu. İmalat-ı Harbiye’de binlerce ameleyi erken para istediniz diye döve döve kemiklerini kırdılar. Halbuki biz onların evlerini yaptık, tramvaylarını yaptık. İnsanların ilerlemesinde ne varsa biz yapıyoruz. Madem ki biz de hak sahibiyiz, hak sahibi olduğunu bilmeyen ve haklarını aramayan insan sınıfından değildir. Bizim istediğimiz amele için de hayat hakkının kabul edilmesidir.”[12]
Süleyman Usta’nın ardından Ahırkapı fabrikasından Osman Usta kürsüye çıkar:
“Arkadaşlar, size bilmediğiniz şeyleri öğretecek değilim. Ben de sizin gibi çalışıp evime bir okka ekmek götürenlerdenim. İki asırdan beri bir hareket var. Siz zavallı Türkiye’nin işçileri şimdiye kadar kimsesiz kaldınız, sizi koruyacak kimse çıkmadı. Memleketleri biz inşa ederiz, yine haklarımız gasp olunur. Ey ameleler, eğer dünyada insan gibi yaşamak istiyorsanız birleşin. Dünyada görülmemiş bir harp oldu, milyonlarca insan cephede öldü. Fakat sermaye sahipleri evlerinde rahat oturdular. Harp kazanılsaydı sen ey işçi, ne kazanacaktın. Onların cepleri dolacaktı. Eğer sen kendi haklarını müdafaa edecek mebus çıkarmazsan, bugün senin hukukunu muhafaza etmeyenler yarın dört saat dinlenmeyi sana çok görürler… Sen Hürriyet ve İtilaf’a, Milli Ahrar’a rey verirsen sana hayat hakkı yoktur.”
TİÇSF’nin Ferah Tiyatrosunda düzenlediği toplantıdan bir hafta sonra da TSF, Şark Tiyatrosunda yapılacak seçim ve adaylar konusunda bir buluşma gerçekleştirmiştir. Toplantının Çağrısı ise şu şekildeydi:“Fırkamız mebusan intibahatında (milletvekili seçiminde) amelenin ittifakla hareket etmesini temin etmek üzere bir içtima tertip etmiştir. Eğer şimdiye kadar tanınmayan hukukunu tanımak, emeline ve gayene vasıl olmak istersen bu içtimaa gel ve arkadaşını da beraber getir.”[13]
Tüm bu çalışmalar sonucu partiler İstanbul seçimleri için 3 ortak aday belirlemişse de bu adaylar Ferit Paşa tarafından kabul görmemiştir. Bu durumla ilgili İlerigazetesinin o günkü haberi şu şekildedir:
“Milli Kongre: Hürriyet-i İtilaf ve Vahdet-i Milliye dışındaki fırkalar dün öğleden sonra saat 2’de toplanmışlardır… Fırkaların namzet listeleri okunarak bunların içerisinden seçilecek namzetlerin tespiti perşembeye ertelenmiştir. O gün durum münakaşa edilecektir. Bu arada sosyalist birliğin üç namzet gösterme arzusu Ferit Paşa’nın konuşmasından sonra reddedilmiştir. Bunun üzerine mezkur fırka, seçimlere iştirak etmeyeceğini söylemiştir.”[14]
İşte bu gelişmeden sonra bütün ortak cephe çalışmaları heba olmuş, üç parti ortak aday çıkarma konusunda anlaşamamıştır. Bunun sonucunda da her parti kendi adaylarıyla 1919 seçimlerine katılmıştır. TİÇSF, 1919 genel seçimleri için İstanbul’dan Mehmet Vehbi’yi[15], Eskişehir’den Ethem Nejat’ı ve Niğde’den bir kişiyi aday göstermiş Çorum’dan da bir kişi parti programına dayanarak adaylığını koymuştur. Ayrıca parti İzmir’den de bir aday göstermiş fakat şehrin işgal altında olmasından kaynaklı seçimler gerçekleştirilememiştir. Türkiye Sosyalist Fırkası İstanbul için partinin Paris şubesi başkanı Dr. Refik Nevzat ve Sadrettin Celal aday gösterirken yine TSF gibi yalnızca İstanbul’dan seçimlere giren SDF ise Hasan Rıza, Yorgaki, İbrahim ve Kazım’ı aday göstermiştir.
Ortak cephe oluşturma girişimindeki başarısızlığı Ziynetullah Nevşirvanov şöyle anlatıyor:
“…İşte Ethem Nejat arkadaşın her üç fırkada hüküm süren ‘baş kayımcılık’ (seperatizm) temayülatına rağmen bu üç fırkanın birleşmesine bütün samimiyetiyle çalışması, onun gayet ameli ve musib bir nokta-i nazara malik olduğunu gösteriyor. Fakat çok yazık ki, ta o günden itibaren, İstanbul amelesi arasında bir cephe birliği vücuda getirecek olan bu teşebbüsümüzde muvaffak olamadık. Hüseyin Hilmi’nin o günlerde yıkılamayan diktatörlüğü, Sosyal Demokrat Merkez-i Umumisinde kahir ekseriyetin küçük burjuvalar elinde olması, son üçüncü genç mahfilinde bazı genç arkadaşların fazla sinirliliği, umumi sosyalist konferansı aktine vaziyet-i siyasiyedeki buhranların ve harekatın gençliğinin müsaade etmemesi bu lazım teşebbüsü neticesiz bıraktı. Bu, Ethem Nejat’la benim bir muvaffakkatsizliğimizdi.”
Nevşirvanov’un da saydığı bu sebeplerden ötürü “bu lazım teşebbüs” sonuçlanamadı ve her parti kendi adaylarıyla seçime girdi. Sosyalistlerin çıkardığı tüm bu adayların dışında seçimlere İstanbul’dan bir işçi adayı olarak Zeytinburnu fabrikası tüfekçi ustabaşısı Numan Usta’da katılmıştı. Numan Usta’yı aday gösteren ise 1919 yılı başında İttihatçılar tarafından kurulmuş olan “Mesai Fırkası” idi. Ülkeyi savaş bozgununa uğratmış olan olan İttihatçıların Mesai Fırkası’nı kurmasının nedeni ise yükselen işçi hareketinden faydalanmak ve giderek güç kazanan Türkiye Sosyalist Fırkası’nın etkinliğini azaltmaktı. Bu arada yanlış anlaşılmalara meydan vermemek için şunu da belirtmek gerekir ki; bu seçimlere girerken İttihatçıların tek partisi Mesai Fırkası değildi. İttihatçıların İttihat ve Terakki Fırkası, Teceddüd Fırkasına dönüştürülmüştü. Mesai Fırkası sadece işçileri cezbedebilmek için kurulmuş paravan bir partiydi.
Osmanlı seçim sistemi iki dereceden oluşmaktaydı. Buna göre önce 25 yaşını doldurmuş erkek seçmenler ikinci seçmenleri (müntehib-i sani) belirlemekte ardından da bu ikinci seçmenler mebusları belirlemekteydiler. İstanbul’u ele alırsak 469 ikinci seçmen 78 aday arasından mebusları seçmişti. 1919 seçimleri yaklaşık 2,5 ay sürmüş ve Rumlarla, Ermeniler tarafından boykot edilmiştir.
Fethi Tevetoğlu’nun aktardığına göre İstanbul seçimleri sonucunda TSF adayı Refik Nevzat 7, TİÇSF adayı Mehmet Vehbi 1 oy, sosyalist partilerin diğer adayları ise hiç oy alamazken Mesai Fırkası tarafından desteklenen Numan Usta 137 oy almıştır.[16] Öte yandan TİÇSF yayın organı Kurtuluş dergisi ise kendi adayları Mehmet Vehbi’nin 14 oy alarak sosyalistler arasında en çok oyu aldığını ve bu sebeple partilerinin sosyalist mücadelenin en doğru adresi olduğunu savunmuştur.[17] Bu sonuçlara göre Numan Usta meclise giren ilk işçi kökenli milletvekili olmuştur. Hatta cumhuriyetin ilanından sonra da TBMM’ye girecek ve Kemalist rejimin korporatist düzenlemelerinin savunucusu olacaktır.
Seçim sonuçlarına en büyük tepki TSF’den gelmiştir. TSF adı daha önce siyasi arenada duyulmamış bu kişinin İttihatçıların birtakım oyunları sayesinde seçildiğini savunmuş ve bu durumu protesto eden bir bildiri yayınlamıştır. İkinci seçmenlere, İstanbul basınına ve İttihatçılara çatılan bu bildiriden bazı kesitler şu şekildedir:
“Zeytinburnu Fabrikası ustabaşılarından Numan Efendi’nin, herkesin hayretini mucip olacak bir surette sosyalist sıfatıyla İstanbul mebusluğuna intihabı üzerine, Türkiye Sosyalist Fırkası Heyeti Merkeziyesi fevkalade olarak içtima etmiş ve bu gayr-ı muntazır hadise hakkında nokta-i nazarını bildirmek için atideki beyannameyi neşre karar vermiştir:
- Mebusan intihabı gününe kadar Türkiye’de resmen teessüs etmiş ve muayyen bir programa malik iki fırka vardır ki, bunlar da (Türkiye Sosyalist Fırkası) ve (Sosyal Demokrat Fırkası) fırkaları idi. Türkiye Sosyalist Fırkasının namzetleri ise isimleri gazetelerde ilan edilen Refik Nevzat ve Sadrettin Celal arkadaşlar idi. Binaenaleyh ne Türkiye Sosyalist Fırkasına ne de Sosyal Demokrat Fırkası’na dahil olamayan ustabaşı Numan Efendi’nin İstanbul mebusu olarak intihabı bu fırkalar için muvaffakıyet teşkil etmez.
- Numan Efendi’nin İstanbul mebusu olması memlekette sosyalizm cereyanı ve sunuf-u amele menafii nokta-i nazarından da bir muvaffakıyet teşkil etmez. Müntehib-i sanilerin kısm-ı azmının reylerini attıktan sonra son saatte gelen telgrafla namzetliğini vazeden Numan Efendi gibi memlekette hiç tanınmamış bir zatın birçok zevattan fazla rey alması insanı hayrette bırakacak garibelerdendir. Müntehib-i sanilerden yalnız on üç tanesinin amele ustabaşı olmasına nazaran … kendisi 135 rey almıştır. Binaenaleyh hiçbir siyasi fırkaya mensup olmadığını bizzat beyan eden Numan Usta’yı Meclis-i Mebusan’a gönderen kuvvet amele kuvveti ve sosyalizm teşkilatı değildir. Öyle ise bu kuvvet nedir?
…
Herhalde gayet açık bir surette şu hakikat anlaşılmalıdır ki memleketçe hiç tanınmayan, bilinmez hangi makul sebebe mebni son saate kadar namzetliğini vazetmeyen ve hiçbir sosyalist fırkasına mensup olmayan zatı mebus yapan amele kuvveti, sosyalizm değildir. Belki diğer mebusları çıkaran İttihat ve Terakki kuvvetidir. Mumaileyhin, bilinmez ne gibi fedakârlıklar mukabilinde kazandığı bu şahsi muvaffakıyeti memlekette amele sınıfının, sosyalist teşkilatın bir muvaffakıyeti olarak göstermek alenen yalan söylemektir.
…
Biz Numan Efendi’nin tanımadığımız şahsını ve mazi-i siyasisini mevzu-u bahsetmek istemiyoruz. Eğer hakikaten sosyalizm prensiplerine sadık bir arkadaşımız ise kendisine düşen en birinci vazife istifasını vermek suretiyle hatasını tamir etmesidir.
Çünkü Fransa ve İngiltere’de olduğu kadar İtalya ve Japonya’da da sosyalistler intihabatta sermayedar fırkaların müzaheretini kabul etmeksizin yalnız kendi kuvvetlerine istinaden mevki-i mücadeleye atılırlar. Halbuki Numan Efendi’yi mebus çıkaran kuvvet; vesika ekmekleriyle yüzlerce insanı öldürürken harp zenginleri, mirasyediler, ve hırsız nazırlar için pastacı şekerleme dükkanları açtıran, on senedir memleketi felaketten felakete sürükleyen, sosyalizmin hasm-ı canı mel’un bir çete teşkilatıdır.
Sosyalist arkadaşlar!… Siz menhus İttihat ve Terakki’nin müdafaa vekilleri olan gazetelerin yalan sözlerine inanmayınız… On bir sene evvel İstanbul’da teşekkül Sosyalist Fırkası’nı kapatan ve müessislerini menfalara (sürgün) gönderen İttihat ve Terakki bu gün amele sınıfının menafiini müdafaa eder gibi görünüyor. Fakat yalan…”[18]
TSF yayımladığı bu zehir zemberek bildiriyle seçimleri protesto ederken, TİÇSF seçim sonuçlarını nispeten olumlu karşılamış yeni kurulmuş bir parti olmasına rağmen aldığı oyları diğer iki sosyalist partiyle karşılaştırarak kendine adeta başarı çıkarabilmiştir. Sosyal Demokrat Fırka ise seçimlere soktuğu dört adayla tam bir hezimet yaşamıştır.
Ayrıca bu dönem kurulmuş olan Mesai Fırkası, kazandığı başarıyla Cumhuriyet rejimine de sosyalist harekete karşı uygulanacak taktikler bakımından ipuçları sunmuştur. Mesai Fırkası ve yine bu dönemde işçi hareketlerini dizginlemek için kurulan “İşçileri Siyanet Cemiyeti” gibi oluşumlar gelecekte yerini rejim tarafından kurulmuş resmi ve uysal komünist, sosyalist partilere bırakmıştır.
Sonuç olarak hem 1911’de Selanik’te hem 1919’da İstanbul’da girişilen ortak cephe – birleşik muhalefet çalışmaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bir asrı geçkin süre önce gerçekleşen bu olaylar bugün de aşağı yukarı benzer bir biçimde devam etmektedir. Bu yazının amacı daha en başta belirtildiği üzere polemik yaratmak olmadığı için sosyalistlerin ortaklaşma çabalarındaki eksiklikler, ön yargılar, çıkar hesapları, sekter davranışlar, dış etkenler vs. üzerinde de durulmayacaktır. Tabii ki bu üzerinde durulmaması gerektiği anlamına gelmiyor bilakis bu konunun daha fazla üzerine gidilmelidir. Türkiye sosyalistleri Selanik’teki yoldaşlarının yaptığı özeleştirilerden pay çıkarmalı, günümüzün İttihatçılarına karşı da uyanık olmalıdır. İşte o zaman 100 yıllık bu talihsiz tarih anlatısını değiştirmek mümkün olacaktır.
Vlahov Efendi’nin enternasyonel fikriyatı, 28 Kanunisani’de Karadeniz’in karanlık sularına verdiğimiz Ethem Nejat’ın ortak mücadele azmi ve onun ismini taşıyan Suphi Nejat Ağırnaslı’nın halkların kardeşliğine adadığı hayatının yol göstericimiz olması ümidiyle…
Dipnotlar:
[1] Selanik Mebusu Vlahov Efendi (Dimitar Vlahov) 1878’de Makedonya’da doğdu. Liseyi Selanik’te, üniversiteyi Sofya’da okuduktan sonra Makedonya İç Devrimci Örgütü’ne katıldı. Bu kuruluşta Merkez Komitesi’nde görev yaparken Makedonya’nın özerkliğini savunan Federal Halk Partisi’nden Selanik milletvekili seçildi. Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu ile yakın ilişki içindeydi. Meclis’te Balkan Federasyonu’nu destekleyecek çalışmalar yaptı. Daha sonra Bulgaristan’da çeşitli dışişleri görevlerinde bulunan Vlahov Efendi Viyana’da La Federation Balkanique dergisini çıkarttı. Bulgaristan Komünist Partisi’ne girdikten sonra (1925) Sovyetler Birliği’ne gitti. Burada bir süre mülteci olarak yaşadıktan sonra 1943’te Yugoslavya’ya dönerek hükümete girdi. Dimitar Vlahov 1954’te öldüğünde Yugoslav Prezidyumu’nda Makedonya temsilcisiydi.
[2] Bu gazeteler Yahudi Seferadlarının kullandığı dil olan Ladino dili (Jornal do Lobarador), Rumca (Efimeris tu Ergatu), Bulgarca (Rabotniçeski Vestnik) ve Türkçe (Amele) olarak çıkarılıyordu.
[3] Dar Bulgar Sosyalistleri ile Geniş Bulgar Sosyalistleri Bulgar Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nden (BSDİP) ayrılan fraksiyonlardı. Geniş Bulgar sosyalistleri partinin burjuva ve yarı burjuva kesimlere de açılmasını isterken Dar Bulgar Sosyalistleri partinin işçi sınıfına dönük hareket etmesinden yanaydı ve 1903’teki 10. kongre’den sonra bu iki grup ayrıldı.
[4] Meslek kelimesi o günün dilinde ideoloji terimine karşılık gelmekteydi.
[5] Haupt, G & Dumont, Paul; “Osmanlı İmparatorluğunda Sosyalist Hareketler”,s. 190, Historia Ayrıntı, 2013, İstanbul.
[6] Osmanlı Devletinde bütün ülkeyi kapsayacak, Osmanlı seksiyonu temsilcisi olacak bir Enternasyonal üyesi parti bulunmamaktaydı. O yüzden gerek SİF gerek Ermeni partileri Enternasyonal’de Osmanlı seksiyonunun alt kolları olarak yer almışlardır.
[7] Sadi, Kerim; “Türkiye’de Sosyalizm Tarihine Katkı”, S.125-127, May Yayınları, 1975, İstanbul.
[8] Haupt, G & Dumont, Paul; “Osmanlı İmparatorluğunda Sosyalist Hareketler”,s. 150, Historia Ayrıntı, 2013, İstanbul.
[9] Karadeniz’de Mustafa Suphi’yle birlikte hayatını kaybeden Ethem Nejat TKP’nin sekreterliği görevinde de bulunmuştur.
[10] İnfo Türk Ajansı; “Mustafa Suphi ve Yoldaşları”, s. 124, Kızıl Şark Matbaası, 1923, Moskova.
[11] Tunçay, Mete; “Türkiye’de Sol Akımlar – I”, s.67, BDS Yayınları, 1967, Ankara.
[12] Soner, Ahmet; “Sınıfsız Toplum”, www.ozgur-gundem.com, 25.06.2011.
[13] Erdem, Hamit; “Osmanlı Sosyalist Fırkası ve İştirakçi Hilmi”, S. 184, Sel Yayıncılık, 2011, İstanbul.
[14] Çavdar, Tevfik; “İleri Gazetesinde 1919 Seçimleri”, S. 20
[15] Prof. M. Vehbi Sarıdal Berlin Üniversitesi’nde Felsefe okumuş ve burada Spartakistlare katılmıştır. Ülkeye döndükten sonra TİÇSF içerisinde yer almıştır. Nazım Hikmet’e siyasi düşünceleri üzerinde etkili olmuştur. Ayrıca CHP’den VII. dönem Niğde Milletvekili seçilmiştir.
[16] Tevetoğlu, Fethi; “Türkiye’de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler”, S.78, Ayyıldız Matbaası, 1967, Ankara.
[17] Kurtuluş Dergisi Sayı 4, “Numan Usta”, S. 80, 1920
[18] Erdem, Hamit; “Osmanlı Sosyalist Fırkası ve İştirakçi Hilmi”, S. 186-187, Sel Yayıncılık, 2011, İstanbul.
bu yazı sendika.org sitesinden alınmıştır.