Seçimlere bir hafta kala sosyal medya güzergahlarından başlayan ve giderek genişleyen bir saldırı dalgası HDP’yi hedefliyor. Cüneyt Ülsever’in Sırrı Süreyya Önder’e “açık mektubu”nu Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP’yi AKP’yle işbirliği ile suçlayan beyanatı izledi. CHP ve MHP seçmenini kaynaştırarak Erdoğan hükümetine yapboz bir alternatif oluşturmaya çalışan devlet organizasyonu, HDP’yi hedefine oturttu. Ezilenlerin bağımsız siyaset yapma hakkı yok sayılıyor. Ya AKP’den yana olacaksın, ya da CHP’den. Eğer CHP lehine çekilmezsen AKP’lisin!
Niye ki?
Niye mesela, AKP’ye benzemek için elinden geleni yapan bir partiyi desteklesin HDP?
Ya da seçimin çekişmeli geçtiği bütün illerde (İstanbul, Ankara, Hatay vb.) sağcı adaylar gösteren bir CHP’yi niye desteklesin, sol bir parti olan HDP?
CHP kendisini, merkez sağdaki boşluğu doldurmaya adamışken, neden HDP’nin “sol oyları böldüğünü” öne sürüyor? Solda yeni bir kulvar açmakta olan HDP, sola dair hiçbir umudu kalmamış, Cemaatin siyasi projesine yedeklenmiş bir CHP’yi neden desteklesin?
Topbaş’la Sarıgül arasında mesela, nasıl bir fark vardır?
Tek adam yönetiminin, taşeron çalıştırmanın, betoncu-AVM’ci belediyeciliğin, siyasi bel kemiksizliğin ve faydacılığın, kent rantına tapınmanın sembollerinden birisi olan Mustafa Sarıgül, nasıl olur da bunların 180 derece tersini savunan Sırrı Süreyya Önder’le kıyaslanabilir?
Ya da tersinden soralım; kentlerde halkın özyönetimlerini kurmaya aday, her düzeyde eşbaşkanlığı hayata geçirmiş, ulaşımı ve suyu parasız yapmayı ilke sayan, kenti doğayla barışık kılmayı hedefleyen HDP neden Sarıgül’ün oylarını bölmüş sayılıyor?
İstanbul’da Sarıgül gibi sağcı bir siyaset madrabazı dışında aday mı bulamamıştır CHP? Sırrı Süreyya, Pınar Aydınlar gibi devrimci halkçı adaylar neden ve nasıl bir hadsizlikle Sarıgül gibi bir rantçı lehine çekilmeye çağrılabilir?
Bütün bunlara karşın, Haziran İsyanı’na katılan büyük kitlelerin taleplerine kulak vererek CHP’yle ittifak görüşmesine giden HDP heyeti garaj kapısından uğurlanmış, bu görüşme bile gizli tutulmaya çalışılmışken… Kılıçdaroğlu’nun “Yan yana durmak biz zarar verir” dediği bir partiden nasıl olur da CHP lehine seçimlerden feragat etmesi beklenebilir?
Solcu gördü mü zafer işareti, ülkücü gördü mü bozkurt işareti yapan bu siyaset zübüğü, ne hakla Türkiye’nin en onurlu, en ilkeli mücadele insanlarının kendi arkasına dizilmesini bekleyebilir?
Müzakere sürecine dair fikrinin ne olduğunu dahi açıklamaya cesareti olmayan bir parti, Türkiye’de halkların barışını kurmaya aday bir partiden ne hakla kendi lehine çekilmesini isteyebilir?
Bütün bu ve çoğaltılabilecek başka soruların hiçbirinin yanıtı verilemiyor.
Tatava yapma, bas geç, deniyor.
Akıl, mantık, söz rafa kaldırılmış.
HDP’ye siyaset hakkı yok deniyor kısaca.
Yani Fethiye’deki linç kalabalıkları ne diyorsa, Cüneyt Ülsever de onu söylüyor.
İzmir Urla’da, Giresun Bulancak’ta, Fethiye’de parti tabanı linç hareketlerine katıldığı halde bu linçleri kınamayan Kemal Kılıçdaroğlu, HDP’yi karalamak için “AKP ile işbirliği yapıyorlar” yalanını uyduruyor.
Biz Türkiye halklarının barışını kurmaya giriştik. Bunu, aynı zamanda AKP’yle de mücadele ederek yaptığımız çok açıktır.
AKP iktidarıyla mücadelenin nasıl verileceğine örnek isteyenler, CHP’nin hiçbir anlamlı muhalefet gündemi oluşturamadığı günlerde patlak veren Gezi Direnişi’ne, bu direnişte Sırrı Süreyya Önder’in oynadığı role baksınlar.
AKP’yle işbirliği mi dediniz?
Sahi, Suriye’ye savaş tezkeresini AKP’yle işbirliği yaparak Meclis’ten geçiren kimdi? Buna cepheden karşı duran kimdi?
Suriye’deki cihatçı çetelere destek vermek için Suriye uçağı düşürüldüğünde “angajman kuralları dahilinde ordu gereğini yapmıştır” diyen kim, bu savaş kışkırtıcılığını lanetleyen kim oldu?
AKP’yle işbirliği yaparak 2006′da Terörle Mücadele Yasası’nı değiştiren kim? Buna karşı duran kim? Bu yasayla beraber gelen gizli tanık, örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt üyesi sayılmak vb. saçmalıklara parmak kaldıranlar kim? Reddedenler kim?
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda anadilde eğitim yasağını sürdürmek için AKP ve MHP’yle yekvücut olan kim? Çoğulculuğu ve halkların eşitliğini savunan kim?
Ve son olarak…
Gezi Parkı’nın yıkılıp yerine Topçu Kışlası yapılması planını belediye meclisinde AKP’yle birlikte onaylayan kim? Sokaklarda buna karşı durup büyük bir direnişin kıvılcımını çakanlar kim?
Özetle, Kürt sorunu başta gelmek üzere, memleketin en köklü demokrasi sorunlarını hükümetle müzakere etmeyi “işbirliği” addedenler, faşist yasalar çıkarmakta, anadillere yasak koymakta, savaş tezkerelerini oylamakta, kent rantını paylaşmakta hükümete sınırsız destek sunmuşlardır. Sunacaklardır.
Dolayısıyla, programı, çizgisi, duruşu AKP’den ayırt edilemeyenlerin, ona benzeyerek büyümeye çalışanların, onun bozuştuğu eski ortağıyla kol kola girenlerin AKP iktidarına bir alternatif oluşturması mümkün değildir.
HDP egemenlerin her iki kanadının karşısında büyümekte olan halk alternatifidir. ’nin ifadesiyle devletin “akl-ı selim insanları” tarafından kaynaştırılan CHP-MHP-Cemaat ittifakının HDP’ye var gücüyle saldırması bu yüzdendir.
Keza AKP’nin her yerde kendisine gerçek rakip olarak HDP-BDP’yi görmesi ve giderek hırçınlaşan bir dille saldırması da bu yüzdendir.
HDP egemenlerden bağımsız, halklara ait demokratik bir siyaset kanalı açıyor. AKP’yi yenmek için ona benzemeye çalışmıyor, onun zihniyet dünyasından köklü bir kopuşu geliştiriyor. Devlet elitlerine değil, halkın aşağıdan mücadelesine dayanıyor. Sadece mevcut hükümet bunalımına değil, 1990′lardan bu yana süregelen 12 Eylülcü rejimin bunalımına çözüm bulma iddiasını ortaya koyuyor.
HDP büyüdükçe, bu ülkede gerçek bir halk muhalefeti yükselecektir.
HDP büyüdükçe, düzen partilerinin ayağının altındaki toprak kayıyor, ezilenler siyasete giriyor.
Bu ne saray darbelerine benzer, ne de komplolara…
*Bu yazı fraksiyon.org sitesinden alınmıştır.