Yerel seçimler, AKP’yi “rahatlatacak” bir sonuçla bitse de politik kriz yeni bir evreye girdi.
Burjuva klikler arasında kutuplaşma derinleşiyor. Toplumsal gerilim yükseliyor. AKP’nin “yeni rejim” inşasına hız kesmeden devam edeceği anlaşılıyor. Suriye’yle sıcak savaş olasılığı arttı.
Politik belirsizliğin yanında ekonomik belirsizlik yoğunlaşıyor. Türkiye ekonomisi şiddetli iç ve dış stres altında sıkışıyor. Seçim atmosferinde üzerinde çok durulmayan ekonomik gelişmeler, krizi olgunlaştırıyor, patlama olasılığını artırıyor.
OECD ve IMF’nin Türkiye’yi en kırılgan ülke ilan etmesi boşuna değil.
Türkiye ekonomisi küresel jeo-politik tansiyonun yüksekliği, küresel piyasalarda aşırı oynaklık, büyümede sert düşüş, döviz şokları ve emlak balonu gibi risk faktörleri altındadır. Bu faktörler zaten kırılgan olan ekonomiyi daha da zorluyor.
TC 2013’ü 388 milyar dolar dış borçla ve 65 milyar dolara ulaşan cari açıkla kapadı. Cari açık milli gelirin % 8,2’sine ulaştı. Bu yüksek negatif gösterge, ekonominin yaşadığı yıkıcı zafiyeti ortaya koyuyor.
“Narkotik bağımlılık” ve rant ekonomisi
Türkiye ekonomisinin dış kaynak ve sıcak para girişlerine “narkotik” bir bağımlılığı var. Bu yapısal sorun, her finansal dalgalanma ve türbülansta kendini şiddetle dışa vuruyor.
FED’in izlediği yeni parasal iklim (parasal sıkılaştırma adımları), özellikle Türkiye’de (diğer 5’li kırılgan ülkeler içinde yer alanlar dahil) sarsıcı sonuçlar yarattı. Sermayenin anayurtlarına dönme eğilimi sorunları büyütüyor.
Merkez bankasında döviz rezervinin azlığı, şiddetli finansal türbülanslara hazırlıksızlığı beraberinde getiriyor. Ayrıca Türkiye ekonomisinin küresel piyasalarda sanayi ve ticarette rekabet gücünün olmaması, üretimden öte rant ekonomisine dayanması ve bu özelliğini pazarlayarak (en riskli) dış kaynak ve sıcak para bulması ekonomiyi çıkışsız bir sarmalın içine sokuyor. Ekonomi en ufak strese sert yanıt veriyor. Kırılganlığı yükseliyor. Politik krizin derinleşmesi bu süreci daha da besliyor.
Önümüzdeki süreçte ekonomide şiddetli daralma ve sert resesyon yaşanabilir. Dış kaynak yetersizliği, yeni döviz şokları, özel sektörde (kısa vadeli döviz bazında yüksek borçlardan dolayı) yaygın iflaslar görülebilir.
Türkiye ekonomisi döviz krizi, emlak krizi ve bankacılık krizi şeklinde bir kriz senkronunun bütün emarelerini göstermeye başladı. Fay hatlarında enerji birikiyor. Kriz olgunlaşıyor.
Kriz, AKP’nin kendini “zirvede” hissettiği, seçilmiş otoriteryanizm yarattığı pervasızlıkla “yeni rejim” inşasının sürdüğü koşullarda en yumuşak karnını oluşturuyor.
Gelmekte olan kriz AKP’nin hegemonyasını parçalaması yanında, siyasal İslam’ın kitleler üzerinde yarattığı “büyüyü” ve illüzyonu hızla dağıtacaktır.
Hayatın hakikati, “büyünün” ve illüzyonun gücünü param parça yapar. Sorun hakikatin yani sınıflar mücadelesinin içinde ve kalbinde olmaktır.