Underground’un devrimci soluğu: Şerwan Hameran

557563_363588017009703_2046331896_n

Kaç yaşıma denk geliyor bilmiyorum ama Nefret ile keşfe başladım bu müziği. Uzun yıllar dinledim. Gezi sürecine kadar benim için arada dinlediğim ‘nostalji’lerdi sadece. Yenileri de yetişebildiğimce dinliyordum derken ‘Şanışer & Alef High – Guerrilla Warfare II’ , Ozbi – Asi, Ayakta Kal Çarşı ve Şerwan Hameran – Adım Haziran ile tanıştık, dinleştik, üzüldük, öfkelendik.
Hayal kırıklıklarıyla dolu bir ForumFest yaşadık İzmir’de. Şerwan Hameran’la orada tanıştık. ”El pueblo unido jamas sera vencido!” dedik, ”Biji biji serhildan!” dedik ve geldik bu güne.

Rap müziğe nasıl başladınız?

Çok küçük yaşlardan itibaren bir ilgim vardı elbette ama 1999’da yapmaya
başladım. Tabi çok kötü şartlarda, teknik alet edavat olmaksızın. Müziğin ABC’si denebilecek e-jay programları ile beatleri üretiyordum, studioda vokal kayıtlarını yapıyorduk. O dönem studiolar da çok pahalıydı, zordu açıkçası üretim. 2001 yılında 46’lık kaset formatında bir albüm yaptım, evde çoğaltıp satmıştık. 2003 yılında aynı yöntem ile bir albüm daha kaydettim fakat basacak paramız kalmadı, arkadaşlarla beraber dinledik. 2008 arası kardeşim Heval Baran’ın İngilizce, benim Türkçe söylediğim Nefs’ül Alem çerçevesinde üretim yaptık. Grubumuz dağıldıktan sonra Şerwan Hameran olarak devam ediyorum, 2 yıl önce son derli toplu üretimim olan 18 parçalık “Liberta”’yı yaptım. Almanya Münih’ten Guerilla System grubundan Exxil ve Heval Baran üç parçada eşlik ettiler.

Arada Öznur Korkmaz ile “Dağlara Küstüm”’ü, son olarak Ozan Baran mahlasını kullanan Barış Yıldırım ile Haziran şehitleri için Adım Haziran’ı yaptık.

Peki, şu sıralar ne yapıyorsunuz?

Şu sıralar ise – mevcut şartlardan dolayı biraz yavaş ilerlemekle beraber- İstanbul’dan Başıbozuk ile 6 parçadan oluşan bir albüm üzerinde çalışıyoruz. Beatleri o yapıyor, ben vokalleri yapacağım. Benim adıma ilginç ve güzel bir tecrübe oluyor, çünkü daha önce kendi beatlerimi hep kendim yapardım. Başıbozuk’un tarzı çok alışkın olduğum bir tarz değil. Ankara’dan Direnişte Sanat ve çeşitli sanatçıların birlikte yer aldığı Gezi Direnişi üzerine bir albümde Adım Haziran’ı tekrar seslendireceğiz, güncelleyeceğiz de denebilir ve bir parçada daha katkı sunacağım. “Ses Kitabı” isimli ilginç organizasyona bir parça ile katılacağım. Bir de Destan / Ağıt temalı bir albüm üzerine çalışıyorum

Sizin için politik rap yaptığınızı söyleyebiliriz sanırım. Peki underground ve hiphop kültürünü muhalefetle nasıl birleştiriyorsunuz?

Rap bir müzik türü, kendini ifade biçimi de denebilir. Esnek bir müzikal yapısı var, teknik olarak çok yumuşak ya da çok sert bir beat yapabilirsiniz. İçerik olarak ta öyle. Politik yaparsanız, politik olur. Arabesk yaparsanız, arabesk olur. Fakat örneğin ben daha önce politik rap yapmıyordum, yani hali hazırda rap yaparken politikleştim. O dönem için ilginçti, devrimciler rap dinlemiyor, rapçiler politik değil. Müzikal anlamda da ABD’den örnekleri vardı, Dead Prez, Immortal Technique vs. Türkiye’de devrimci müziğin örneklerine baktım, kullanılan dil, ifade biçimi gibi. Sonuçta bir dil oluşturduk.

Yanlışım varsa düzeltin; benim bildiğim hiphop ve rap kültürünün doğuşunda isyan ve muhalefet vardır. Ancak geldiği nokta ve Türkiye’deki karşılığı böyle değil. Bunun sebebi nedir?

Rap siyahların ve Latinlerin ürettiği, hakim olduğu bir kültür. 1970’lerin sonuna doğru ortaya çıkıyor ve 1990’ların ortalarına kadar en popüler örneklerinde dahi muhalif / politik argümanlara sık rastlamak mümkün. 1990’lardan sonra dünyanın her alanında nasıl bir değişim yaşanmışsa, rap’in de başına gelen bu. Kültür genel politikadan, ideolojiden bağımsız bir şey değil ki. Maddi üretim araçlarının mülkü kimde ise, zihinsel üretim araçlarının da sahibi o oluyor.

Fakat örneğin ilk Türkçe rap’i Almanya’da yaşayan Türklerin, 90’ların sürekli göçmenlerin evlerinin yakıldığı ırkçı faşist ortamında üretmesi tesadüf olabilir mi? King Size Terror’de faaliyet gösteren Alper Ağa’nın “Bir Yabancının Hayatı” parçasındaki bölümü, daha sonra Karakan’da Defol Dazlak parçasında aynı bölümü söyledi. Üstelik yapılan dönem rap’i, Karakan, Da Crime Posse, Hard Core raptir, müzikal olarak gayet sert. Rap muhalif / politik içeriğini popüler olduğu alanda kaybetse dahi, nihayetinde “ötekinin müziği” olma karakteri ve fonksiyonunu koruyor. Şimdi Türkiye’de bakıldığında, mainstream’de olanların dışında, ciddi bir arabesk rap kitlesi mevcut. Bir dönem önce arabesk dinleyen insanların çocukları, kardeşleri, arabesk rap dinliyorlar.

Sizinde dediğiniz gibi; devrimci, demokrat kitle Rap müziğe hep mesafeli davrandı. Gezi sürecinde aşılmış da olsa. Rap camiası da çok fazla protest üretimlere gitmedi. Bu küskün iki kesim nasıl barışacak sizce?

Küskün değil de, birbirinden habersiz ya da birbirine karşı ön yargılı denilebilir. Belki Gezi süreci gibi, birbirine benzer / aynı dertleri olan insanların ortak alanda cüret ve cesaret göstermesi, dayanışması, beraber bir şeyler üretmesi çözüm olabilir. Çünkü düzen her toplumsal birimi kendi havzasına hapsetmek hususunda çok mahir. Gördüğüm, okuduğum, dinlediğim hikayeler, Haziran isyanı sürecinin sadece rap ve devrimci kitleyi değil, bir çok birbirini tanımayan, tanımadığı için ön yargılı olan kesimi bir araya getirdiği üzerine. Bu arada politik rap üreten bizlerin de bıkmadan, usanmadan, yılmadan aynı yere sürekli vurmamız gerekiyor. Kabul edilmeyebilir, eleştirilebilir, sahiplenilmeyebilir, bunlar çok önemli değil. Önemli olan yeni bir kültürün inşasında pay sahibi olmak.

Hiphop kültüründe ve rap müzikte alışık olduğumuz pahalı spor arabalar, ‘kusursuz güzellikte’ kadınlar, cinsiyetçi, homofobik türcü küfürler.. Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Olumlu düşünmüyorum tabii ki. Bahsiniz bilhassa ABD rap’inin son dönem içinde bulunduğu durum için geçerlidir. ABD temel üreten, yön belirleyen durumda olduğu için, dünyanın geri kalanında da bu şekilde kopyalanabiliyor. Temeline indiğinizde zenginlik gösterisi, güç, iktidar, erkek egemen bir tavır görmeniz mümkün. Videolarda izlediğimiz çoğu rapçi bilhassa ABD, İngiltere gibi ülkelerin en yoksul mahallerinden, alt kültürün hakim olduğu bölgelerden geliyorlar, bu da bir etken olabilir. Bir de gösteriş / sınıf atlama çabası, cinsiyetçilik, homofobi genel anlamda sistem sorunları, sadece rap ile ilgili değildir.

Rap müziği içerisinde kadın rapçi yok denecek kadar az. Bildiğimiz, gördüğümüz Türkiye’de Kolera, Ayben, Elçin Orçun var. Bir de Keny Arkana. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu da genel bir sistem sorunu. Toplum içinde kadın ne kadar aktifse, kültürel alanlara da o kadar yansıyacak. Eğer ki rap kültürünün erkek egemen olduğu izlenimi yarattığını kastediyorsanız, doğru olabilir. Fakat hali hazırda erkek egemen bir dünyada yaşıyoruz, rap kültürünün bu durumdan azade olması beklenemez.

Bu müzik tarzına yabancı hatta önyargılı olanlar için önerebileceğiniz biri ya da bir parça var mı?

Dead Prez’in “Propaganda” ve Immortal Technique’in “Death March” parçalarını önerebilirim.

Şerwan Hameran’la ilgili her şey için:
www.hameran.net

Röportaj:Sultan Keleş

Yoruma kapalı